“Romantikler, Suç ve Ceza’yı, gerçekçiler Karamazov Kardeşler’i sever, demiştim.” Nurhan Şahinkaya
Bir Yerden Kırılır, Nurhan Şahinkaya’nın Notos’tan basılan ilk öykü kitabı. Yıllardır Semih Ağbi’mizin atölyelerinde gelişimine yakından tanık olduğum yazar Bursa’da yaşıyor ve aynı zamanda başarılı bir nörolog olarak mesleki yaşamına devam ediyor. Kitapta birbirinden bağımsız on altı öykü yer alıyor. Kitap Ocak öyküsü ile başlıyor ki, çok doğru bir seçim. En etkileyici ve yakıcı öykülerden biri Ocak. Okumayı arzu edenler için Serkan Parlak öykünün üzerine detaylı bir inceleme yazdı Oggito’da.
Şahinkaya, kitap boyunca sakin bir dil kurmuş kendisine. Acelesiz, abartısız, anayolu değil patikaları seçerek ilerleyen, yürürken etrafıyla bağ kuran öyküler yazmış. Öykü okurken kendimce önem verdiğim mekân, nesne ilişkileri doğru kurulmuş, akış uzay boşluğunda oluyormuş hissi yerine ânın gerçekliğini ve derdini okura duyuran hikâyeler bunlar. Diyaloglar, hikâyenin akışına ve bütününe katkı sağlayacak şekilde kurgulanmış. Yer yer duygu tonu yüksek, şiire göz kırpan benzetmeler ve anlatımlar bir yandan anlatıcının hüznünü bize yansıtırken öte yandan şiir okurlarının da ilgisini çekebilecek detaylar olabilir kanımca. Şahinkaya’nın mesleğinin etkisi olsa gerek, sayfa yetmiş örneğinde olduğu gibi zaman zaman tıbbi bir dilin izlerine rastlayıp gülümsemek de mümkün.
Kitaptaki öykülerin önemli bir bölümü, ben anlatıcıyla ve erkek dilinden anlatılmış. Ocak, Uzak, Çekirdek Aile, Orantısız Güç gibi. Belki çoğu kadının en azından bir kez hayal ettiği gibi, zarif bir kadının, duygulu ve narin anlatımı erkek dilinde yaşam bulmuş gibi bir tat almak mümkün okurken. Ana karakterlerin neredeyse ortak özelliği bugünden yarına bir gelecek ya da maddi kaygısı olmayan, en azından orta sınıfı temsil eden bireylerden oluşması. Ancak çoğunlukla mutsuz, ezik, yalnız, sinmiş, terk edilmiş, bir şekilde çekirdek ailesinde anne ya da babası tarafından ya da karı/koca’sı tarafından duygusal şiddete hatta yer yer mobbinge varan eziyete maruz kalmış, zamansız kayıplar yaşamış ve bunu atlatamamış bireyler. Karakterler, kendini sürekli ve acımasızca sorguluyor, güçlü ve sarıp sarmalayan baba figürü ve aile özlemi içinde çoğu. Aile kavramları ve geçmişleri sorunlu. Karakterlerin, karı, koca, sevgili, aile gibi büyüdükleri, yetiştikleri ya da bir arada oldukları yaşam alanlarında onları duyulmaz, görünmez kılanlarla, yok sayanlarla mücadele etmek yerine onlara hiç duyuramadıkları seslerini zamanla iç sese dönüştürüp bütünüyle içlerine kapanan, duyguları kütleşmiş, yalnızca acı çekmeye ve kendini sorgulamaya odaklı bireylere dönüşmelerini yazıyor Şahinkaya. Geveze iç seslerini hiç susturamayan, iç hesaplaşmaları hiç bitmeyen ne kendinden ne çevresinden memnun olan, aileden miras mutsuzluk ve eziklikleriyle baş etmeye bile çalışmayanları.
Aslında öyküler, her gün önünden, yanından geçip gittiğimiz, sorun çıkarmadıkları sürece umursamadığımız, görmezden geldiğimiz o görünmez hayatlara ışık tutup görünür kılıyor küçücük bir ân için. Kırılanlara, kırıldıklarını, kırdıklarımızı bilmediklerimize, görünemeyenlere. Mesai arkadaşlarımıza, aile bireylerine, yakın arkadaş sandığımız ama aslında hiç yakın olmadıklarımızın kalabalıklar içindeki yalnızlıklarına işaret ediyor.
edebiyathaber.net (15 Kasım 2022)