“İntihar Ormanı, unutmak mı daha zor yoksa unutulmak mı sorusu ekseninde kurgulanmış, sonu daha ilk sayfada yazılmış bir hikâye. Adıyla müsemma olmayan ve hayattaki tek başarısını direnişçi bir babanın oğlu, İz gibi bir kadının da sevgilisi olmakta gören otuz dört yaşındaki Umut ile Umut’un bütün eksiklerini tek başına tamamlayan İz’in hikâyesi. Başıma gelirse dünyam yıkılır dediği şey başına geldiğinde bir insanın neler yapabileceğinin, sınırlarını ne kadar zorlayabileceğinin, hayatla ölüm arasında bir karar vermek zorunda kalırsa hangisini seçeceğinin hikâyesi.”
Ezgi Durmuş’un Destek Yayınları tarafından yayımlanan İntihar Ormanı adlı romanının merkez kişileri Umut ve İz. İlişkiler, gündelik hayat, geçmiş, aile ve aşk romanın temel izleklerini oluşturuyor. Olup bitenler birinci tekil kişi anlatıcı, Umut’un bakış açısıyla aktarılıyor. Umut, otuz dört yaşında, karamsar biri. Babası eski devrimci, yardım ve yataklık etmekten göz altına alınıyor, örgüt üyesi olmakla suçlanan arkadaşını koruduğu gerekçesiyle sorgu esnasında işkence görüyor ve bir parmağı kesiliyor. Sonunda suçsuz olduğu anlaşılıyor. “Bir suçlunun elinden özgürlüğünü alırsanız, işleyeceği diğer suçlar ertelenir. Bir suçsuzun elinden özgürlüğünü alırsanız, iyiliğe ve adalete karşı var olan tüm inancını kaybeder ve kötüleşir,” tarzı aforizmalarla destekliyor Umut anlattıklarını roman boyunca ve babasından kaynaklı kaybetme duygusundan bir türlü kurtulamıyor. Ancak doğumuyla birlikte babası çalışmaya başlıyor ve annesiyle birlikte bir aile olmayı başarıyorlar. Umut âşık olduğu kadını, çocukluktan beri aşkı olan İz’i öldürmeyi düşünüyor, çünkü yaşadığı aşkı ölümsüz kılmak istiyor. Başlangıçta bunun mecazen mi yoksa gerçek mi olduğu tam olarak anlaşılamıyor. Ölüm meselesinin kitabın adından hareketle, Japonya’da anlatılan bir orman hikâyesiyle metaforik anlamda ilişkili olduğunu öğreniyoruz. Umut, anlattıkları aracılığıyla varsaydığı okurun yaşadığı acılara tanıklık etmesini de umuyor öte yandan. “Hikâyenin sonuna kadar da İz’e olan aşkımı ve onu neden öldüreceğimi dinleyeceksiniz. Çünkü aşktan başka anlatabileceğim bir şey yok. Hem hikâyenin sonunu da söylemiş bulundum zaten, merak edeceğiniz bir şey de kalmadı. Hoş, sonunu bile bile devam ettiğiniz ilk şey bu hikâye olmayacaktır diye tahmin ediyorum. Adına ‘umut’ denilen ancak sonucunu bildiğiniz halde sizi devam etmeye iten, ihtimalden ziyade çaresizliği barındıran o inançla tanışmamış olacak kadar şanslı değilsinizdir bence. Bu cümlenin vücudunuzda hangi noktayı sızlattığını, iyileştiğini söylediğiniz hangi yaranın kabuğunu kaldırdığını da biliyorum. Aynı acıdan, hadi iyimser olayım, benzer bir acıdan geçmiş olma ihtimaliyle almadınız mı zaten bu kitabı? Kötü haber: Aynı acıdan geçmedik. İyi haber: Yine de bırakmayacaksınız kitabı. Çünkü para verdiniz. İnsan bedelini ödediği bir şeyden öyle kolay vazgeçemez ne de olsa, değil mi? Değil aslında. Bazen vazgeçmek, en büyük bedeldir.”
edebiyathaber.net (9 Mart 2023)