Emrah Pelvanoğlu, Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde öğretim üyesi bir akademisyen… Aynı üniversitenin Türk Edebiyatı bölümünden ‘Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şiir Eleştirisinde Avrupa Merkezlilik’ başlıklı yüksek lisans teziyle mezun olmuş. Aynı bölümde 2006 yılında başlayan doktora çalışmaları 2011 yılında kabul edilen ‘Tanzimat ve Metatarih: Namık Kemal’in Anlatılarının Poetikası’ başlıklı doktora tezi ile de sona ermiş. İşte bu tezi, Kasım 2018’de VakıfBank Kültür Yayınları, tarih dizisinde kitaplaştırmış.
Oldukça kapsamlı, kendi mantıksal kurgusu içinde bütünlük sergileyen bir çalışma. Önsöz’de Emrah Pelvanoğlu, başvurduğu ‘metatarih’ten, bu kavramın içini dolduran Amerikalı tarihçi, Hayden White’ından (12 Temmuz 1928 – 5 Mart 2018) ve White’ın da çok etkilendiğinin altını çizdiği, ünlü İtalyan siyaset felsefecisi, retoriği, tarihçisi ve hukuk danışmanı Giambattista Vico’dan (23 Haziran 1668 – 23 Ocak 1744) söz eder. İlki, Metatarih adlı eseriyle bilinir. Edebi eleştiri metotlarını kullanmış. White’ın düşüncesine göre tarihsel metinler edebi anlatım stratejileri ile şekillenmişlerdir ve bu metinler birçok yönden edebi metinlerle ortak özellikler taşır. Diğeri ise, önceleri tarihyazımı konusunda etkilendiği Descartes’ın Cogito ergo sum düşüncesini reddetmiştir. Vico, bu düşüncenin matematiğe dayandığını matematiği ise insanın yaptığı bir şey olduğunu düşünüyordu. Vico, ortaya yepyeni bir ilke koyar: Verum Factum. (gerçek olan yapılandır) Çünkü ona göre tarih, insanların gerçekleşmiş eylemlerinin sonuçlarıdır. İşte Pelvanoğlu, bu iki anlayışı sentezleyerek kendi anlayışını nesnelliği de hiç göz ardı etmeden kapsamlı çalışmasının aracı, yolu ve yöntemi yapmış.
Kitap dört bölüm ve detaylı bir sonuç’tan oluşuyor. Birinci bölüm: Tarihsel Anlatının Poetikası: Vico ve White. Yazar, bu ikilinin rehberliğinden ve sentezinden, yöntemlerinden uzun uzun söz eder. Ayrıca kendi metninin oluşumuna etki ve katkılarının ipuçlarını da ipi de verir adeta. Bir tür girizgâh olan bu bölüm baştan sona gezilecek bir geçmiş yaşam müzesinin açılan kapısı gibidir. Pelvanoğlu, bu ikilinin okurca anlaşılmasını elinden geldiğince kolaylaştırmış, böylece sonraki bölümlerde okura anlatmak istediklerinin daha iyi anlaşılması için gerekli görmüş. Aslında iyi de olmuş. Çünkü bir metnin anlaşılırlığı hem dilinin yalınlığı hem de yönteminin doğruluğuyla orantılıdır. İkinci bölüm: Siyasalın Poetikası Osmanlı Tarihyazımı. Belirli bir konunun tarihyazımı o konunun tarihçi tarafından nasıl çalışıldığını belirli kaynaklar, yöntemler ve kuramsal yaklaşımların kullanımıyla ortaya konmasıdır. Bu konulardaki akademik birikim ve bilgisinin, deneyimlerinin ve de okumalarının sonucunda bu alanda edindiğini paylaşır Pelvanoğlu. Sade, anlaşılır bir biçimde yapar bunu. Tarihçilerin araştırma konuları değişiklik gösterebilir, özellikle son yıllarda geleneksel diplomatik, iktisadi ve siyasi tarihten yeni yaklaşımlara, toplumsal ve kültürel alanlara doğru bir değişim söz konusu olduğundan, bumların da tarihyazımına yansımalarından söz eder. Tarihçilik terimiyle sıklıkla aynı anlamda kullanılsa da, çağdaş dönemde ayrı bir disiplin olarak anıldığının altını çizer. Tarihyazımı hem yazma sanatının, hem de tarih biliminin bir parçası olduğunu belirtir. Tarihçilerin yöntem açısından tartıştığını ve neredeyse her tarih yazana göre bir yöntem olduğunu da göz ardı etmez. Bazıları tek bir ‘tarih’ten değil, olayın koşulları ve sonuçları nedeniyle çoğul ‘tarihler’den söz eder, kimi de White ve Vico gibi pratikte yapılanlardan yola çıkar tarihyazımı için. Dipnotlarla zenginleştirilen bu bölüm sona doğru okuru Namık Kemal’e hazırlar. Üçüncü bölüm: Bir Kahramanın Metatarihi. Pelvanoğlu, bu bölümden itibaren sentezlediği iki tarihçinin yöntemini kullanır. Namık Kemal’i kendi yöntemi saydığı tarihçilerin yöntemiyle görünür yapabilmek için. Şair Namık Kemal (genesis ve erginleşme), Kahraman Kemal (genesis ve erginleşme), Mutasarrıf Namık Kemal Bey alt başlıklarla inceler Namık Kemal’in yapıtlarını