Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Aslında mesleğim psikolojik danışmanlık. 2008 yılı İstanbul Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunuyum. Marmara Üniversitesi Kişilerarası İletişim yüksek lisans programı derslerini tamamladım, tez aşamasındayım. Okul öncesi ve okul çağı çocukları ve aileleri ile psikolojik danışman olarak çalışıyorum.
Bir şeyler çizmek, işlevsel olarak çok uzun zamandır hayatımın içinde çünkü; odaklanmak benim için bazen zor olabiliyor. Dikkatimi filtreleme aracı olarak derslerde ve toplantılarda kendimce yaptığım karalamalar bu bakımdan hep kurtarıcımdır benim. Ancak tam olarak resim ile yakından ilgilenmem yaklaşık 5-6 yıl kadar öncesinde başladı.
Çocuklarla çalışırken sanatı ve özellikle çocuk resimlerini araç olarak kullanmayı önemsiyorum. Çocukların hayal güçleri ve yaratıcılıkları beni her zaman heyecanlandırır. Bu hayranlık duyduğum iki özelliği illüstrasyonda bulabileceğimi fark etmeden önce kendime bir alan açmak için karakalem portreler yaparak resim ile ilgilenmeye başladım. 2017 yılında katıldığım bir illüstrasyon workshopunda tam da aradığım şeyi bulduğumu hissettim. Yaratıcı bir çaba ve hayal gücüne gereksinim duyulan, kalıpların dışına çıkmanın özgür olduğu bu alanın cezbediciliğiyle illüstrasyon çizerek kendimi ifade etmeye başladım.
Dijital illüstrasyon ile çocuk kitabı resimleme üzerine bir eğitimi aldım. Onun öncesinde de suluboya, kolaj ve karışık tekniklerle çalışılan illüstrasyon atölyelerine ve suluboya atölyesine de katılarak geleneksel malzemeler ile illüstrasyondaki gelişim sürecimi desteklemeye çalıştım.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır
Duyguların somutlaştırıldığı yaratıcı eserleri incelemek benim için çok besleyici oluyor. Sosyal medyada takibe aldığım bana ilham veren birçok illüstratör ve tasarımcı var. Şiir kitaplarına ilgi duyuyorum. İmge kullanımında şiir kelimeleri, illüstrasyon da çizgileri araç edinir. Buradan oldukça beslenirim.
Çizim yaparken düzenli bir ortamım yok J Mizacım gereği düzenli olamıyorum. Kafam dağınık, dikkatim dağınık, çalışma alanım dağınıktır. Ana uygun duygu ve düşünceleri yakalamak için sessiz ve sakin bir akşamüstü bana yeterli. Ve bir de kahve J
Tasarım ve kompozisyona geçmeden önce yazar ile eser hakkında konuşmayı önemsiyorum. Ortaya sunduğu eserin özel bir hikayesinin olup olmadığı, vurgulamak istediği ana duygu ve düşünceleri nedir bunları öğrenmeye çalışırım. Daha sonra da eseri mümkünse okumak ve bende yarattığı duyguları anlamlı hale getirmek için düşünsel bir sürecim oluyor. Örnek verecek olursam “Vanilya Kokulu Kurabiyeler” çocuk kitabının kapağı için kitabın yazarı ile uzun uzun kitap hakkında konuştuk. Yazarın nasıl bir kapak hayal ettiğini de anlamaya çalışırım. Kendi tarzımı ve çizgimi korumaya, kendi hayal gücümle yaratmaya odaklanırken ortak bir çalışma olan eserin sahibinin hayallerini de sürece katmak önemli diye düşünüyorum. Yine farklı eser türlerinde kapak illüstrasyonlarını çizdiğim “En Uzun Gün En Uzun Gece” şiir kitabı ve “Masada” romanı için yazarların hayata bakışı, kitabına atfettiği önem ve tema üzerinde anahtar kavramları ortaya koyduktan sonra tasarıma başlamış ve süreci tamamlamıştım.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Öncelikle birlikte bir toplantı yaparak anahtar kavramları çıkarıyorum ve o çerçevede kompozisyon yaratmaya, eskizler yaparak somutlaştırmaya çalışıyorum. Ön çalışmaları editör ve yazarla paylaşıyorum. Üzerinde görüşler ve beklentiler tekrar konuşularak ilerleme tüm çalışma tamamlanıncaya kadar bu şekilde devam ediyor.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
İnsanın ruhunu beslemesinin, kendini tanımaya ve anlamaya çalışmasının ürettiği sanatı da beslediğine inanıyorum. Ben bu noktada kendimi anlamaya ve hayatımı anlamlandırmaya destek olan, duygularımı harekete geçiren, üzerinde düşünmemi sağlayan, bana beni anlattığını düşündüğüm tüm sanatçıları elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Çalışmaları incelerken nelerin hoşuma gittiğini sınıflandırmaya çalışırım. Görsel sanat eserlerinde tekniği mi, kullandığı renkler mi, anlatmak istediği mi beni etkiledi. Bunların üzerine düşünürken ben olsam kendi çizgimle nasıl anlatırdım diye uzun uzun dalıp gittiğim çok olmuştur. Sosyal medya üzerinden güncel çalışmalarda göz önünde olan popüler hesapların yanı sıra gizli kalmış yetenekleri, az takipçisi olan büyük yetenekleri keşfetmek apayrı bir keyif benim için.
Duyguların dışavurumunu vurgulamaya çalıştığım kişisel çalışmalarımda genellikle kadını tema olarak kullanmayı tercih ediyorum. “Kadın”ın bir imge olarak çok fazla alt metni olduğunu ve her çizdiğim kadın figürünün benden bir parça olduğunu yansıttığımı düşünüyorum. Resmettiklerim bir nevi şiirim oluyor. Şiir demişken, özellikle Didem Madak, Nilgün Marmara ve Füruğ Ferruhzad adlı şairlerin, anlatımı ve duyguları dışavurumu açısından, özellikle derinimdeki hüznüme dışarıdan bakmama ayna tutan şairlerin başında yer aldığını söyleyebilirim.
Duyguları işlerken de çoğunlukla kendi duygularımdan ya da bir filmdeki bakıştan, bir fotoğraftaki duruştan, kısacası çizim için bende ışık yakan her şeyden etkilendiğimi söylesem yanlış olmaz. Özellikle hüzün ve kaygı vurgulayan kadın temalı illüstrasyonlarımı, içimde barındırmaktan hoşnut olmadığım yanlarımı ve duygularımı özgürleştirebilmem için bir iyileştirme kanalı olarak kullanıyorum.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Daha önce de bahsettiğim gibi yazar ve/veya editör ile ilk toplantı ve görüşmelerde beklenti ve genel bilgileri alıyorum. Bir süre sessiz sakin oturup düşünüyorum. Mini karalamalar yapıyorum. Kendi dünyamda neleri hayal ettiğimi ve bende uyandırdıklarını ilk eskiz çizgilerle somutlaştırmaya çalışıyorum. Sonrasında yine geribildirimleri de dikkate alarak tüm mutfak çalışanlarının içine sineceği şekilde süreci tamamlıyorum. Eseri elime alacağım anı beklemek ve eser raflarda yerini aldığında kapakla ilgili yorumları görmek de en keyif verici kısmı oluyor bu sürecin.
edebiyathaber.net (19 Kasım 2022)