Kaos Çocuk Parkı Dergisi “Sanat ve Devrim” dosyasıyla yayımlandı.
Derginin giriş yazısını Lokman Kurucu kaleme aldı: “Sanatın Suç Mahallinde”
Lokman Kurucu; Türkiye’de şiirin, sanatın, edebiyatın, müzik ve tiyatronun dipten gelenlerce yeniden tanımlandığının, bu sahada yeni ve farklı bir değişim/dönüşüm başladığının haberini veriyor ve muktedirlerle ayrışık ve zıt bir konumda yer aldıklarını deklare ediyor. Kurucu’nun bu metni, gelmekte olanın, yer altı edebiyatının manifestik metin niteliğini taşıyor.
Hıdır Murat Doğan, Zülfü Livaneli ile müzik, edebiyat ve sinema konulu bir söyleşi gerçekleştiriyor bu sayıda. Bir diğeriyse “Beynelmilel” adlı sinemanın senaristi Sırrı Süreyya Önder ile Mesut Kara’nın yaptığı söyleşi. Derginin üçüncü söyleşisi ise Müzisyen Ferhat Tunç ile Hıdır Işık’ın yaptığı konuşma. Derginin dördüncü söyleşisi, Lokman Kurucu’nun Tiyatrocu Nebil Sayın ile yaptığı konuşma. Derginin beşinci söyleşisi underground yayıncılığın önemli isimlerinden Şenol Erdoğan ile Müslüm Çizmeci’nin birlikte gerçekleştirdikleri yayıncılık ve yayınevi mutfağından konuların konuşulduğu söyleşi, okurun ve yayın dünyasının dikkatine sunuluyor. Derginin bir diğer söyleşisi, Kardeş Türküler grubundan Vedat Yıldırım’la Lokman Kurucu’nun gerçekleştirdiği konuşma. Derginin bir diğer söyleşisi Hazar İzgi ile Çağrı Topsöken’in gerçekleştirdiği konuşma. Bu sayının son söyleşisi, “Punk ve Nizam”, “Hemingway’i Dövmek” adlı şiir kitapları Kaos Çocuk Parkı Dip serisinden çıkan Şair Memozan ile Oğuzhan Kayacan’ın gerçekleştirdiği söyleşi.
Dosya Konusu: Sanat ve Devrim
Kaos Çocuk Parkı, bu sayısında “Sanat ve Devrim” konusunu masaya yatırıyor. “Sanat ve Devrim” dosyası bağlamında kotarılan teorik yazılarda Ahmet İlhan, “Sanat dünyayı değiştirebilir mi?” başlıklı yazısında, sanatta güzellik olgusunu teorik anlamda tartışarak sanatın devrimci işlevini, değiştirici/dönüştürücü gücünü sanatın güzellik formlarının dışında arayarak mevcut sanat ve edebiyat algısına yeni pencereler açıyor ve vardığı sonucu şu şekilde özetliyor: “Evet, sanat dünyayı değiştirip dönüştürebilir fakat biliriz ki sanat, ancak yavaş ve öngörülemez bir hareketle dünyayı daha derinden dönüştürüp değiştirme güç ve işlevine sahip yaratıcı bir araç olarak dünyaya müdahale edebilir. Bu bakımdan ondan devrimin güncel pratik ve politik yararını gözetmesini beklemek yanlış olacaktır.” Işıl Ezgi Çelik, “Silikon devrim sanatı ‘ne cesetleri mi getirmişler?’” başlıklı yazısında, günümüz dünyasındaki bir grup insanın tekeliyle sınırlı modern sanatlar olgusunu masaya yatırıyor. Çelik, sanatın özgürleştirici etkisinin üzerinde durarak yeni dünyaya ilham veren gücü ve niteliğine dikkat çekiyor. Bunun yanında sanatın mal olmaktan kurtarılarak yeni dünyaya yeni anlamlar veren ve varlığımıza yeni olanaklar açan özelliklerine vurgu yaparak mevcut sanat algımıza yeni pencereler açıyor. Veysel Çolak, “İnsansız şiir olur mu?” başlıklı yazısında, kültür, sanat, edebiyat, hayat ve devrim anlayışında “insan” olgusunu tartışmaya açıyor. Türker Alkan’ın “Şiirsiz devrim olur mu?” başlıklı yazısından hareketle Çolak, modern bireyin sorunları var oldukça Marksizmin de var olacağını ifade ediyor. Çolak’a göre şairler yeni dünyada ortak imgeler yazmaya insan var olduğu müddetçe devam edeceklerdir; politik, ekonomik ve dinsel düş kırıklığı yaşansa da yeni imge arayışları varlığını sürdürecektir: “Gereksinilen imgeleri yaratmak, şimdilerde daha çok şairlere düşüyor. İlk imge insandır! İnsansız şiir, şiirsiz devrim olmaz.” Cihan Oğuz, “Geleceğin kusursuz ayak izini aramak” başlıklı yazısında, devrimci şiir, devrimci sanat, devrimci sınıf, sanatı devrimci kılan nitelikler, sanatta sahicilik duygusu, vulgar sanat, küresel sermaye ve günümüz edebiyat ortamları vb. güncel konuları yazarak sanatta devrim olgusunun geleceğine dair öngörülerde bulunuyor. Hakan Unutmaz, “Satürn tipi sanatın tek lokmalık çocukları” başlıklı sanat ve edebiyattaki devrim olgusuna içeriden bir özeleştiri getiriyor. Kalıplaşmış edebi yargıları sorguluyor, edebiyatta Enver Gökçe ve Fakir Baykurt’tan ötesine