“Çöp: Kentin Efsanesi” dilini, anlatımını çok sevdiğim Gönül Çatalcalı’nın, Tekin Yayınevi’nden çıkan dördüncü romanı. Her romanda farklı kesimlerin öykülerini anlatan yazarımız, bu kez, toplumun sırtını döndüğü, göz ardı ettiği, yok saydığı insanlara döndürüyor bakışları. Diğer paydaşlarıyla var olmaya çalışanların yaşam savaşını anlatırken, bir farkındalık yaratıyor.
“Kimine göre geçim kapısı, kimine göre fırsat, getirim, kimine göre isyandır çöp; kavga, kan ve kin…” diyor, kitabın başlangıcında. Okura ileriki bölümlerde neler olabileceği algısını pekiştiriyor. Anadolu’nun farklı bölgelerinden kente yolu düşmüş, ayakta kalabilmek için yaşam savaşı veren insanları, kadınların ve dağın gözünden anlatıyor.
Dumantepe’de ki dağ, kentin tüm kirliliğinden, atıklarından oluşan çöp dağıdır.
Ben bir çöp dağıyım.
Sizin yediklerinizden, yemediklerinizden,
Aldıklarınızdan, kullandıklarınızdan,
Eskittiklerinizden geri kalanlarım.
Bilgedir dağ. Sırları, anlatacağı hikâyesi olandır. İzleyip durur her gün, bağrını deşip, çıkardıkları eskilerle hayat kuranları. Vasfi, Dilber, Doğan; Samet, Asiye, Şahin… Rastlantıyla birleşen yollar, varsıllığa özenmeden, mutlulukla hayatların sürdürmeye çalışanlar… Diğer yanda varsıllık içinde doğmuş, büyümüş Levent. Kendini, ötekileştirilen insanlara adayan karısı Suzi. Bu üç ailenin kesişen hayatları… Kıskançlıklar, tacizler, öfke, kavga… Dumantepe’de hayat birbirinin aynısı günlerle akıp gider. Bu üç ailede de kadınlar yapıcı, erkeğe güç veren, hatta yollarını belirleyen güçlü kadınlar. Her ne kadar doğdukları yerlerin özlemi olsa da içlerinde, bu sıkışmışlığın içinde yaşamak için dik duranlardır onlar. Zülfikar dilsiz bir küçük adam ama onun küçüklüğüne bakmayın. Hikâyenin kalbi. Bir de Fetbaz var. Kadını yalnızca et olarak gören, aşağılayan, hiçbir dişinin onun cazibesine, erkekliğine dayanamayacağı düşüncesiyle hareket eden. Toplumdaki tüm Fetbazları örnekleyen…
Yaşamın içinde ne varsa kitabın sayfaları arasında onlar var. Göç olgusu, aşk, sevgi, özveri, cinsellik… Gönül Çatalcalı, tüm bu duyguları abartmadan ustaca yerleştiriyor kitabın sayfalarına. Dildeki zenginlik, estetik, destansı anlatım, sarıp sarmalıyor okuru hele dağın konuştuğu sayfalarda.
Değerli arkadaşımı kutluyorum. Kalemin ve yüreğin hiç susmasın.
edebiyathaber.net (24 Kasım 2022)