Notos’un her yıl farklı bir konuda düzenlediği soruşturmaları artık gelenekselleşti. Yıllık soruşturmalarının on yedincisi “En Önemli 40 Polisiye Roman” başlığını taşıyor. Soruşturmanın sonuçları da derginin Mayıs-Haziran 2023 tarihli 96. sayısında açıklandı. En Önemli 40 Polisiye Roman soruşturmasına 319 yazar, araştırmacı, çevirmen ve editör katılmış ki büyük bir sayı. Semih Gümüş’ün sunuş yazısında belirttiği gibi “soruşturmanın sonuçları o dönemin edebiyat dünyasının eğilimlerini, okuma kültürünü, anlayışını gösteriyor. Var olanın dışa vurumu gibi.”
Notos başvurduğu seçicilerden 10 polisiye roman adını önermelerini istemiş. Soruşturmaya katılan 319 kişi 143 roman adı vermiş. En çok adı verilen 40 roman listelenmiş. 40 kitaplık bir liste yapacaksanız 10 kitap adı istemenin sakıncalı olduğunu daha önce yazmıştım. Semih Gümüş yazısında ilk ondaki romanlarda fikir birliği olduğunu belirtiyor. Ben de listenin ilk sıralarında fikir birliği olsa da aşağılara gittikçe çok az oy alan ve seçicilerin üzerinde hemfikir olmadığı kitapların ya da adların da listeye girebildiği belirtiliyor, itiraz ediliyor, demiştim (bkz. En Önemli 100 Çeviri (okudugumkitaplar.blogspot.com). Belki de tartışılması isteniyor, bilemiyorum. Öncekiler gibi “En Önemli 40 Polisiye Roman” listesi de tartışılıyor, konuşuluyor.
Polisiye yazarları türün ve eserlerinin önemine dikkati çekmek için Notos’un bu sayısında yazan polisiye yazarı Ercan Akbay gibi “Polisiye roman iyi edebiyattır” der. Çünkü polisiye, edebiyatın sürekli dışlanan üvey çocuğudur. Polisiyelerin edebi değeri olmadığına inanılır. Polisiye edebiyat üzerine en kapsamlı araştırmaları yapan Erol Üyepazarcı polisiyenin popüler bir tür olarak görülüp edebiyat olarak kabul edilmediğini, oysa iyi edebiyatın çoğunlukla polisiye niteliğini taşıdığını söyler. Shakespeare’in “Hamlet”inin de Dostoyevski’nin “Karamazof Kardeşler”inin de aslında tipik birer polisiye olduklarını anlatır. “En Önemli 40 Polisiye Roman” listesini görünce Erol ağabeyin bu görüşünü anımsadım. Soruşturmaya katılan edebiyatçılar “iyi edebiyat iyi polisiyedir” görüşündeydiler sanki. Listenin ilk sırasında yanyana Umberto Eco’nun Gülün Adı ve Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı’sı yer alıyor. Dostoyevski’den Karamazof Kardeşler yok ama “Suç ve Ceza” var. Patrick Süskind’in Koku’su, Paul Auster’in New York Üçlemesi, Truman Capote’nin Soğukkanlılıkla’sı, John Fowles’un Koleksiyoncu’su da listede yer alıyor.
Trevanian’ın Şibumi’si, Mario Puzo’nun Baba’sı, Paula Hawkins’in Trendeki Kız’ı da “en önemli” polisiyelerden sayılmış. Tabii Stephen King’in Hayvan Mezarlığı’nın listede yer alması da dikkati çekiyor.
Listede bu kitapları görünce edebiyatçılarımızın “polisiye” denildiğinde ne anladığı sosyal medyada da merak konusu olmuş. Bir yorum şöyle; “Kıyısından köşesinden polisin dahil olduğu her kitabı almışlar.”
“Thriller’ı polisiye diye çevirmişler sanırım” demiş başka bir sosyal medya kullanıcısı. Stephen King’in Hayvan Mezarlığı’nı polisiye diye nitelemek için gerçekten de polisiyeyi “thriller” diye anlamak gerekiyor.