ve yaşamını… White’ın düşüncesine göre tarihsel metinler edebi anlatım stratejileri ile şekillenmiştir ve bu metinler birçok yönden edebi metinlerle ortak özellikler taşır ve Vico göre tarih, insanların gerçekleşmiş eylemlerinin sonuçlarıdır. Bu iki anlayıştan yola çıkan Pelvanoğlu, kendinden önce Namık Kemal’le ilgili yapılan çalışmalara da göndermelerde bulunarak bazen de alıntılar yaparak Namık Kemal’in belli bir dönemde yazdığı tarihle ilgili metinlerinin de edebi olduklarının altını çizer. Onun kişisel hayat hikâyesinin belli bölümlerinde yapıp ettiği her faaliyet hem onun tarihinin evreleri hem de yazdıklarının arka planıdır, Pelvanoğlu’na göre. Dördüncü bölüm: Umuda Tarih Yazmak… Bu bölümde de ara başlıklar ve alt başlıklarla Pelvanoğlu, Namık Kemal’in 1866’dan 1873’e kadar olan kitapları üzerinde durur. Ayrıntılarla, alıntılarla, anıştırmalarla ve örneklerle ele aldığı her yapıtın arka planına ve tarihyazımı ile olan bağına değinir. Adeta iğneyle kuyu kazarcasına ve kılı kırk yararcasına… Sadece bu bölümde değil zaten kitap baştan sona bir emeğin, sabrın ve işçiliğin, onunla ilgili birikimin sonucu…
N. Kemal, Divan Şiiri’ne düşkün biri… İstanbul’a gelince divan edebiyatı geleneğini sürdürenlerin toplantılarına katılır. Ama İbrahim Şinasi ile tanışınca onun etkisinde kalır. Böylece Batı edebiyatına ve kültürüne yakınlık duyar. Şinasi, Paris’e gidince Tasvir-i efkâr’ı N. Kemal’e bırakır. (1865) Şehircilik, eğitim, kadınların okuması, maliyenin düzeltilmesi, İstanbul yangınları, Türk dili ve edebiyatı, tıp eğitiminin Türkçe yapılması, iç ve dış siyaset gibi konular üzerine yazılar yazar. İstibdatla mücadele için kurulan Yeni Osmanlılar’a katılır. Ziya Paşa ile Kanuniesasi (anayasa) hazırlama komisyonunda yer alır. Kısacası, Tanzimat’ın en önemli düşünce ve sanat adamı olan Namık Kemal, divan edebiyatı yolunda şiirler yazmış ama Şinasi’nin de etkisiyle yeni edebiyatın gelişmesi ve yayılması için yoğun bir çaba göstermiştir yaşadığı sürece. Mektupları, makaleleri ve eleştirileri ile eski edebiyatla şiddetle mücadele etmiştir, yıkılması için elinden geleni yapmıştır. Fransız devrimlerinden etkilenmiştir. İstibdat’ın yıkılması ve Meşrutiyet’in egemen olması için savaşmıştır. Yazmıştır. Ama o dönemin emperyalistlerine ve emperyalist devletlerine karşı ‘İslam Birliği’ni de savunmuştur. Özellikle Ernest Renan’a verdiği karşılık (Renan Risalesi) bu açıdan önemlidir. Ulusalcılığa karşı ‘Osmanlılık’ kavramını sunmuştur. Aynı zamanda halkın çıkarlarını her şeyin üstünde görmüştür. Sanatı bile halk için savunmuştur. ‘Seçkinler için yazmanın çok saçma olduğunu…’ söylemiştir. Halkın bilinçlenmesi gerektiğine inandığından ve tiyatronun çok eskiden beri bir bilinç taşıma aracı olduğunu da düşündüğünden belki tüm oyunlarını halkın diliyle yazmış ama öteki kitaplarında ağır, yani üst bir dil kullanmıştır.
‘Metatarih’i, tarihsel anlatıların poetik bağlamda analiz edilmesidir diye özetlemek olası. Böyle bir yöntemdir. Bu yüzden de kitap, özetle; Türk modernleşmesinin önemli figürlerinden ve dolayısıyla da ‘Yeni Türk Edebiyatı’ tarihini, yine önemli kişilerinden olan Namık Kemal’in yazarlığının en aktif olduğu 1866/73 döneminde kitap olarak da yayımlanan düzyazılarının, arka planları açısından da derinlikli bir analizini içermektedir. Emrah Pelvanoğlu, bu kapsamlı çalışmasının amacını, sonuç kısmında: Namık Kemal’i tarihselleştirmek ve bir düzyazı faaliyeti olarak başlangıcı 15. yüzyıla kadar uzanan Osmanlı tarihyazımını, Türkçe düzyazımının modernleşmesi bağlamında yapılan araştırmalarda dikkate alınması gerektiğini göstermek… diye açıklar ve tartışmaya açtığını da ekler. Eklediği bir şey de, bu çalışmasının bir sonraki kitabının olacağı muştusu… Çünkü 1873’ten öldüğü 1888’e kadarki dönemde yazıkları da Pelvanoğlu’nun çalışmasına konu ettiği kitaplar kadar içerik ve arka planlarıyla görünür yapılmaya değer…
Bir edebiyat adamı Namık Kemal’in yazarlık ve düşüncesinin arka planını merak eden her okur için önemli bir kaynak kitap Emrah Pelvanoğlu’nun bu kitabı.
edebiyathaber.net (19 Aralık 2022)