Gezgin ve edebiyatçı Claudio Magris, mekân ve zamanı birbirine bağlayarak; daha doğrusu zamanı mekânla eşleştirerek insanın bellekle ilişkisini konu alan metinler yazıyor. Bir coğrafyada turlar, tarihî bir olayın derinine iner ya da bir bilgiyi eşelerken zaman-mekân-bellek ilintisinden hareket ediyor. Yazarın inceleme ve öykülerinin alametifarikası bu.
Türkçeye yeni çevrilen Krems’te Bükülü Zaman, Magris’in zaman-mekân-bellek izleğinin ön planda olduğu öyküler toplamı. Kitaptaki beş hikâyenin ana karakterleri, melankoliden mustarip entelektüeller.
Trieste’nin tanıklığındaki ikilemler
Kitabın başlığı da olan öykü, meselenin özüne denk geliyor: Zamanın eğilip bükülmesi, belleğin oyunları ve yaşlılığın benlikte yarattığı ağırlık. Zamanın üstüne gelişiyle beraber kişinin yaşadıkları ve sorgulamalar, başka bir deyişle günlerin verdiği acı, Magris’in okuru çektiği sular.
Şehirde (mekânda) mukim karakterlerin en büyük sorunu zaman. Dolayısıyla yaşlılık. Bunun bilincindeler fakat söz konusu hakikate karşı direniyorlar. Böylece Magris, coğrafya ve edebiyatla birlikte felsefeyi de dâhil ediyor metinlere: “Yaşlılığın tamamı, geri çekilmek için ilerlemekten ibaretti. Her taraftan sıkıştıran rahatsız edici ve hırçın bir hakikatten kurtulmak amacıyla meçhul bir arazide ilerleniyordu.”
Zamanın kazandırdıkları kadar, kaybettirdikleri de öne çıkıyor öykülerde. Bu kazanma ve kaybetme durumunu ise aşk temasıyla beraber sunuyor okura Magris. Beri yandan öykülerin ana meselesi yaşlılık veya yaşlanma, karakterlerin bir gölge misali peşinde: “Yaşlanmak denen şey bu muydu? Gerçekten de giderek daha fazla ağırlaşan bir elbise askısı gibi hep daha fazla yaş ve omuzlarına daha fazla yük alarak yaşlanan kişi, sanki öteki gibi geliyordu ona, yeni o ise zaman geçtikçe daha hafif ve çevik birine dönüşüyordu.”
Geçip giden zamanla birlikte, yitenler ve kalanlar üzerinden bir anlatı geliştiren Magris, yaşlanmayı ve geride bıraktıklarını sorgulayan karakterlerin gerilimiyle buluşturuyor bizi. Geçmiş-şimdi ikilemine gelecek kaygısını da ekliyor. Trieste (her zamanki gibi) bu yaşananların tanığı olarak karşımıza çıkıyor.
Dünyada kalma arzusu
Öykülere baktığımızda Magris’in soğukkanlılıkla aşkın, yaşlılığın, hayata yaklaşımın ve kazanma-kaybetme geriliminin türlü yüzleriyle okuru karşı karşıya getirdiğini görüyoruz. Bu yüzleşmede başrolü belli anlara takılıp kalanların, kendisini ve yaşadıklarını aşamayanların ya da tüm bunların üstesinden gelmek isteyenlerin anlatımıyla yorumladığı zamana veriyor yazar: “Zaman nedenselliğin efendisidir: Bir neden-sonuç üretir, demek ki sonucu önceler, oradan daha önce gelir. Fakat bir sonuçtan onu üreten bir nedene ulaşılır; öyleyse telefondaki o yakınlık, geçmişte mutlaka gerçekleşen, dolayısıyla geçmişi dönüştüren bir tanışmanın sonucuydu, onlarca yıl önce, o zamanlar var olmamış bir olayı zamanda yaratmaya dayanıyordu. Evet, zaman nedensel bir düzendir, okul yıllarından belli belirsiz hatırladığım bilgilere ve fizikçi arkadaşlarımdan, pek bir şey anlamasam da öğrendiğim açıklamalara dayanarak kendi kendime şöyle söylüyordum: Eğer neden, uzam-zamanda daima ışık hızından daha düşük bir hızla yayılıyorsa sanırım özel görelilik kuramı, aslında tam da böyle söyler, ışığın hızına eşdeğer veya daha düşük bir hızla yayılan nedensel bir işaretle ilişkilenemeyen iki olayın, zamanda mutlak bir şekilde düzene konulamayacağını ileri sürer.”
“Tanıma” ve “gerçeği yaşama”nın peşine düşmüş karakterlerin, bazen kendine döndüğü bazen geçmişe baktığı ve kimi anlarda da geleceği düşünerek kaygılandığı hikâyelerle derdini anlatmaya çalışıyor Magris. “Kelimelerin havaya ve mevsime benzediği; hiç kimseye ait olmadığı” öyküler bunlar. Gelecek ve geçmiş zamanların tek bir noktada buluşup buluşmadığını ya da sonsuz bir şimdinin hüküm sürüp sürmediğini sorgulayanların bulunduğu hikâyeler…
Magris’in öykülerindeki ana karakterler, kendileriyle sürekli bir hesaplaşma hâlinde. Şehrin dört bir noktasında ve zamanda gezinirken de sürüyor söz konusu muhasebe. Böylece yazar, karakterler aracılığıyla yaşamdaki temel sorunlardan birine doğru çeviriyor yüzümüzü: Geçiciliğinin bilincinde olmasına rağmen, dünyada kalma arzusunun kişinin benliğini zorlaması… Krems’te Bükülü Zaman’ın tüm satırlarında ve satır aralarında da hissediyoruz bu ikilemi.
Kaynak: Krems’te Bükülü Zaman, Claudio Magris, Çeviren: Esin Gören, YKY, 58 s.
edebiyathaber.net (19 Ekim 2022)