Gotik edebiyattan bir örnek: “Her Çıkışın Bir İnişi Vardır” | Feride Cihan Göktan

Temmuz 26, 2023

Gotik edebiyattan bir örnek: “Her Çıkışın Bir İnişi Vardır” | Feride Cihan Göktan

Flanerry O’Connor (1925-1964) Amerikalı ünlü bir yazar. William Faulkner’ın başı çektiği Güney Gotiği denilen edebiyat akımının sembol isimlerinden. O’Connor’ın Türkçe ’ye çevrilen iki öykü kitabı ve bir romanı var. Yaşam öyküsünü okursanız otuz dokuz sene gibi kısa bir sürede ve üstelik son yıllarında lupus denilen bağışıklık sisteminin bir hastalığı ile mücadele ederken bu kadar kalıcı eseri nasıl verebilmiş diye şaşırıyorsunuz. Yazarların o insana ve topluma olan hassasiyetleri ve derin dokunuşlarla ifade etme yetenekleri tabii ki. 

O’Connor öyküleri kasvetli. Okuduğum “Her Çıkışın Bir İnişi Vardır” isimli kitabındaki dokuz öyküde karanlık sahneler, çirkin yaşlı ve mendebur insanlar, kötü sakat çocuklar var ve her öykünün sonunda da bir ölü. Yani kısaca karanlık ve sanki ürkerek seyretmek istemeyeceğiniz ama yine de ürperti ile yüzünü kapatırken parmakları arasından seyretmeye doyamayan bir çocuk heyecanıyla elinizden bırakamıyorsunuz bu kasvetli ve tedirgin edici öyküleri.  

Güney gotiği edebiyatı “gotik” kelimesinin korkunç, tuhaf, karanlık karşılıklarını kapsıyor ama bu Orta Çağ Avrupa’sında kullanıldığı gibi dışsal mekânsal değil içsel olanı yani ruhlarımızın ve ilişkilerimizin gotiği. Amerika Birleşik Devletleri güney eyaletlerindeki ırkçılık, yoksulluk ve eşitsizlik kısaca insanlığın karanlık yüzü ve bunun sosyal hayata ve insan ilişkilerine yansıması doğal olarak Amerikan Edebiyatı’nı ve özellikle güney eyaletlerinde o coğrafyada yaşayan Amerikalı yazarları derinden etkilemiştir. O’Connor da onlardan biri. 

Önce şunu söylemeliyim ki kitaptaki bütün öyküler çok canlı. Siz öykünün içine girmeseniz bile gözünüzün önünde sahnelenen oyun gibi.  Özellikle diyaloglar çok olağan ve betimlemeler çok ustaca. Bu kasvetli öyküleri elinizden bırakamamanızın bir sebebi de bence bu dinamik akış. Diğer yadsınamayacak sebebi de çevirinin çok iyi olması. Tomris Uyar, Nazım Dikbaş, Fatih Özgüven çevirisi. Tabii ki bir başka neden de öykülerin eskimemesi. Çünkü ırkçılık, yoksulluk ve ötekileştirme, sadece ABD’de değil dünyanın her yerinde halen devam etmekte. 

Kitaba ismini veren Her Çıkışın Bir İnişi Vardır öyküsü ilk öykü. Sınıfsal çatışmaların insan ruhundaki o ifade edilmesi güç ve aslında utanılası kibrine bir anne ve oğlunun otobüste rast geldikleri bir siyahi için tartışırlarken şahit oluyoruz. Tabii ki bu arada kendi içimizden de konuşuyoruz. Bir şapka benzerliği ile ironi katılmış bu öykü hüzünle bitiyor. 

Çok çarpıcı öykülerden biri Ormanın Tam İçinden. Bir dede ve torun ilişkisinin üstelik içinde sevgi olan bir ilişkinin yoksulluk, cehalet ve iletişimsizlik nedeni ile nasıl hiç beklenmedik bir sona, bir vahşete dönüşebileceğini okuyorsunuz. 

Önce Sakatlar Gidecek, kitaptaki en ibretlik ve insana dair öykülerden biri. Patolojik bir iyiliğin asla cezasız kalmayacağı prensibine ilişkin çok hüzünlü bir sonu var. İyiliğin hastalıklı hali olur mu diyorsunuz, biliyorum. Evet olur. Öyküyü okuduğunuzda anlayacak ve aslında bu durumun çok da hayatın içinden olduğunu düşüneceksiniz. 

Parker’ın Sırtı ve Kıyamet Günü öykülerinde yine diğerlerine benzer müthiş bir akıcılık, çok doğal diyaloglar ve yine toplumun dışladığı ve diğerleri tarafından ötekileştirilen öykü kahramanları var. Sistemin adaletsizliği, doğanın adaletsizliği, yargılarımızın adaletsizliği üzerine. 

1960 yılında yazarla yapılan bir röportajda, sizi nasıl tarif edebiliriz? sizi kime veya neye bağlayabiliriz diye sormuşlar. O’Connor, “Hiç kimseye. Belki Katolik, Güneyli ve bir yazar denebilir.” diye cevaplamış bu soruyu.  Gerçekten de öykülerinden koyu bir Katolik, gerçek bir güneyli ve çok iyi bir yazar olduğunu anlıyorsunuz.

Flannery O’Connor’la tanışmak güzeldi. 

edebiyathaber.net (26 Temmuz 2023)

Yorum yapın