Varlık dergisinin Ekim 2022 sayısı yayımlandı.
Dergide yer alanlar:
Dosya: “Felsefe, Edebiyat ve Müzikte Yoksulluk” – Yücel Kayıran, Selçuk Orhan, Şeref Bilsel, Can Sertoğlu
Yazı: Sanatını Konuşturmanın Zararları (2) (Evren Kuçlu) – Olmaktan Başka Türlü Oluş: Yara (Aylin Antmen) – Lacan’ın Aynasında Sanatçı ve Sanat Eseri (Engin Fırat) – Bir Varlık Kipi Deşifresi: Mustafa Horasan’da Çıplak (Yalın Alpay) – Yıkımın Kaçınılmaz Liriği (Mahmut Aksoy) – Sina Akyol’da Leyla Erbil Hayranlığı (Bahri Karaduman) – Türkçe Günlükleri (Feyza Hepçilingirler) – Trafik Psikolojisi Nasıl Anlatılır: Bahar Öz ile Söyleşi (Mine Bican) – Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (1) (Murat Batmankaya) – Kanayan Güvercinin Dilini Aramak: Oya Baydar ve “Yazarlarevi Cinayeti” (Hıdır Eligüzel) –Sinema: Selman Nacar ile Söyleşi (Fatma Berber) – Yeni Şiirler Arasında (Şeref Bilsel) – Yeni Öyküler Arasında (Jale Sancak)
Şiir: Rainer Maria Rilke, Oya Uysal, Orhan Alkaya, Nurettin Durman, Güney Özkılınç, Beyza Bala, Asaf Zaman
Öykü: Adil İzci, Fulya Bayraktar, Sonat Yurtçu
Desen: Özge Ekmekçioğlu
Varlık Kitaplığı: Çimen Günay-Erkol ile “Yaralı Erkeklikler” Üzerine Söyleşi (Mazlum Vesek) – “Dünyanın Orta Yeri” – Aysun Kara (Gültekin Emre) – “Palandöken” – Üstün Dökmen (Çiğdem Ülker) – Asil Çam ile “Ölümlünün Yaşam Fragmanları” Üzerine Söyleşi (Emre Ceylan) – “Müstakil Eylem” – Derleyen: Tarhan Gürhan (Gülçin Göktay) – Sercan Ünsal ile “Bozkırda Bir Eğitim Pınarı: Pamukpınar Köy Enstitüsü” Üzerine Söyleşi (Mehmet Atilla) – “Annemin Kaburgası” – Burçin Tetik (Zehra Betül Yazıcı) – Tuğba Çelik ile “Yolda Ansızın” Üzerine Söyleşi (Ulaş Bager Aldemir) – “Eksik Bak” – Ayça Erdura (Ayşe Ceylan Topçu) – “Karanlığın Şahidesi” – Mehmet Berk Yaltırık (Meryem İpek Şahin)
Edebiyattan resme, sinemadan sanat tarihine, gezi izlenimlerinden felsefeye geniş bir alanda yazılar, söyleşiler yayımlayan Varlık bu ay da Nasıl Anlatılır, Çağdaş Sanat, Türkçe Günlükleri, Sinema, Yeni Şiirler / Öyküler Arasında köşeleri ve son çıkan kitapların tanıtıldığı Varlık Kitaplığı bölümüyle okurlarıyla buluşuyor.
Editörden
Varlık dergisinin Ekim 2022 sayısının dosya konusu, “Felsefe, Edebiyat ve Müzikte Yoksulluk”. Dosyamıza katkıda bulunan yazarlar ise Yücel Kayıran, Selçuk Orhan, Şeref Bilsel, Can Sertoğlu.
Yücel Kayıran, “Yoksulluk Felsefi Bir Kavram Değildir” başlıklı yazısında bir toplumda kabul gören hayat standardına göre belirlenen yoksulluğun felsefenin konusu olmadığını, bugün tartıştığımız meselenin yoksullaşma olduğunu vurguluyor. Zenginlerin şairi Homeros ile yoksulların şairi Hesiodos’u karşılaştırıyor. Aristoteles’in “yoksunluk” kavramı ile Spinoza’nın “haz” ve “acı” kavramlarını birlikte ele alıyor, ardından Descartes, Locke ve Hume’dan geçerek yoksulluğu bir devlet kavramı altında düşünen Hegel’e ve önceki birikime sınıf bilincini ekleyen Marx’a varıyor. Kayıran’ın tespiti önemli: “Bugünkü yoksulluk anlatısında dikkat çekici olan, devlet olgusunu mutlaklaştıran bir durum olarak ortaya çıkıyor oluşudur. İnsanların bunu üretim araçlarını elinde bulunduran sınıftan ve devletin de onun bir aygıtı olduğu gerçeğinden söz etmeksizin dile getirmesi dikkat çekicidir. Başka bir deyişle yoksulluk ve yoksullaşma fenomeninin bugün ele alınışının ayrıcı özelliği, Marksist teorinin devredışı bırakılmasında ortaya çıkıyor.”
