Yeni başlayanlar için kediler!
Kediler üstüne neredeyse herkesin belli bir ön kanaati vardır; onları nankör ya da oyunbaz şirin yaratıklar olarak görmemiz gibi. Kedi Hikayeleri işte bizim bu kanaatlerimizden yola çıkarak çeşitli öyküleri harmanlayıp önümüze sunmuş. Kimisi sizi gülmekten kırıp geçirecek, kimisiyse yüreğinizde bir sızı bırakacak olan bu hikayelerin çoğunluğu Alman edebiyat alemine mensup yazarlardan seçilmiş. Yalnız unutmadan, kitabın derleyicisi Julia Bachstein, Oscar Wilde ve Mark Twain gibi dünyaca tanınan kedisever yazarları da ihmal etmemiş.
Kırkbir öyküden ikiyüzyirmiüç sayfadan oluşan bu kitabı ayrı kılan bir özellik varsa o da öykülerin kedi yaşamı üzerine bildiğimiz-bilmediğimiz her şeyi kurgusal bir lezzette sunmasıdır. Benim dikkatimi en çok çeken şeyse bu kollektif eserin hiçbir yönden bu “sevimli” yaratıkları gözümüze hoş göstermek gibi bir çabası olmaması, aksine gayet net bir nesnellikle onları anlatması.
Kısaca birkaç öyküden bahsetmekte fayda görüyorum. D. L. Stewart’ın yazdığı Aslında Kedilere Tahammül Edemem isimli öykü benim gibi kedilerden pek hazzetmeyenler için gayet ilginç bir metin. Çünkü öykünün başında evleneceği kadınla evde kedi istemediğini belirterek küçük bir anlaşma yapacak kadar kedi düşmanı olan bu adam, talihin küçük bir latifesiyle minik bir kediyle karşılaşıyor. Bununla da bitmeyen cefası karısının kurnazlıklarıyla daha da komik bir hale geliyor. Çünkü karısı her defasında kediden kurtulacakları ümidiyle oyalıyor ana karakterimizi. Bu noktada da bu öyküyü sevdiren nüktedan damar göze çarpıyor vereceğim alıntıda olduğu gibi:
“Sebebini öğrenmek için ona yaklaşıyorum. Görünüşe bakılırsa o tiz ciyaklama kediden değil, ağzında tuttuğu adatavşanından geliyor. Ya öyle ya da kedi kendi kendini eğitip vantrilok olmuş.”(syf. 34)
Geri Döndü isimli öyküde de evine geri dönen haylaz bir kediyi konu ediniyor yazar Rudolf Geck. Kedi Fritz Prolet eve dönüşüyle bütün mahalleyi ayağa kaldırıyor, herkesi sevindiriyor ancak bu geri dönüşüyle sanki sahibine son bir uyarı verir gibi davranıyor. Bir av dönüşü, tek bir bakışıyla sahibine şu mesajı veriyor:
“Ben kedi kanunlarına tabiyim. Siz beni bol bol besliyorsunuz, yine de fare yakalıyorum. Şunu iyice anlayın: Bir kedi pasifist olamaz!”(syf.42)
Yine de fikrimce kitabın ana temasını oluşturan düşünceyi en iyi biçimde özetleyen cümle Muschi Kedi’de saklı:
“’Kedi olmak, biyolojik bir mesele değildir.Kedi olmak bir yaşam biçimidir!’dedi. Sonra elini uzattı ve kapıyı arkamdan kapattı.”(syf.87)
Bu çeşit çeşit kedinin güzelliğinden, yaramazlığından ya da sadece miskinliğinden bahseden, bir anlamda “yeni başlayanlar için kediler” tadında derlenmiş kitap okuyanın damağında hoş bir tat bırakıyor. Ne yalan bu yaramaz hayvanları şimdi daha iyi tanıdığımı düşünüyorum. Kısacası, kedileri sevin ya da sevmeyin bu kitabı okuduktan sonra onlara daha bir yaklaşmış hissedeceksiniz kendinizi, benden söylemesi.
Onur Işık – edebiyathaber.net (8 Şubat 2011)