Bu heykeller kâğıttan. Kimi merdiven çıkıyor, kimi koltuğa oturuyor. Hepsinin bir anlamı var ve hikâye “Günlerden Bir Gün” diye başlıyor.
Kâğıt tekniğiyle benzerine az rastlanır figüratif heykeller üreten Esma Paçal Turam’ın yeni sergisi Galeri Apel’de açıldı. Turam, işlerinde metaforlarla konuşmayı seviyor. Merdiven, koltuk, şemsiye sıklıkla kullandığı objeler arasında. Merdiven hayatın iniş ve çıkışlarına işaret ediyor. Koltuk insanların mevki, pozisyon arayışına gönderme yapıyor. Şemsiye ise korunma ihtiyacının yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Her yaşadığı günün aslında olağandışı karşılaşmalar ve küçük küçük anlardan oluştuğunu nedense pek düşünmez insan. Bugün de, dün de ve muhtemelen yarın da öylesine yaşanıveren, “günlerden bir gün”dür. Ama ya öyle değilse? Esma Paçal Turam’ın işlerini bu yüzden seveceksiniz. Belki de o küçücük, havada asılı gibi duran zarafet timsali kâğıttan heykelciklere dokunmak; o sıradan günün kahramanları olan küçük insanların, bizlerin ve başkalarının hikâyelerini merak edeceksiniz.
Sıradan bir günde hikâyelerimiz
Esma Paçal Turam’ın işlerini en yalın biçimde kâğıttan figüratif heykeller olarak adlandırabiliriz. Oturan, dolaşan, yağmurdan kaçan, düşünen, sohbet eden, merdivenleri çıkan, inen, metroya yetişmeye çalışan incecik, uzun kâğıt figürler yapıyor Turam.
Galeri Apel’de 20 mayısa dek süren Günlerden Bir Gün adını verdiği sergide sıradan bir gün boyunca karşısına çıkan insanları ve onların hikâyelerini anlatıyor usulca. Tıpkı sergi için kaleme aldığı şu kısa metinde yazdığı gibi: “Yola çıkıyorum, yürüyorum uzun uzun/ Tanımadığım insanlarla karşılaşıp trafik ışığında bekliyorum/ Metro’ya biniyorum/ Binbir çeşit insanla, binbir çeşit düşünceyle birlikte yolculuk yapıyorum/ Hepimiz aynı yöne gidip ayrı noktalara ayrılıyoruz’’.
Esma Paçal’ın bembeyaz yüzlü, incecik insanları merdivenleri tırmanırken, şehrin “piyasa caddesi”nde turlarken bu coğrafyaya hem ait hem de değilmiş gibiler. Dünyanın herhangi bir mekânında, bambaşka bir ülkenin bilinmedik bir sokağında da benzer an’ların yaşanabileceğini söylemek istiyorlar bize adeta.
Kâğıt, hayatla beraber değişir
Esma Paçal’ın işlerinde izleyende hafiflik duygusu uyandıran bir şeyler de var. Bu, sanatçının en sevdiği malzeme olduğunu belirttiği kâğıttan ve onun beyaz, uçucu formundan kaynaklanıyor. Ama aynı zamanda Turam’ın dünyaya pozitif bakışıyla da yakından ilgili. Yaşama, insanlara da hep böyle baktığını söylüyor sanatçı. İnsanların hayat hikâyelerini merak ediyor, biyografi okumayı seviyor ve yaşanmış hikâyelerin içinde dolaşmaktan mutluluk duyuyor.
Kâğıtla çalışmaya 90’ların başında Avusturya’da başlayan ve o zamandan bu yana bu malzemeden hiç vazgeçmeyen Turam, dışardan kolay gibi görünse de, özellikle işler küçük boyutlu olunca, iki üç ayı bulabilen yorucu bir süreç yaşadığını anlatıyor. İşin sırrı her zaman kâğıtla doğru bir diyalog kurmakta saklı. Çünkü kâğıt da hayatın içinde değişen, yıllarla birlikte yaş alan bir malzeme. Kâğıt figürlerin yanı sıra, onların silikon desenleri ve bronza dönüşerek hayattan renkler alan işleriyle sanatçı son 10 yıllık üretiminin bir özetini sunuyor bu sergide.
Bir düdüklü tencere gibi
Heykel mezunu olan sanatçı 2000 yılında üniversiteden istifa ederek tüm üretimi enerjisini kendisine ve atölyesine vermiş. Çok sık kişisel sergi açmasa da yurtdışından davetler alan ve son yıllarda çeşitli grup sergilerine katılan Esma Paçal, kullandığı kâğıt tekniğinin tek ve biricik olması nedeniyle kısa bir süre önce ABD’de Columbia Üniversitesi’nden davet alarak burada ders de vermiş.
Seyahat etmekten, özellikle Çin, Hindistan, Uzakdoğu’dan büyük zevk aldığını söyleyen sanatçı, seyahatlerde biriktirdiklerini, dünyanın herhangi bir yerinde yaşadığı herhangi an’ı doğru zamanı gelince üretime ve işte bu heykellere dönüştürüyor. Kendi ifadesiyle o anlarda ‘sanki patlamak üzere olan bir düdüklü tencereymiş gibi’ oluyor.
Esma Paçal Turam’ın Günlerden Bir Gün sergisini izleyin. Sıradan bir günün ne kadar renkli olabileceğini kendi gözlerinizle göreceksiniz
Kaynak: Taraf (30 Nisan 2012)