Selçuk Orhan “Yoksullaşmadan Yoksulluğu Anlatmak” başlıklı yazısında yoksulluğu değerli bir sermaye olarak gören, siyasi bir teze sahip yazarların karşısına Orhan Pamuk’u yerleştiriyor. Okurları yoksulluğun getirdiği ıstıraplar üstünden karakterlerle bağ kurmaya değil, onları içeriden tanımaya yönelten Pamuk özelinde Türkiye’de edebiyatın temsil kâbusunu irdeliyor: “Yoksul bir karakter, yoksullukla ilişkilendirdiğimiz sorunlar yumağı açısından görülmeyecekse nasıl ele alınabilir? Böyle bir roman karakterinin hikâyesindeki yoksulluğu toplumun ıstırapları açısından anlatmak ahlaki bir sorumluluk mudur? Çoğu yazar, yoksul bir karakteri bu yüklü bagajdan kolayca çekip alamaz. Kimi yazarlar, yoksulluğu –büyülü gerçekçilikle ilişkilendirilen yerli örneklerin çoğunda olduğu gibi– güya masalsı ama açıkça karikatürize bir anlatımda kaybetmek pahasına bu yükü sırtlanır; çünkü yoksulluğun ‘zengin’ sorunları işlenmeli, karnavallaştırılmalı ve hatta mümkünse kimlik unsurlarıyla süslenmelidir. Kuşkusuz yoksulluğun panoraması dışında çok az şey kalıyor bu tür metinlerde, çünkü karakter karikatüre, olay örgüsü masala dönüşüyor.”
Şeref Bilsel “Şiirde Yoksulluk Sınırı” başlıklı yazısında divan ve halk edebiyatından günümüz şiirine yoksulluğun izini sürüyor; “Kaybetmek duygusu şiir ve yazı için bereketli bir duygu. Kaybetmek olmasa şiirde bu derece ısrar olur muydu bilmiyorum,” diyor ve soruyor: “Yoksulluk da ‘kaybetmiş’ olmakla bir yüzleşme değil mi? Nedir kaybedilen?” Ayrıca yoksul ve fakir sözcüklerini birbirinden ayırıyor: “Yoksullardan bahseden edebî eserler genellikle ‘toplumcular’ın dairesine kaydediliyor. Bu metinlere biraz küçümseme barındıran bir ifadeyle ‘fakir edebiyatı’ diyenler de var. Günümüzde tek başına ‘i’nin üzerine basarak telaffuz edilen ‘fakir’ kelimesi ‘yoksulu’ da aşan, ‘aşağılama’ taşıyan bir anlama büründü. Yoksul daha soylu kaldı fakirin yanında!”
Can Sertoğlu “Ekonomik Kaos Koşullarında Müzik: Aklı Kalbe Siper Etmeden Üretmenin Zenginliği” başlıklı yazısında “asıl mesele devrim değil devinim” diyor ve kamu yararına çalışıyormuş gibi görünen ama vahşice kâr sağlama amacı güden müzik sektörünü sorguluyor. Caz, blues, soul, rock ve punk müziklerinde isyanın karakterini inceliyor: “Gelişmiş Batı toplumlarının bireyci ve dolayısıyla yalnızlaştırıcı iklimleri punk müzisyenlerinin yeşermesine oldukça elverişlidir. Ancak yeşerirken fotosentez yaptıklarından toplumun arıtma tesisine dönüşürler genelde. Zehri içlerine alır, dışarıya nefes alacak alanlar sunmaya çalışırlar. Ancak bitki değil insan olduklarından, faaliyetin yıkım ve öz yıkım tarafı zamanla ağır basar ve genellikle genç yaşlarda, olmadık şekillerde yitip giderler. Arkalarından solukları, müzikleri ve efsaneleri kalır, ama sözleri hep yarım kalır.”
edebiyathaber.net (29 Eylül 2022)