Ülkelere içeriden ve dışarıdan yapılan saldırılar, faillerin yakalanması, küresel tehditlerle mücadele casus romanlarının sıklıkla işlediği konulardır. Türkiye, dünyadaki birçok casusluk faaliyetinin hedefi olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda casus romanlarının dünya genelinde kendi başına bir tür oluşturacak güce erişmesine, Türkiye’de ise sınırlı sayıda örnekleri olmasına karşılık casus romanları ancak 80’li yıllardan sonra gerçek anlamda gelişmeye ve daha nitelikli romanlar yayımlanmaya başladı. Usta polisiye yazarlarımızdan Suphi Varım polisiye dergi 221B’de (sayı 4, Temmuz Ağustos 2016, s.45) bu durumun nedenlerini şöyle açıklıyor: “Polisiye romanın kapitalist burjuvazinin ve Sanayi Devrimi’nin oluşum sürecinde ortaya çıkması gibi casusluk romanları da kapitalizmin en yüksek aşaması olan emperyalizm ve Soğuk Savaş dünyasında ivme kazanmıştır. Emperyalizmin kibarlaştırılmış nitelendirilmesi küreselleşme ve enformasyon toplumu da modern casusluk romanlarını şekillendirmiştir. Türkiye’de geleneksel dedektif hikâyeciliği alanında önemli eserler kaleme alınmakla birlikte aynısını casusluk romanları için söylemek pek mümkün değildir. Bunun nedeni, Türkiye’nin emperyalist bir ülke değil, emperyalist düzene eklemlenmiş, ekonomik açıdan zayıf, teknoloji üretmeyen bir ülke olmasıdır. Casusluk romanı ve yazarı yaratan ülkelerin yukarıda belirttiğim koşulları, Türkiye’de geçerli olmadığı için casusluk hikâyeciliğimiz zayıf kalmıştır.”
Mustafa Ali Yurdupak’ın İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlanan ilk romanı “Gündönümü Harekâtı” salgın günlerinde okurla buluştu. Romanın olay örgüsünü arka kapak yazısından hareketle özetleyecek olursak; Stalingrad bozgunu sonrasında umutlarını içinde nükleer bir bombanın da olduğu mucize silahlara bağlayan Nazi Almanyası için, pençelerinden kaçarak Türkiye’ye sığınan parlak bilim insanı Paul Winkler uğruna çok şey feda edilebilecek birisi haline gelmiştir. Zalimliği ile nam salmış Gestapo’nun peşine taktığı SS’lerden kaçarken hayatını yeni bir kimlikle sürdüren muhalif bilim insanı Winkler, canı pahasına bir mücadeleye girişecek; bir yanda Nazilerin elindeki kız kardeşi, diğer yanda kaçmak zorunda kaldığı için ayrıldığı Cemile arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Gündönümü Harekâtı’nın kurgusu matematiksel bir mantıkla beş ana bölüm, her ana bölümle ilişkili beş alt bölümden, özetle toplamda yirmi beş sahneden oluşuyor. Kronolojik bir mantık üzerinden doğrusal bir zaman anlayışıyla ilerleyen birbiriyle ilişkili hikâyeler okuyoruz. Mustafa Ali Yurdupak edebiyathaber’de yayımlanan görüşmesinde bir casus romanı yazma nedenleri hakkında, “Amacım bir hikâye anlatmak olduğu kadar o hikâyenin geçtiği zaman ve mekâna okuyucuyu çekebilmek. Bunu öykü türünde yapabilmek zor. Ben bir kaçma kovalamaca öyküsü anlattım ama bir şehri de tasvir ettim. Sinema afişlerinden, kitapçı vitrinlerine, tramvay biletlerinden Rebetiko plaklarına kadar uzanan bir tasvir bu. Kitabımın kahramanları Amcabey, Tarık Silahtar, Paul Winkler olabilir ama iki karakter daha var 1943 yılı ve İstanbul. Onlar her yerde hazır ve nazırlar. Bu bilinçli bir tercih, kullanılan jiletlerden okunan kitaplara kadar detayları veremedikten sonra sisli puslu sokaklarda birbirini takip eden fötr şapkalı ve paltolu adamların öyküsünü okuyucuyu ikna edecek şekilde anlatamazsınız,” diyor. Yurdupak, dünya tarihine II. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’ndeki son Alman tank taarruzu olarak geçen Kursk Muharebesi öncesinde, 1943 yılının o tekinsiz kışında, İstanbul’a gelen Gestapo ajanı Klaus Scramm ile işinin ehli Türk ajanları Amcabey ve Tarık Silahtar’ın arasında yaşanan kıyasıya mücadeleyi anlatırken okurları heyecanlı bir maceraya davet ediyor. Bu macerada kılık değiştirmeler, gizli ittifaklar, hainlikler, işkence eşliğinde sorgular, faili meçhul cinayetler ve türlü casusluk numaraları tempolu hikâyeye sonuna kadar eşlik ediyor.
Mustafa Ali Yurdupak’ın ilk romanı “Gündönümü Harekâtı” popüler romancılığın daha da güçlendiği 2000’li yıllarla birlikte hızla gelişen bir tür olarak casus romanları geleneğimize hem kurgu hem de içerik açısından nitelikli bir katkı olarak göze çarpıyor.
edebiyathaber.net (15 Şubat 2023)