Fransız romancı Pierre Senges’in, Kafka’nın eskizlerinden yola çıkarak hazırladığı, içinde çeşitli metinlere yer verdiği Silüet Çalışmaları Ketebe Yayınları tarafından Barış Tut çevirisiyle yayımlandı. Kafka’dan kalanları “oldukları gibi hayranlıkla izlemekle” yetinmeyen yazar, “doğanın boşluk tanımaz” akışını kabulle ve “anlatıya duyulan arzunun doyurulmasının imkânsızlığıyla” hareket ediyor. Kafka’nın bazen bir cümlesine bazen bir paragrafına -bunlar kitapta boldla yazılı- kendi cümlelerini ekleyerek deniyor, anlatıyor, tahmin ettiriyor; hepsinden önemlisi kendini sonu gelmeyen fakat keyif veren bir oyunun içinde konumlandırıyor. Okur da bu tamamlama girişiminin bir parçası oluyor.
“Bitmemiş bir siluet […] nasıl bitireceğimi hiçbir zaman tam olarak bilemedim”
Senges kitapta, bitirememenin olduğu yere Kafka’yı koyuyor ve kendi yazdıklarıyla “sonuca varmanın büyüleyici imkânsızlığı” peşinde gidiyor. “Kafka yazmışçasına” oyununu oynayarak okuru da yanına alıyor ve “Kafkaesk’i hayalî bir işbirliğiyle kendisine mal ediyor”. Anlattıklarının Kafka’ya yaklaştığını söylemek mümkün, keza şu cümlenin Kafka’dan çıkma ihtimaline yaklaşabiliyoruz: “Yine de sağda solda hata bulmak için yeterince homurdananlar oldu: Onlara göre, daha yarış başlamadan kimin önde kimin arkada olacağını belirlemek dürüstlük değil, keyfiliktir, para vererek ve bağırarak adil yarışmalar, en güçlülerin yasası, sporun belirsizliği, gerilim ve sonuna kadar değişkenlik talep eden halkı yanıltmaktır.” Bu cümleler, Kafka’nın, kimilerinin duymasının imkânsız olduğu seslere kulak vermesi, otoritenin sarsılmayan gücüne tepki göstermesi tavrına yakındır.
Düşünmeden, tebaa zihniyetiyle hareket eden bir topluluğun eleştirisi, Kafka’da çeşitli şekillerde anlatılabilir: Bu mesela Şato’daki tiplerde, simgeleşen yönetici güce karşı saygı ya da korku duyduklarından hiçbir şeye cesaret gösteremeyen, aciz insanlar üzerinden dile getirilir. Aynı duruş, Silüet Çalışmaları’nda Kafka’nın, “‘Bize katılmayacak mısın?’ Tanıdığım biri birkaç gün önce bana bu soruyu sordu, neredeyse boş olan bir kafede gece yarısından sonra tek başıma otururken bana çarptı. Ona ‘Hayır,’ dedim” cümlesinden sonrasında yazılanlarda da vardır. İnisiyatif alamayanın alabildiği, kendini ifade edebilenin söyledikleri şöyledir Senges’in kaleminde:
“… o hayırla, hayatım boyunca söylediğim en kararlı hayırla sona erdi (kaç tane söyleyebildiğimi bir bilseniz! Tiz sesli hayırlar, çok yumuşak hayırlar, zayıf hayırlar, korkar hayırlar, titreyişlerinde bir kölenin evetini saklayan hayırlar ve yanlış anlaşılan hayırlar, duyulmayan hayırlar, başka bir şey düşünen hayırlar […] ve ağzımın içinde görünmez ve tatlı olan, sanki bir dil fazlaymış gibi beni darmadağın eden, tek kelimelik, sessiz hayırlar).”
“İki dost sabahleyin atla gezintiye çıkmıştı”
Kafka’ya ait, oldukça düz görünen bu -ve bunun gibi birçok- cümleden Serges, büyük ve kati bir arzunun anlatısına değinir: Muktedir olma arzusu. Ki bu arzu, düşmanı dost gösterebilen, sürekli temkin gerektiren, kaypak bir zemine dayalıdır. O yüzden Serges bu cümleye, “Dostlukları aslında bir dostluk değil de, yakında azılı düşman olacak iki kıskanç kişinin birbirini gözetimde tutması olduğunu anladıklarında, sabah öğleden sonraya, sonra akşama, sonra ertesi güne ve ondan sonraki güne, sonraki yıla, sonra yarım yüzyıla dönüşmüştü” diye devam eder. İnsanların yan yana olmalarının altında muhakkak bir neden vardır; güvensizliğin hasıl ettiği bu ikircikli ve endişeye dayalı yaşam, birey olarak durduğumuz yeri irdelememize yardım eder.
Silüet Çalışmaları’nın en güzel tarafından biri de Kafka’ya ait bir cümlenin/paragrafın, birden fazla kez kullanılarak devam ettirilmesi. Serges, aynı cümleye başka pencerelerden bakarak yeni şeyler söylüyor, farklı okumalara fırsat vererek okuru da bu ihtimaller silsilesine dahil ediyor. Mesela Kafka’nın, “Açık kapıdan giriyorlardı, biz de gidip onları karşılıyorduk. Son haberleri birbirimize aktarıyorduk. Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk” cümlesi, dokuz farklı yorumla devam ettirilmiş. Birinde bir savaş başlangıcıyken diğerinde bir akşam yemeğinin birbirine bakan insanlarını işaret eder. Görüneni hemen kabul etmenin ne kadar yanıltıcı olduğunu söylemek ister gibidir; hikâyeler, aynı kelimelerle farklı çizilebilir, kayda değer olan muktedir olduğumuzu düşünmemektedir.
Silüet Çalışmaları, söylemek istediklerinin yanında deneysel olduğu için hem merak uyandırıcı hem de okuru harekete geçiren bir metin. Kafka ile Serges arasında mukayeseli bir okuma yaptırması, Serges’in Kafka’ya ne dereceye kadar yaklaştığını bilemeyeceğimiz gerçeği, metnin en dinamik özelliği. Ayrıca Serges’in söylediklerini yok sayıp okur olarak biz de kurgulama işine girişebiliriz. Yahut tüm bunları bir kenara bırakıp sadece söylenenlere kulak verebiliriz, zira kimin söylediğinden azade, cümleler biz çok şey anlatır: “Bir at sürüsü çitten kaçtı – bu, inzivanın sembolünden şiddetle koparılan alegorik bir at sürüsü değil, çığlıklarla ya da bir depremin başlangıcıyla alarma geçen hayvanların gerçek bir paniğiydi – yine de çitin etrafında yorumlanmaya ve bir anlam keşfetmeye yetecek kadar insan vardı.”
edebiyathaber.net (1 Kasım 2023)