geçen, yenilikçi edebiyatçılara yer vermek gerektiğini ifade ediyor:“Bizim edebiyatımızda Enver Gökçe’den başka şair tanımayan, Fakir Baykurt ötesini okumayan bir belediye küratörüne Serkan Işın’lı, Gül Abus Semerci’li sergi sunamazsınız. Hâl böyle olunca da aynı siyasi görüşün paylaşıldığı nice beyin, edebî kafeslerle küstürülür, yok sayılır.” Halim Şafak, “Devrimci sempatizan küçük iskender” başlıklı yazısında, sanat ve edebiyatta sınırları ihlal anlamında cinsellik olgusunu tartışmaya açıyor. Bu yazıda Şafak, şiir, otorite, iktidar ve cinsel kimlikler konusunu küçük İskender bağlamında ele alarak aykırı bir bakış getiriyor. “Edebi terör” adını verdiği yazınsal ve yaşantısal devrim algısını küçük İskender’in durumunu baz alarak ele alıyor ve iskender’i devrimci sempatizan bir tavır içinde tanımlıyor. Ahmet Karadağ, “Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler” başlıklı yazısında dünya edebiyatının toplumcu-gerçekçi örneklerinden bilgiler aktararak kesin ve net bir sonuca varıyor:“Çünkü edebiyat devrimcidir.” Bayram Balcı, “Jîneke nu tune” başlıklı Kürtçe anlamlı yazısında (yeni bir hayat yok) hiçlik’le konuşarak öykü ve deneme arasında denemeden çok öyküye yakın bir metin kaleme alıyor. Hilmi Haşal, “Sanatın devrimi” 20. yüzyılın devrimci sanat serüvenini konu edinerek devrimci sanatın bu yüzyıldaki konumunu tartışarak devrim olgusunun estetik üretim ve tüketim boyutuna bir bakış getiriyor ve devrimci edebiyatın sanat ve insan anlayışına yeni açılımlar sunarak devrimin dinamik boyutuna işaret ediyor: “Sanatta dinmeyen nabız, devrimci atom çekirdeğinin sonsuzluğundadır.” Halit Payza, “Sanatta devrim Giordano Bruno gibi odun ateşinde yanmayı göze almaktır” başlıklı yazısında Marksist literatürden ve siyaset felsefesinden faydalanarak sanatta cesaret etmenin devrimci bir eylem olduğu üzerinde duruyor ve bunu da yazısının başlığına yansıtıyor. Halit Payza’nın yazısı, manifesto niteliğini taşıyan devrimci cümlelerle sona eriyor:“Kapitalizm, yenidünya düzeni, küreselleşme adı altında dünyaya yoz sanat algısını dayatmaktadır. Düşünmemeyi, sorgulamamayı, üretmemeyi önermektedir. Kapitalizmin sahte peygamberler ve sahte kutsal kitaplar aracılığıyla insanlara getirdiği yeni din şimdi budur. Sahte kahramanlara değil, yaşamı savunan, iyiyi, güzeli, yararlıyı isteyen, sanat için değil yaşam için sanatı içeren yeni bir sanat algısına gereksinim var. Sanat da bunun için.” Mesut Kara, “Sinema, devrim ve Beynelmilel” başlıklı film yazısında, dünyada devrimci sinemanın geçirdiği serüveni ele alarak, 12 Eylül sonrası devrimci sinemanın durumuna değinerek sözü 2006 yapımı Beynelmilel filmine getiriyor. Senaristliğini Sırrı Süreyya Önder’in, yönetmenliğini Sırrı Süreyya Önder ve Muharrem Gülmez’in yaptığı Beynelmilel filmini siyasi bir film analizine tâbi tutuyor. Koray Sarıdoğan ise yayıncı Şenol Erdoğan’ı anı tadında yazısıyla hatırlıyor ve hatırlatıyor: “Suya ulaşmak, yazarını kaybetmek ve diğer şeyler”
Dinamik şiirler resmî geçidi
Kaos Çocuk Parkı dergisi bu sayısında şiirlerle teorik yazıları bir arada sunuyor. Derginin bu sayısındaki şiirleri başlıklarıyla sıralayacak olursak:
Hicran Aslan, “Haklılığın sesi hiç yaşlanmaz”, Ayfer Karakaş, “Farkında olmak çirkinliği”, Hıdır Işık, “Ölüm fikir değiştirdi”, Halil İbrahim Özbay, “Kuru gürültü örgütü”, Doğa Duymaz, “Padişah Ltd. Şti”, Taylan Onur, “Portakal çiçeğinden dinamik yapmak ya da edebiyatını derebeylerine karşı ‘Zorro’nun Z’si.”, Yiğit Bağcı, “Milena’m değilsin”, Çayan Okuduci, “dan nave”, Alihan Çetiner, “fly forever”. Dergide ayrıca İranlı şair, gazeteci, belgeselci Alireza Bahrami’den Pooneh Shahi’nin çevirisi yer alıyor. Toprak Şems Tezcan, “Boş Uzam”, Salih Yıldırım, “Bir gece ansızın gelen Rabia hâlâ iyi ki doğuyor mu sancısı?”, Çağrı Topsöken, “Recepteyp”, Osman Erkan, “Ezelden beri sınırsız”, Ömer Burçin Özkişi, “Çivisini söktüğümüzün tabutuna veda” adlı şiirleriyle yer alan isimler.
Derginin arka kapağında bağımsız gazeteci, fotoğraf sanatçısı Kazım Kızıl’ın deprem bölgesinden çektiği bir fotoğraf yer alıyor.
edebiyathaber.net (11 Nisan 2023)