Ahmet Hamdi Tanpınar, ölümünün 50. yıldönümünde Küçükçekmece Belediyesi tarafından cumartesi günü bir dizi etkinlikle anıldı. Gündüz, Murat Belge'nin rehberliğinde İstanbul'da Tanpınar'ın adım adım ayak izi sürüldü. Aynı günün akşamında düzenlenen panelde ise Tanpınar anlatıldı. Ardından sevdiği şarkılar seslendirildi ve fotoğrafları sergilendi.
Bir devrin yetiştirdiği en önemli romancı, hikâye ve deneme yazarı, edebiyat tarihçisi, profesör, mebus ve şair… Değeri yaşadığı devirde değil de öldükten 20 yıl kadar sonra anlaşılmaya başlanan bir usta… Ahmet Hamdi Tanpınar, isminin önüne gelebilecek onca sıfata rağmen, öldükten sonra en çok şair olarak anılmak istediğini söyler. Selâm Olsun adlı şiirinin son dörtlüğünde ise şunları: “Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,/ Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan./ Dönmeyen gemiler olduk açıktan,/ Adımızı soran, arayan var mı?”
Tanpınar, vefatının (24 Ocak 1962) 50. yıldönümünde 'adını soran, arayan' birilerinin olduğunu gösteren etkinlikler, paneller, geziler ve hakkında hazırlanan kitaplarla anılıyor. Küçükçekmece Belediyesi tarafından önceki gün yazar için bir dizi dikkate değer etkinlik gerçekleştirildi. Önce bir grup yazar, akademisyen ve gazeteci, Murat Belge rehberliğinde Tanpınar'ın izinde İstanbul'u gezdi. Katılımcılar, Taksim'den Beşiktaş'a inip, oradan Boğaziçi'nin semtlerini Tanpınar'ı anarak geçtikten sonra Emirgan'da mola verip Huzur romanının kahramanı Mümtaz'ın oturduğu mahallede onun dinlediği ferahfeza şarkıların hatırasını aradı. Daha sonra Büyükdere'ye kadar uzanarak bir nevi 19. yüzyıl Osmanlı hayatını tarihi, musikisi ve mimarisiyle yeniden yaşadı. Gezi Daha sonra Süleymaniye'de yine Mümtaz'ın gezindiği mekânlarda devam etti.
Aynı günün akşamında ise Sefaköy Kültür Sanat Merkezi üç önemli etkinliğe, panel, konser ve sergiye ev sahipliği yaptı. İlki her yönüyle Tanpınar'ın konuşulduğu “Tanpınar'ın Yaşamı, İstanbul Sevgisi ve Edebî Kişiliği” adlı paneldi. Doç. Dr. Bahtiyar Aslan'ın yönettiği panelde Prof. Dr. Abdullah Uçman, Prof. Dr. Fatih Andı, Doç. Dr. Handan İnci ve Dr. Mehmet Samsakçı çeşitli yönleriyle Tanpınar'ı anlattı.
Bahtiyar Aslan'ın ilk sözü verdiği Prof. Dr. Uçman, “Tanpınar'da devamlılık” başlıklı konuşmasında eserleri üzerinden bir Tanpınar portresi çizdi. Uçman, kendisinin, Tanpınar'ın yaşadığı devre yetişmiş olsa da Tanpınar'ı onun rahlei-i tedrisinden geçen hocalardan dinleme fırsatı bulabildiğini söyledi. Lise yıllarında ne hocalar ne de ders kitapları aracılığı ile Tanpınar ile tanışamadıkları söyleyen Uçman, onunla tanışmasının ancak üniversite yıllarında Ömer Faruk Akün, Mehmet Kaplan, İnci Enginün gibi hocaları sayesinde olduğunu ifade etti. Uçman, Tanpınar okumanın zorluklarına da değindi: “19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi'ni anlamak için mutlaka paralel okumlar yapmak gerekir. Onun romanları da alelade romanlar değildir. Huzur, bir macera romanı, olaylara dayalı bir roman değildir mesela. Kültürel bir alt yapısı ve derin katmanları olan bir romandır. Anlamak için romanda geçen musiki, edebiyat ve tarihi de iyi bilmek gerekir.”
