- Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Kendimi bildim bileli yazıyorum. İkinci sınıfta günlükle başladım, sonra şiir yazdım okul dergisinde. Ardından öykülerim geldi. Lisede ve üniversitede ödüller aldım. Edebiyat okudum, üniversite bitince animasyon stüdyolarında çizgi film senaristi olarak çalışmaya başladım, on yıldan fazla çocuklar için yazdım. Çocuk edebiyatı uzmanıyım aynı zamanda. Dolayısıyla edebiyat ve çocuklar hep hayatımda.
Neden yazıyorum peki? Bir zamanlar çocuk olan Nefise için yazıyorum sanırım, çocukluğum için. Dünyayı değiştiremesem bile birinin hayatına dokunabilir, birinin hayatını değiştirebilirim diye çıktım yola. O tek bir kişi için yazarım diyordum ama yazdıkça anladım ki, o kişi benmişim meğer. Yazarak değişmişim, dönüşmüşüm, iyileşmişim. Kendime, çocukluğumun bahçesine, evime varmaya çalışmışım. Aslolan hikâye de bu değil mi? Kendi hikâyemizin peşine düşmek… Unuttuğumuz, sakladığımız, vazgeçtiğimiz ne varsa bulmak, hatırlamak için. Belki de yapmak istediğim birilerini değiştirmek değil, onlara kendi hikâyelerinin peşine düşmeleri için ilham vermek.
- Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Okumayı geç söktüğüm için kitaplarla kurduğum ilişki çok farklı gelişti. İştahla sarıldım onlara, geç kaldığım için sanırım. Bir iki yıl içerisinde sınıf kitaplığını, sonra da okul kitaplığını bitirmiştim. Geceleyin bitirdiğim kitabın yenisini almak için erkenden okula giderdim. Okul görevlisiyle birlikte açardık kapıyı. İlkokul yıllarında gece gündüz durmadan okudum. Bu yüzden çocuk kitaplarının yeri ayrıdır bende. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okurken de, çizgi film senaristliği yaparken de çocukluğumda severek okuduğum kitaplar vardı hep kalbimde.
Okuduğum ilk kitaplar Cin Ali serisi, Pollyanna ve Keloğlan masallarıydı. Çok net hatırlıyorum kapaklarını, çizimlerini. Hatta Keloğlan masalları kitabı hâlâ kitaplığımda duruyor. İz bırakan kitaplar hangileriydi diye düşününce Gülten Dayıoğlu’nun Dünya Çocukların Olsa kitabı gelir ilk aklıma. Jules Verne’nin tüm kitapları… Aya Yolculuk’un son sayfası ve kitabın son cümleleri hâlâ gözümün önünde. Dramatik çocuk kitaplarından sonra fantastik ve bilim kurgu ögeleri taşıyan bu kitaplar beni çok etkilemişti. Hayal gücünün sonsuzluğunu onlar bana gösterdi. Küçücük dünyamdan çıkarıp evrenin kıyılarında gezdirdiler. O zamandan beri de hem edebiyatta, hem sinemada fantastik ve bilim kurguyu çok severim.
- Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Olmaz mı? Bir sürüü 😊 Kıskanırım da yazarlarını. Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Ursula K. Le Guin, Jorge Luis Borges, Neil Gaiman, David Quimet… Böyle uzar gider. Ah derim, keşke ben yazsaydım. Bazen bu duygu beni yazma konusunda motive ederken bazen de “bu kadar iyi kitaplar varken ben niye yazıyorum ki” dedirtir. Bazen dev gibi, bazen karınca misali… Belki de yazarlığın doğası bu…
Sadece kitaplar da değil, kimi zaman okuduğum şahane bir cümle, duyduğum yaratıcı bir fikir bile beni yerimden zıplatır. İyi işlere, iyi edebiyata, yaratıcı fikirlere her zaman saygım ve hayranlığım var.
- Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
Tuba Kumaş’ın Solo ve Fısıltı’sını okudum. Kumaş, çocukluğumun arka bahçesine götürdü beni. Utandığım, kaçtığım, saklandığım, hatta bazen flu olduğum anlara… Çoğumuz unutuyoruz, çocukluğun karanlık taraflarını. Tuba Kumaş unutmamış, kendini “acayip” hisseden çocuklara “yalnız değilsiniz” diyor. Omzumuzda bir el gibi… Beni de sarıp sarmaladı hikâyeleri. Arka bahçemi düzenlemek, unuttuklarımı fark etmek için cesaret ve ilham verdi. Eminim çocuklar da çok sevecektir.
edebiyathaber.net (26 Ekim 2022)