1923-1924 yıllarına dayanan mübadele dönemi, yaşamları bir bilinmezliğe sürükleyerek çok da dillendirilmeyen yaralar açmıştı kalplerde. Gazeteci-yazar Fügen Ünal Şen, o süreci, kendi ailesinin hikayesinden de ilham alarak romanlaştırdı
Gazeteci-yazar Fügen Ünal Şen, yeni romanı “Bir Avuç Mazi” ile, okurlarını mübadele yıllarına götürüyor. Kendi de Selanik göçmeni olan Şen, yaşamlarını Alasonya'da bırakıp bilinmeze yolculuk eden Fethi Bey ve ailesinin yaşadıklarını kaleme alıyor. Bu kitabı hep yazmak istediğini belirten Şen, “Bir Avuç Mazi içimde hep kıpırdıyordu. Mübadeleyi yaşayıp aktarabilecekler göçüp gittiğinden beri onların yaşadığı gibi tuhaf bir savruluş hissediyordum. Ben üçüncü kuşak bir mübadilim. Anne tarafım 1924'te Alasonya'dan Selanik'e, oradan da gemi ile Mersin'e gelenlerden. Mersin'den sonra da Adana'ya yerleştirilmişler. Anneannem, geldiklerinde yeni evliymiş, 15-16 yaşlarında… Ama o konuşmayanlardandı. Onun kızkardeşleri anlatırdı bize mübadele dönemini. Çocuk aklımızla dinler geçerdik. Anlattıklarının değerini kavrayıp tekrar dinlemek istediğimde ise 'gitmişlerdi.' Galiba o 'gidenleri' özlediğim için yazdım. Bu, onlarla yeniden bir arada olabilmenin yoluydu sanki” diyor.
Evlerindeyken Rumeli'yi özlendiklerini ama bu hasretlerini pek dillendirmediklerini anlatan Şen, “Anneannem bazen nüfus kağıdını çıkarır bakardı. Doğduğu yer Alasonya yazardı ya, o yazıyı görmek isterdi. İşte ancak o zamanlar belki biraz anlatırdı yaşadıklarını. Kitabı yazarken Selanik'e, Alasonya'ya gittim. Alasonya'da o dönemden kalan her ev, her dükkan, her taş anne akrabalarımdan izler taşıyordu. Hiç de farklı bir ülke gibi değildi. Hem ağlayıp hem güldüm Alasonya'da yürürken. Ve sahiplendim de…” diye konuşuyor.
“Bir Avuç Mazi”de, romanın karakterlerinden Fethi Bey'in, çok sevdiği atıyla vedalaşıp onu komşusu Nico'ya bırakması, Fethi Bey ve Cevriye Hanım'ı Yunanlar'ın lincinden yine Yunan komşularının kurtarması gibi çarpıcı olaylar var ve gerçekçi duygularla anlatılıyor. Kitaptaki olayların gerçeklerden “izler” taşıdığını vurgulayan Şen, “Bizimkiler de atlarını, çiftliklerini, mal-mülklerini bırakıp gelmişler. Balkan Harbi döneminde büyük dedemi, Rum komşusu kurtarmış çeteci Rumlardan kaçırarak. Anneannem kaç arkadaşının ölümüne tanık olmuş… Elbette kitapta anlatılanların tümü benim ailemle ilgili değil. Zaten ben kendi ailemi anlatmadım. Her mübadilin içinde kendinden bir şeyler bulacağı bir hikayeyi anlattım” diyor.
Romandaki ayrıntıları araştırmak için çok uğraştığını, ve eseri 4 senede yazdığını kaydeden Şen, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Araştırmalarımda en önemli desteği Lozan Mübadiller Vakfı'ndan aldım. Mübadil toplantılarına katıldım. Mübadelede 'tasfiye talepnamesi' doldurmak için kullanılan binaya gittim. O limanda saatlerce oturup onların son gördüğü şeyleri yüreğime kaydettim. Liman merdivenlerinde dakikalarca ağladım. Ailemizin Tasfiye Talepnameleri ve hatıralar en önemli destekçilerimdi. Gazeteci kimliğimin yanı sıra, antrolopog oluşum detaylara değer vermemde etkili oldu. Ancak resmi döküman bulmakta zorlandığımı söylemeliyim. Zira mübadele henüz çok konuşulan bir konu değil.”
Kaynak: Vatan Kitap