Sosyal medyada birkaç yıldır dolaşan “Can Yücel niye küfreder?” başlıklı bir anekdot var. Şair dostum Engin Turgut’un paylaşımı sayesinde haberim oldu. Anı ya da anekdot şöyle; “Yıllar önce ODTÜ’de yaptığı bir konuşma. Üç bin kişilik mimarlık amfisi tıklım tıklım dolu, hatta onu dinlemek için ayakta kalan onlarca kişi var. Can Yücel konuşmaya şöyle başlar; “Biz hiç bi bok olamadık!”
Salondakiler bir anda neye uğradıklarını şaşırırlar. Derin bir sessizlik kaplar ortalığı. Salona gelmeden önce üç bira ve yarım votka içmesine rağmen muhteşem bir konuşma yapar. Hiç şüphesiz bol küfürlü bir konuşma.
Söyleşinin soru-cevap kısmında ön sıralarda oturan hanım hanımcık bir kız öğrenci parmak kaldırıp Can Yücel’e şöyle sorar; “Can Bey, bizler şiirlerinizi ve düşüncelerinizi çok beğeniyoruz, size büyük bir saygı duyuyoruz ama konuşmalarınızda çok fazla küfre ve argoya yer veriyorsunuz, küfürlü konuşmasanız olmaz mı?”
Can Yücel önce susar, sonra yavaşça doğrulur, o kocaman ellerini kürsünün üzerine koyup; ‘’Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur. Küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir!” deyince salonda müthiş bir alkış kopar.
Sonra tamamen ayağa kalkıp şöyle bitirir konuşmasını: “Arkadaşlar bugün de çok kafa siktim!” (Engin Turgut Paylaşımı, 08.12.2022, Facebook.)
ODTÜ’ye 1979-80 öğrenim döneminde girdim. Kısa bir süre sonra ODTÜ’de bir edebiyat kulübü olduğunu öğrendim, yeni yeni şiir yazmaya çalışan, dergilere götüren bir genç olarak ve kulübe katıldım. Edebiyat Kulübünde Hürol Taşdelen başkanlığında, İlkiz Kucur, Erdinç İskür, Ahmet İçduygu, Bülent Kandiller ve Özcan Karabulut aktif üyelerdi. Sık sık söyleşiler, paneller düzenliyor, önemli şairleri, yazarları ODTÜ’lülerle buluşturuyorlardı. O zamanlar bu tür etkinliklere üniversitelerde hemen hiç rastlanmazdı yani önemli bir olaydı. Attilâ İlhan, Hasan Hüseyin, Murat Belge, Enver Gökçe, Hilmi Yavuz, Afşar Timuçin gibi şair ve yazarlar ODTÜ’lülerle buluşmuş. Edebiyat Kulübü olarak Can Yücel’i de davet etmeye karar vermişler. Ben İstanbullu olduğum ve sık sık İstanbul’a gittiğim için Can Yücel’i davetimizi bildirme görevi bana verildi.
O sıralar Can Yücel Demokrat gazetesinde yazıyordu. Demokrat, Devrimci Yol’cuların çıkardığı söylenen günlük bir gazeteydi. 26 Aralık 1979 -12 Eylül 1980 tarihleri arasında yayınlanmış. İmtiyaz sahibi usta yazar Dursun Akçam. Dursun Akçam, “Demokrat gazetesi, devrimcilerle aydınların verimli iş birliğinin başarılı örneklerinden biri olan bir gazeteydi” diyor. Gerçekten de solun her kesiminin dikkatle izlediği bir gazeteydi. Demirtaş Ceyhun, Fikret Otyam, Enver Gökçe, Gülten Akın, Murat Belge gibi birçok önemli isim gazetede yazıyordu. Doğru habercilik yapılıyordu.
Demokrat Gazetesi, Cağaloğlu’ndan Gülhane Parkı’na doğru inen Alayköşkü Caddesi’nde o zamanın en çok satan gazetesi Günaydın’ın tam karşısındaki Sıdıka Batu İşhanı’ndaydı. Can Yücel gazetenin üst katlarından birinde, içinde birkaç masa bulunan caddeye bakan bir odadaydı. Perdesiz pencereler açıktı. Fosur fosur sigara içiyor olabilir. Masasının üzerinde kalem dahil hiçbir şey olmadığını anımsıyorum. Daha önce kimlerin ODTÜ’ye gelip söyleşilere katıldığını anlatıp kendisine davetimizi ilettim. Hemen kabul etti. “Güler Abla’nız da gelir” dedi. Eşi Güler Yücel’i kastederek.
O zaman pahalı bir ulaşım aracı olmasına rağmen ODTÜ’nün maddi olanakları olduğu için uçakla geldiler Ankara’ya. Arkadaşlar ODTÜ’nün resmi aracı ile apronda karşılamışlardı Can Yücel’i. Devletle ancak mahkemelerde, hapishanelerde karşılaşmaya alışmış Can Baba’nın çok hoşuna gitmiş bu karşılama, sonraki yıllardaki karşılaşmalarımızda sık sık anardı. Sonra da Ankara’nın en ünlü otellerinden, genellikle milletvekillerinin kaldığı Bulvar Palas’ta ağırlandı.
Mimarlık Amfisi anekdotta söylendiği gibi 3000 kişilik değildi ama 340 kişi kapasiteyle ODTÜ’nün en büyük salonuydu. Amfi ayakta yer kalmamacasına tıka basa dolmuştu. 400 – 500 kişi vardı sanırım.
Can Yücel bir gece önce otel odasındaki mini bardaki bütün içkileri içmiş. Sabah içmeye devam etmiş, öğleden sonra yapılan söyleşiye de tedarikli gelmişti. Elindeki Pazar çantasında da söyleşi sırasında içmek için içki vardı. Sarhoştu, salonun kalabalıklığı da onu iyice coşturmuş olabilir. Çok neşeli, bol bol güldüren ve çokça şaşırtan bir söyleşi yaptı. Süreyi bol bol aştı. Daha zaman olsa Can Yücel konuşur, herkes gece yarısına kadar onu dinlerdi.
Soru cevaplar bölümü de bol kahkahalı geçti. Sosyal medyada dolaşan anekdota konu olan küfür sorusunun sorulduğunu anımsıyorum. Can Yücel’e “Çağdaş Şair Eşref” lakabı takılması da o söyleşiden sonra olmuş olabilir. Çünkü Hürol Taşdelen’in de anımsattığı gibi “Size Çağdaş Şair Eşref desek ne dersiniz?” sorusuna, “Allah derim” diye cevap vermişti. (ODTÜ Edebiyat Kulübünde Usta Ozanlarla Anılar – Hürol Taşdelen (huroltasdelen.com))
Ahmet Arif’in şiiri hakkında ne düşündüğü sorusuna da “Bir çocuk doğurtmayla adam baba olmaz” diye cevap vermişti. Bu cevabı bizi hem çok şaşırtmış hem de biraz burmuştu. Ahmed Arif en sevdiğimiz şairlerdendi. Can Yücel’in sarhoşluğuna verdik. O da sözlerinin haddini aştığını fark etmiş olmalı ki “Arkadaşlar bugün de çok kafa siktim!” diyerek söyleşiyi bitirmişti.
edebiyathaber.net (14 Aralık 2022)