“Huzur, Tanpınar'ın yazamadığı İstanbul şiiridir”
İkinci konuşmacı Prof. Dr. Fatih Andı ise 'Medeniyet, tarih ve şehir bağlamında Tanpınar'ı anlattı. Andı, Tanpınar'ın Beş Şehir ve Yaşadığım Gibi kitaplarından hareketle, “Tanpınar'da şehir ne ifade eder, niçin bu kadar önemsenmiştir ve biz onun izinde şehri nasıl önemsemeliyiz?” sorusuna cevap aradı. Beş Şehir'in, yazılmasının üzerinden 70 yıl kadar süre geçmesine rağmen hâlâ aşılamayan bir eser olduğuna dikkat çeken Andı, Tanpınar'da 'eşik' kavramı üzerinde de durdu. Andı, Tanpınar'ın trajedisinin 'eşik'te kalmayı tercih etmekten daha da öte, bilinçli olarak 'eşik'ten ileriye gitmeyi de, geriye dönmeyi de istemeyen ama 'acaba geriye mi dönsem, yoksa devam mı etsem?' fikriyle cebelleşen bir hâl olduğunu ifade etti.
Doç. Dr. Handan İnci ise Tanpınar'ın okuduğu, yaşadığı ve özlem duyduğu üç katmanlı İstanbul'a değindi. Tanpınar, İstanbul'da doğmuş olsa da, 19 yıl ayrı kaldığı bu şehri önce okuyarak öğrendiğini ifade eden İnci, Tanpınar'ın ikinci İstanbul'unun bizzat gezilerek âşık olunan şehir olduğunu anlattı. Mahur Beste'nin İstanbul'un kültür romanı olduğuna dikkat çeken İnci, okunan İstanbul'un Mahur Beste'de, yaşanan İstanbul'un ise Sahnenin Dışındakiler'de karşımıza çıktığını söyledi. Tanpınar'ın bu romanda yok oluşunu anlattığı İstanbul'u Huzur'da adım adım aramaya başladığını aktaran İnci şunları söyledi: “Huzur, Tanpınar'ın yazamadığı İstanbul şiiridir. İstanbul'u şiirine aktaramamış, ama şiirini Huzur'da yazmıştır. İstanbul'u en geniş haliyle Huzur'da anlatmıştır. Sanki Beş Şehir'de yazdığı İstanbul'un romanıdır Huzur. Şöyle de diyebiliriz, Beş Şehir bir belgeseldir, Huzur da onun kurgulanmış halidir.”
Panel'in son konuşmacısı Dr. Mehmet Samsakçı ise sanat, mimari, müzik gibi güzelsanatların Tanpınar'da nasıl karşılık bulduğunu ve onun için sanatın ne ifade ettiğini anlattı. Samsakçı, Tanpınar'ın çok yönlü bir isim olduğunu fakat bütün özelliklerinin onun 'estet' yönü etrafında toplandığını söyledi.
Sefaköy Kültür Sanat Merkezi'nde panel sonrası gerçekleşen konserde Yansımalar Grubu ve solist Bekir Ünlüataer, “Tanpınar Dönemi İstanbul Şarkıları”nı seslendirdi. Ardından, aralarında ilk kez sergilenen Tanpınar fotoğraflarının da yer aldığı fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı. Çıkışta davetlilere, Handan İnci tarafından hazırlanan ve Küçükçekmece Belediyesi'nin yayınladığı bir nevi fotoğraflı Tanpınar biyografisi olan “Dünyam” adlı kitap hediye edildi.
Kaynak: Zaman (26 Mart 2012)