Serhan Kansu’nun yazdığı “Evcil İnsan Barınağı”, kendini dünyanın “Tanrı’sı” sanan insanın, “insanlıktan” yoksun yaşamını alt üst eden bir rol değişimiyle onu empati ve vahşet arasında gidip gelen “gerçek dünya”ya sokuyor.
İstanbul doğumlu Serhan Kürşad Kansu, üniversiteye girmeden önce özel bir akademiden tiyatro oyunculuğu, yönetmenliği ve metin çözümleme dersleri almış. Yine aynı yıllarda tiyatroda oyunculuk, yönetmen yardımcılığı ve yönetmenlik yapmış. Daha sonra Maltepe Üniversitesi’nde Felsefe bölümünü bitirmiş. Bu bölümde Çocuklar için Felsefe, Felsefe Edebiyat İlişkileri, Felsefi Danışmanlık Eğitimi alan Kansu, deneme, roman, şiir, öykü, tiyatro, gölge oyunu, eğitim ve felsefe gibi alanlarda hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden eserler üretmiş. Serhan Kansu, şimdi de İthaki Yayınları’ndan çıkan “Evcil İnsan Barınağı” kitabı ile karşımızda. “Zamansız” bir zamanda, “yaşamın yaşanmaya değip değmediğini anlamak için”, varoluşun en yüksek mertebesinde, yeni dünyaya gelmiş bir bebek olarak kendini bu deneyimin içinde bulan isimsiz bir “insanın”, köpekler dünyasındaki hayatına odaklanan “Evcil İnsan Barınağı”, “sahiplenenlerin” ve “sahiplenilenlerin” yer değiştirdiği ama kuralların aynı kaldığı insanı hayli rahatsız eden bir anlatı.
Kitap, yaşamın en büyük mucizesi olan, bir bebeğin dünyaya geliş süreciyle içimize sevgi ve neşe tohumları atarak bir giriş yapıyor konuya. Önceki yaşamında yaşlı, çirkin, bunak birisi olan ve Tanrı’ya kafa tutarak “insan ziyanı” bu hâlinden kurtulmak için kendini öldürmeyi deneyen sıradan bir insanın içten içe dilediği hayata yeniden başlama dileği kabul oluyor ve bir bebek olarak yeni yaşamına gözlerine açıyor. Kapalı bir kutuda etrafında olup bitenlere anlam vermeyen çalışan bebek ortada bir tuhaflık olduğunu hemen seziyor. Çünkü onunla birlikte olan iki “varlık” birer köpek. Ne olduğunu çözemiyor elbette bebek. Ama elinden de bir çare gelmiyor. Zira o daha küçücük. Dünyadan haberi yok. Aslında var ama bu dünyayla ilgili değil. Bir insan olduğunu, hakları olduğunu, bir yanlışlık olabileceğini göstermek için kendini yırtıyor fakat hepsi nafile.
Köpekler, onun boynuna önce bir ip geçirerek özgürlüğünü ellerine alıyorlar. Berbat bir kabın içinde, ne idüğü belli olmayan leş gibi bir yiyecek ve yine pislikten geçilmeyen başka bir kabın içinde su getiriyorlar. Havada da fena ayaz var. Bebek aç, susuz, üşümüş. El mahkûm yemeye çalışıyor önüne konanları. Ama o hâlâ insan olduğunu, bu dünyada bir şeylerin ters gittiğini anlatmak niyetine. Koca koca evlerde, arabalarda, koca koca köpekler geziyor. Havlıyor. Bizim bebek insan olduğu için onların dilinden anlamıyor. Bir, iki, üç derken ayak uydurmak zorunda kalıyor köpeklerin hayatına. Evin ufak çocuğunun oyuncağı oluyor. “Gel,” deseler gidiyor, “Git,” deseler gidiyor. Arada böğrüne yediği tekmelerle kan kusuyor. Artık onun ailesi olan köpekler, “insanlarına” bir yuva yapıyor. Ondan mutlusu yok. Yemeklere alışıyor, köpeklerin her dediğini yapınca seviliyor, sıcacık olmasa da hallice bir yuvası da var. Daha ne olsun! Dışarıda hayat bambaşka. Kimin gücü kime yeterse onu silkeleyip yok eden tonla köpek ve insan var. Herkes kendi derdinde. Önce karnını doyurmaya çalışıyorlar, sonra kıvrıldıkları köşeyi kaptırmamak için en kanlı kavgalara giriyorlar, tasmaları elinde bulunduran bu dünyanın gerçek sahibi köpeklerden sağlam sopalar yiyip kuytularda tecavüze uğruyorlar. Bu arada bizimki de bebeklikten sıyrılıp yavruluğa geçiş yapıyor. Ve bir gün “yuvasından” kaçıyor. İşte o zaman hem “sahiplenenlerin” hem de “sahiplenilenlerin” acımasız dünyasıyla baş başa kalıyor. Görmediği şey kalmıyor. “İnsanlığından” utanıyor. Kötü çünkü bu dünya. Kan, gözyaşı, inilti, vahşet dolu. O da bir “insan” olarak bu berbat dünyada ayakta kalmanın yolunun köpekler gibi davranmaktan geçtiğini kavrıyor ve nihayetinde kan bürümüş gözleriyle oyunu kuralına oynamaya başlıyor. İnsandan farkı olmayan köpeklerin dünyasında, köpekten farkı olmayan bir insana dönüşüyor…
“Evcil İnsan Barınağı”, insanın, kendine türlü nitelikler yükleyerek inatla sürdürdüğü, bu inadı yüzünden kendi de dahil olmak üzere gezegen üzerinde ne varsa yok ederek devam ettiği hayatını “dost bildiği” köpekler tarafından sert bir bakış atarak kendi yarattığı “gerçeği” yerle bir edişin öyküsünü anlatıyor.
edebiyathaber.net (11 Nisan 2023)