İster marangoz olalım ister yazar ister doktor olalım ister çizer, her ne işle meşgul isek, hayatımıza yön ve şekil veren mesleklerin çocukken, biz daha çok küçükken kulağımıza fısıldandığını düşünüyorum. Bu batıl inancıma herkesi ortak etmek gibi bir gayem yok; ama okuyucuyu Sayfalar Arasında Bir Yolculuk’a çağıran Müslüm Tekin’in biyografisinde yer alan kimi bilgiler, evvelce işittiğimizi söylediğim itikada bir misal sanki: “TEMA ilçe temsilcisi olan bir çevreci, köy okullarına yüzlerce kitap hediye ederek çocukların kalplerine dokunan bir gönüllü, çocukların nitelikli okuma yapması için oluşturulan ‘Çocuk Okuma Kulübü’nün kurucusu olan bir bibliyofil ve her daim öğrencilerini çok seven bir öğretmendir.”
Hâlâ kâğıt gemilere, miskete, topaca yani oyuncaklara ve hayal kurmaya inanan böylesi kişilerin elinden çıkma her bir kitap, ‘unutma bahçesi’ne dikilen bir çiçek gibi.
Kütüphaneler Dile Gelse…
‘Bilge Kitap’ın açtığı şemsiyenin altında giriyorsunuz öyküye, her şeyin kocaman bir bütünün parçası olduğunu öğrendikten sonra. Şehir kitaplığında birbirlerine yoldaş olan kitapların konuşmaları, evet anlatıların dile gelmesi çok samimi ve hoş bir çeşitleme olmuş. Adına yakışır bir vakuru, sayfaları gibi kendinde taşıyan Bilge Kitap, her işte bir hayır olduğunu, kaderinde gençleri yetiştirmek için buraya getirildiğini anlatıyor.
Yazar, kütüphanelerin içinden geçenlerle konuşuyor âdeta. Kitapların canlı birer varlık olduğuna çoktan inanmış birinin sesleri duyuyoruz satır aralarında. Mesela şu detay, yolu kütüphanelere düşen hemen herkesin gördüğü bir sahnedir: “- İyice bakın yeni memura, onu bir daha pek göremeyebilirsiniz rafların arasında, dedi Bilge Kitap. Çocuk kitapları, özellikle de kütüphanede yeni olanlar ‘Neden?’ dermişçesine kapaklarını Bilge Kitap’a doğru çevirdiler. Bilge Kitap herkesin dinlediğinden emin olunca konuşmaya başladı. – Memurların bilgisayar başında işi çok olur, gelen kitapları ve ziyaretçileri kaydederler. Buraya sadece vakit buldukça gelirler.”
Her Defter, Sonraki Kitabınızdır
Ve kitap sevgisi mutluluğunun tamamlayıcı bir rengi olan kahramanımız Ediz görünüyor yine kütüphane o öğlen. Onun geldiğini gören bütün kitaplar çekidüzen veriyor kendilerine. Ediz’in rutinlerini ezberlenmiştir artık kitaplar tarafından. Genellikle bir sürü kitabı eline alır, evirir çevirir, arka kapağını okur, hızlıca içine göz atar. Hatta bazı kitapları orada okuyup bitirir. Ancak o gün bunların hiçbirini yapmaz Ediz. Usulca yere oturur, onun bu alışılmadık hareketleri karşısında kitaplarda bir şaşkınlık olur hâliyle. Yazar, o sıra dışı ânı şöyle resmediyor: “Ediz elini kitaplığa uzattı. Kitaplıktaki tüm kitaplar nefesini tuttu. Ediz kitaplardan eğik duranı düzeltti ve aradaki boşluğa elindeki defteri bırakıp hızlı adımlarla kitaplığın önünden ayrıldı.”
İki Kapak Arasına Giren Hayaller
‘Kütüphanede İlk Gün’ bölümünde, bu kez defterin kendini anlatmasını, nasıl oluyor da kitaba dönüşmesini dinliyoruz. Ediz’in hayali yazar olmaktır, kitaplar arasında dolaşmaktan aldığı ilhamın neticesinde. Bu maceralı yer yer duygusal bölümleri lütfen okuyunuz. Nasıl şairin hayatı şiire dahilse, Müslüm Tekin de yazarın, kalemin, defterin, mürekkebin, editörün, matbaanın ve kitabın, yani iki kapak arasına girmiş anlatıların resimlerini gösteriyor bize, iç içe geçmişliğin bitmeyen düşlerini.
Velhasıl, Sayfalar Arasında Bir Yolculuk, ismiyle müsemma bir kitap. Böylesi bir kurguyu (belki de kendilerinden bir şeyler buldukları için) bize ulaştıran Timaş Çocuk ailesine, hikâyenin yüz hatlarını çizen ve kendini özgür hissettiği yerden konuşan Ayça Tuba Sancar’a teşekkürlerimizi iletelim.
Son söz: Evet, kitaplar, hiç düşmesin elinizden.
edebiyathaber.net (6 Kasım 2023)