Söyleşi: Ayşe Yazar
Resimli kitaplar çocuk dünyasında mühim bir etkiye sahiptir. Profil Çocuk etiketiyle yayımlanan ,Berk Öztürk’ün çizimleriyle katkıda bulunduğu Uzun Kulak Karpa üzerine Sevgili Zehra Nur Canpolat ile konuştuk.
Farklılıkları kabullenmek ve öz şefkat arayışı temalarını işlediğiniz kitabınız bu kavramların çocuğun hangi dönemine kadar içselleştirilmesi gerektiğini düşündürdü? Bu kavramların çocuk edebiyatındaki yeri için neler söylersiniz?
Okul öncesi ve ilkokul döneminin birinci ile ikinci yılındaki çocuklar için kaleme aldığım bir kitap Uzun Kulak Karpa. Ancak bir yazar olarak bu değerlerle çocuğu karşılaştırayım, okuyunca kendilerine öz şefkat göstersinler diye yola çıkmadım. Oğlum ve eşimle izlediğimiz bir televizyon haberinden mülhem bir hikâye Karpa’nınki. Aslında kurgularımı belli bir plan dairesinde, ciddi araştırmalar yaparak kaleme alırım. Ancak uzun kulaklı keçinin öyküsü klavyemden ekranıma o kadar rahat aktı ki yazarlık yolculuğumda bir ilkti. Kurgusuna teslim olduğum, karakterlerine yön tayin etmediğim, aksine onların beni içine aldığı bir anlatı oldu. Nihayete erince hikâyenin bütününün değerler eğitimi başlığı altında kendini kabul ve öz şefkate tekabül ettiğini fark ettim. Bu kavramlar yalnızca çocuk edebiyatı için değil yetişkin dünyası için de temel meseleler. Elbette bu kavramları çocuk ne kadar erken tanıyıp içselleştirirse hayat macerasını göğüslemesi o denli baş edilebilir olur. Son zamanlarda elimden düşürmediğim, sıkıştığımda sayfalarında soluk aldığım Deirdre Fay’in Güvenli Bedenlenme kitabından bahis açmak isterim bu soru vesilesiyle. Yetişkinler olarak bu dünyada güvende hissedebilmek, zihnimizi, bedenimizi ve kalbimizi düzenlemek için adeta çırpınıyoruz. Oysa çocuk yaşlarımızda nitelikli çocuk edebiyatı ürünleriyle karşılaşmış olsaydık ve bu değerleri zaten özümsemiş rehberler ile yol alabilmiş olsaydık dünyayı daha tekin ve dönüştürülebilir bir yer olarak hayal ederken bu kadar zorlanmazdık.
Kitapta nidalar sık sık çıkıyor karşımıza. Bu sesler kitapta yerini nasıl aldı?
Ben okul öncesi çocukları için yazılmış eserlerdeki cinas/redif ve nidaları çok seviyorum. İlk defa bir eserimde bunu denemek istedim. Umarım okurlarım severler. Kitapta yer almaları da dediğim gibi doğaçlama gelişti, klavyemdeki harflerime teslim oldum ve gündelik yaşantımda da kullandığım nidalarıma eklemeler yaparak hikâyeme yerleştirdim.
Kitabın kendi içinde bir ritmi var. Bunun için neler yaptınız, nasıl çalıştınız?
Çocuk kitapları okumak benim bibliyoterapi yöntemim her şeyden önce. Her bir nitelikli eserde-ki iyilerine denk gelmek her zaman mümkün olamayabiliyor, belki o nedenle kendim de yazıyorum- yer alan yaşama sevinci, çocuk bakışı beni büyülüyor. Yetişkin dünyasının karmaşık duygulanımlarından uzak, çapraşık ilişkilerin gündem olmadığı çocuk kitaplarının düzeneğinde o ritim var genelde. Bu ritim sayesinde ise dikkati kolay “çalınan” çocuk, kitaba daha fazla tutunma imkânı buluyor bana kalırsa. Uzun zamandır okuduğum okul öncesi kitaplarında en çok ritmi olanları tercih ettiğimi ve bunun oyunsu tarafıyla eğlendiğimi gözlemledim. Birikimim sayesinde de Uzun Kulak Karpa bu iç ritimle var oldu.
Diğer keçilere benzemeyen Karpa neden kendi türünden kimseyle dertleşmiyor ailesinden kimse neden yok etrafında?
Karpa’nın bir ailesinin olmadığını siz sorunca fark ettim. O nedenle sırf bu sorunuzu etraflıca yanıtlamak adına bir süre düşünmek istedim. Bu sorunun cevabı otobiyografik bence. Her yazarın kurduğu karakterlerde kendinden izlerin muhakkak olduğunu düşünenlerdenim. Ben de kalabalık bir ailede ve üç erkek kardeşle büyümeme rağmen tek kız çocuğu olarak yalnızdım diyebilirim. Arkadaşlarım benim için hayati önemdeydi ve onlar için yapamayacağım şey yoktu. Bu durum şimdi de geçerli. Dolayısıyla dertleşebildiğim kimseler, aile bireylerimden çok dostlarımdır. Yani içten içe Karpa’nın da anne, baba ve kardeşlerinden çok arkadaşları sayesinde kendisiyle barışmasını istemiş olabilirim.
Edebiyatın ders verme ya da değerler eğitimi aracı olarak algılanması ve bu amaca hizmet etmeye yönelik kullanımı konusunda neler düşünüyorsunuz? Edebiyatın andığımız amaçlar için kullanımını bir kenara koyarsak Zehra Nur Canpolat’ın kafasında çocuk edebiyatında özellikle işlenmesi gereken temalar olarak neler ortaya çıkıyor?
Evet bir “trend” olarak edebiyat oldukça fazla araçsallaşıyor söz konusu çocuklar olunca. Ama edebiyat araç konumuna indirgenmeyecek kadar özel bir sanat. Elbette çocuklara yön vermek isteyen ebeveynler kendi ideolojileri ya da hayata bakışları ekseninde çocuk kitaplarıyla evlatlarını buluşturmak isteyeceklerdir. Bunu doğal karşılıyorum. O hâlde çocuklar için yazılmış kitap ile çocuk edebiyatı eseri ayrı kategorilendirilmeli bence.
Çünkü birinde fayda söz konusuyken diğerinde estetik haz söz konusu. Ben de Uzun Kulak Karpa’yı yazarken çocuk edebiyatı sahasında bir ürün vermek niyetiyle yola çıktım. Bu yolun da oldukça uzun olduğunun farkındayım. Pişmek zaman işi. Dünya çocuk edebiyatının sıkı bir takipçisi olarak Türk çocuk edebiyatında işlenmesi gereken temadan ziyade biçimlerden birini nitelikli mizah olarak işaret edebilirim. Sansürsüz ve çocuğun zekâsına paye veren bir mizah. Bunun dışında yakın tarihi ve kültürümüze ait anlatıları yeniden yorumlayarak nitelikli, çağı yakalayan hatta aşacak bir üslupla çocuk edebiyatımızda var etmek gerekli diye düşünüyorum.
Benimle gerçekleştirdiğiniz bu söyleşi için çok teşekkür ederim.
edebiyathaber.net (20 Ekim 2023)