Agatha Christie ve Arthur Conan Doyle üçer kitap, Raymond Chandler, Dashiell Hammett, Patricia Highsmith , Jean Christophe Grange, Georges Simenon ve Dan Brown ikişer kitap, Edgar Allen Poe, Stieg Larsson, Maurice Leblanc, John Le Carre, Gaston Leroux, Josephine Tey, Ruth Rendell, Volker Kutscher ve Ahmet Ümit birer eserle listede yer almış. Genel eğilimin İngilizce’den çevirilerde olduğu anlaşılıyor. Fransızca’dan çeviriler var ama diğer Avrupa polisiyeleri pek iltifat görmemiş. Kuzey polisiyeleri yıllardır ortalığı sarsarken sadece Ejderha Dövmeli Kız’la Stieg Larsson’un listede olması ama Dan Brown’ın iki kitapla yer alması bunun bir delili sayılabilir. Oysa edebi değerden yaklaşılıyorsa kuzey polisiyelerinden Hennig Mankell, sürekli popülarite aranıyorsa Jo Nesbo önemsenmeliydi.
Semih Gümüş listede Türkiye’den sadece Ahmet Ümit ve Orhan Pamuk’un yer almasını “soruşturma asıl olarak dünya edebiyatını kapsıyordu” diye açıklamış. Ama 17 yıldır yapılan soruşturmalarda ortaya çıkan listelere bakarsak sanırım ilk kez bir soruşturmada bu kadar az Türk yazarı ile karşılaşıyoruz. “Sis ve Gece” ile Ahmet Ümit listeye girebilen tek Türk polisiye yazarı. Edebiyatçılarımız Peyami Safa’nın Cingöz Recai’sini “önemli” bir polisiye olarak değerlendirmemiş demek ki. Tabii, edebiyatçılar arasında polisye dendiğinde hep anılan Kemal Tahir, Afif Yesari gibi isimlerin parodilerini yazdığı Mayk Hammer’in ve yazarı Mickey Spillane’nin listede yer alamaması ilginç.
Benim kanım edebiyatçılarımızın çoğunun pek polisiye okumadıkları yönünde. “Polisiye” denilince ne anlamak gerektiği üzerinde bile pek düşünmeden listelerini hazırlamışlar. “En Önemli Polisiye” diye sorulunca aklınıza Umberto Eco’nun Gülün Adı’nın gelmesi için tabii ki önceliğinizin polisiye değil edebiyat olması gerekiyor.
Bazıları da konuyu biraz araştırmak gereği duymuş ve daha önce polisiye üzerine yapılmış soruşturmalara bakmış sanırım. Yoksa Josephine Tey’in “Zamanın Kızı” ile listede yer almasını başka türlü açıklayamıyoruz. “Josephine Tey polisiye yazarları arasında en çok tanınan ve en sevilenlerden biridir” yazıyor biyografisinde ama ülkemizde hak ettiği ilgiyi görmemiş. Notos’un listesine otuzuncu sıradan girebilen Josephine Tey’in “Zamanın Kızı” ile İngiltere’de kurulmuş olan Polisiye Yazarları Birliği’nin “Tüm Zamanların En İyi 100 Polisiyesi” listesinde ilk sırada olduğunu görürsünüz. 1951’de yayınlanmış olan “Zamanın Kızı” Amerikan Polisiye Yazarları Derneği’nin listesinin de dördüncü sırasındadır (bkz. “Tüm Zamanların En İyi 100 Polisiyesi” Cinairoman.com).
Edebiyatçılarımızın hakkını yemeyelim, “Tüm zamanların En İyi 100 Polisiyesi” listesinde de ilk sıralarda olmasa da Umberto Eco’nun Gülün Adı, John Fowles’un Koleksiyoncu’su var. Ama Stephen King yok.
İş uzmanlarına bırakılsa, Türkiye Polisiye Yazarları Birliği polisiye yazarları ve eleştirmenleri arasında bir soruşturma yapsa ne sonuç çıkardı, edebiyatçılarınkinden ne kadar farklı bir liste oluşurdu merak etmemek elde değil.
edebiyathaber.net (17 Mayıs 2023)