Kemal Gökçe Dolu’nun yazdığı “Yılan Balığı”, mitoloji ve felsefeyi buluşturarak, mitolojik kahramanlar aracılığıyla, insanın, tarihten günümüze kadar kat ettiği mesafede içinden geçtiği felsefi, sosyolojik ve politik olguları yazarın kendi çıkarımlarıyla okura ulaştıran bir kitap.
Atlantis, Loki, Odin, Merlin, Durga, Zeus, Thor, mütantlar, valkiriler, alt-insanlar ve daha nice mitolojik tanrı, tanrıça, büyücüden mürekkep bir mitoloji “all star” takımı Kemal Gökçe Dolu’nun Karakarga Yayınları’ndan çıkan “Yılan Balığı” kitabında bir araya gelmiş. Hepsi normalde bildiğimiz hâllerinden oldukça farklı durumdalar. Zeus kafayı çizmiş, Odin’in muktedirliğinden eser kalmamış, Thor kendini alkole vermiş, Merlin küçük hesapların adamı olmuş. Nuh’la birlikte iki yüz bin sene evvel hepsi Atlantis’e gelmiş. Zaman ilerleyip de Atlantis’te bir düzen kurulunca teknolojinin sonsuz nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp kendilerini gezegenin en ileri toplumu hâline getirmişler. Bu gelişimin en uç seviyesi de ölümsüzlüğü keşfetmeleri olmuş.
Yoğun emeklerin ve uzun çalışmaların, deneme yanılma yöntemlerinin nihayetinde Atlantis’te ölümsüzlük serumu bulunuyor. Toplumun yönetici sınıfındakiler bunu kendilerinde deneyip ters tepme ihtimali olduğu için elbette kobay olarak alt-insanları ya da mütantları seçiyorlar. Deney başarısız olunca da her biri Atlantis’ten yadigâr Asgaard’dan tasfiye ediliyorlar. Zaten bunu kendileri yapmasa kapılarına dayanan binlerce mütant ve alt-insan bizzat kendi elleriyle yapmak için onların kapılarına dayanıyor. Tasfiyenin anahtarını elinde bulunduran Merlin tüm yönetici sınıfını ölüm de dahil herhangi bir yere yolluyor. Bu piyangodan, Asgaard’ın bilgesi Loki’ye vuran yer ise Anadolu topraklarının batısında, Ege’de yer alan yeşille mavinin kesiştiği doğayla iç içe bir ortam oluyor. Burada biricik karısı Durga’yla birlikte günümüzün büyükşehir atmosferinden kaçıp bağ bahçede domates biber yetiştiren modern insanı misali bir yaşam kuruyorlar. Durga meditasyonla, nefes egzersizleriyle, Loki ise bol bol avarelik yaparak Asgaard’ın yüz yıllar boyu süren güç, koltuk, iktidar ve daha envaı çeşit kavgasının üzerlerinde bıraktığı stresten kendilerini kurtarmışken günün birinde Merlin çıkageliyor ve bütün düzenleri alt üst oluyor. Zira eski ülkelerinin bu en çakal tanrısı elbette ki eli boş gelmiyor ve Durga’yla Loki’nin her şeyden uzak yaşamını durduk yere yeniden kurcalamayarak hâlâ o zehir gibi çalışan zihninde sakladıklarını onlara sunuyor. Durga ve Loki de terk-i diyar ettikten sonra onların yerini Loki’nin kızı Ceronimo ve ruh eşi Al-Temur alıyor. Merlin bu defa da onların aklını çelmek için elindeki kozları masaya sürüyor. “Yılan Balığı”nın konusu üç aşağı beş yukarı bu şekilde. Ama esas mevzu, yazar Kemal Gökçe Dolu’nun kitabın her yerine serpiştirdiği felsefi, sosyolojik, politik çıkarımlarında yatıyor. O yüzden konuyu okura bırakıp yazarın asıl derdini toparlamaya çalışalım.
Kemal Gökçe Dolu, çok yerinde bir yöntemle anlatmak istediklerini “tanıdık isimlerle”, mitolojik kahramanlar aracılığıyla okuyucuya ulaştırıyor. Zira her biri, ayrı ayrı birer anlam taşıyan bu karakterler yerine sıradan birilerini koysaydı, kitaptaki derdini bu kadar rahat ve etkili biçimde karşı tarafa geçiremeyebilirdi. Bunun haricinde, özellikle felsefeyi kitabın tek bir noktasında veya bölümünde değil, bütününe yayarak dikkati sabit bir yerde toplamıyor. Böylece kitabın tek bir çıkışı ve nihayetinde tekrar oraya geri dönüşü olmuyor. Tam aksine katman katman açılarak, ilerleyerek akıyor. Son olarak da “Yılan Balığı” gibi günümüz parantezinde yorumlanmaya müsait çıkarımları olan kitapların yaptığı gibi bir kolaycılığa kaçmıyor Kemal Gökçe Dolu. Özellikle Loki’nin kızı Ceronimo’yla yaptığı uzun sohbette anlattıkları bir anlamda insanın varoluşundan günümüze kadar gelen ve hâlâ da devam eden döngüsüne uyarlıyor. Bu sayede de “Yılan Balığı” kendini devamlı yineleyen, stabil bir olay örgüsüne bağlı kalmadan yazarının kaleminin çizdiği yolda bol bol ara sapaklara girerek meramını farklı şekillerde anlatmayı başarıyor. “Yılan Balığı”, tek seferde bitirilecek bir akıcılığa sahip olsa da okurun kitapla asıl işi kapağı kapattıktan sonra başlıyor.
edebiyathaber.net (29 Mayıs 2023)