Butimar adlı eseriyle adından söz ettiren Kaan Murat Yanık, bu kez Sular Üstünde Gökler Altında adlı tarihi romanıyla selamlıyor okurunu. Odağına 1400’lerin İstanbullularını alan; kahramanlarını Kırım’dan Frenk diyarına, hatta okyanus dalgalarının ardında keşfedilmeyi bekleyen egzotik coğrafyalara sürükleyen dinamik bir hikâyesi var romanın. Kalender adlı yeni yetme bir denizcinin macerası üzerinden şekillenen kurgu, yedi tepeli şehrin Suriçi’nden, cihanın dört köşesine açılan esrarengiz bir pencere hüviyetine bürünüyor.
İsa Efendi, başkahramanımız Kalender’in babası. Kitabın kapağını çevirince, İsa Efendi’nin kaygılı düşleriyle karşılaşıyoruz ilkin. Kaygılı, çünkü biricik oğlu bilinmez diyarlara sefere çıkacak. Oğluna güveniyor güvenmesine; ancak denizlerin, balta girmemiş ormanların, uzak illerin ve oralarda yaşayan türlü âdemin merhameti yok. Velhasıl, Kalender hakiki bir kaptan gibi yetişsin istiyor. Ölüme öykünmesin, savaşlarda orayı burayı topa tutmaya heves etmesin. Çünkü kaptan dediğinin derdi altın veya köle peşinde koşmak, dünyalık rütbelere kavuşmak olmamalı İsa Efendi’ye göre. Gerçek kaptan, her şeyden evvel bir kaşiftir. Kaptanın esas gayesi keşfetmek ve dahi ufkuna ufuk katmaktır. Canından çok sevdiği oğlu Kalender’i de işte bu zihniyetle yetiştirmiş; okutmuş, eğitmiş. Eline kılıç yerine kalem vermeyi yeğlemiş.
Fakat 15. Yüzyıl hem Osmanlıların hem dünya ahiret dost ve düşmanlarının denizcilikte çağ atladığı bir dönem. Yeryüzünde soluk alan her genç erkeğin kaderi, pabuçlar altında gıcırdayan tahta güverteler, dev kadırgalar… İsa Efendi de oğlunu istemeye istemeye iskeleye getiriyor, onu kaptana teslim ediyor. Kalender güverteye çıkınca aklı karışıyor; yine de yaşayacağı sayısız maceranın düşünü kuruyor. Surlar, kuleler, kubbeler, minareler, çatılar, evler, ağaçlar omuz başında dönüp dururken, elinde kalem ve kağıtlarıyla, yol boyunca her gördüğü şeyin resmini yapıyor. Sorular soruyor, notlar alıyor. Tıpkı babası gibi, verili dünyanın geçmişi kınalı düzenini anlamaya çabalıyor. Neticede, babasına verdiği sözlere harfiyen uyarak işiyle meşgul oluyor; yani gözlem yapıyor, hesap ediyor, ölçüyor, yazıyor, çiziyor ve okuyor.
Yanından bir an olsun ayırmadığı İbn Battuta’nın Seyahatname eseri eşlik ediyor Kalender’e. Ancak tayfanın kindar bakışları okuduklarından tat almasına engel oluyor. Gören herkes fark ediyor hemen: Kalender başka dünyanın insanı. Doğasında yağmalamak, savaşmak, ölmek ve öldürmek yok. Ancak beraber yol aldığı tayfa, geçtikleri köyleri, ücra kasabaları yağmalayıp duruyor. Sefer dönüşü her birinin elinde sandıklar, sırtında küfeler ve omuzlarında çuvallar oluyor. Peşlerindeyse itilip kakılarak yürümeye zorlanan esirler, adı sanı bilinmeyen gözü yaşlı insanlar. Fakat esir edilen kadınlardan biri, güneş rengi saçlarını savurarak Kalender’le göz göze geliyor. O vakit Kalender’in gönlünde büyük bir yangının ilk kıvılcımı çakıyor. Bundan sonrası Kalender’in kadere, uçsuz deryaya ve tüm dünyaya başkaldırısı…
Sular Üstünde Gökler Altında, büyülü gerçekçi atmosferiyle, okurunu tuhaf âlemlere davet ediyor. Pasaklı hasırlara kurulup soğanlı yumurtalarını yiyen denizcilerin dünyası, İstanbul’un hem Müslüman hem Gayrimüslim tebaası… Kâşifler kâşifi Kristof Kolomb’un beklenmeyen mektubu ve dünyadan bihaber genç bir adamın Güney Amerika’ya, okyanus sularının ardındaki bilinmez diyarlara meyleden talihi. Kaan Murat Yanık, temposu bir an bile düşmeyen, kolay okunan ama tarihi ve edebi referanslarıyla derinleşen romanı ile bir kez daha okurunun karşısında. Gökle deniz arasında, aşkın ve keşfin hikâyesi… İyi okumalar.
edebiyathaber.net (23 Mayıs 2023)