“Türkiye’de eleştirmen yok!” şair ve yazarların en sevdiği cümleyse, “Akademisyenler eser vermiyor, eleştiri yazmıyor” da ikincisidir. Hatta bu cümleyi “akademi hiç çalışmıyor”a da genişleten toptancı yargılar da vardır. Akademisyenlerin lisansüstü ve doktora çalışmalarından sonra eser vermediği yaygın bir kanıdır. Uzaktan bakarsanız bu görüşler doğru görünebilir. Ama yakınlaşıp ne olup bitiyor diye incelerseniz eleştirinin olduğunu ve akademisyenlerin de önemli eserler verdiğini görürsünüz. Son yıllarda edebiyat alanında yayınlanan inceleme ve eleştiri çalışmalarının büyük bir bölümü akademi kaynaklı. Daha da iddialı bir şey söyleyeyim, son yıllarda akademi dışında pek eleştirmen yetişmiyor.
2020’de “Erdal Öz Edebiyat Ödülü” seçici kurulunun gerekçesi şöyleydi. ‘Akademi ile edebiyat dünyasını bir araya getirme konusundaki başarısı, Türk edebiyatı üzerine özgün çözümlemeleri ve edebiyat eğitimine katkılarıyla, eleştiri geleneğini kültürel inceleme ve karşılaştırmalı edebiyat yönünde zenginleştiren yeni alanlar açması nedeniyle verilmiştir.” Böyle gerekçelendirmiştik; çünkü yarım yüzyılı aşan akademisyenlik ve eleştirmenliği boyunca Jale Parla tam da bunları yapıyordu.
Jale Parla doğum tarihini saklamayanlardan. “1945’te İstanbul’da doğdu” yazıyor biyografisinde. 1968’de Robert Kolej’in Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nü bitirmiş. 1978’de Harvard Üniversitesi’nden anadalı İngiliz Edebiyatı, yandalları Fransız ve Alman Edebiyatları olmak üzere Karşılaştırmalı Edebiyat doktorası almış. 1976-2000 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptıktan sonra emekli olmuş. Halen Bilgi Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmakta. Jale Parla’nın ilk kitabı “Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik” (1985)’de yayınlanmış. Öncesinde mutlaka yayınlanmış makaleler vardır ama ilk kitabını 40 yaşındayken çıkarmış. 40 yıllı aşan emeğin ürünü, yanlış saymadıysam ikisi derleme dokuz kitap olmuş.
Jale Parla’yı kitap boyutunda çalışmalarıyla tanıyoruz. İlgilendiği konuyu hakkını vermeden, en ince ayrıntısına kadar inceleyip irdelemeden bırakmıyor. Bunun akademisyenlikle bir bağı olabilir ama esas olarak kişiliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Tabii zaman zaman dergilerde makalelerini görüyorduk ama belli bir konuya yoğunlaşmayan bir makaleler derlemesi olarak sunulan ilk kitabı “Edebiyat Yazıları”. Girişindeki “Birkaç söz” başlıklı kısa sunumda kitabın son kırk yılda yazdığı makaleler ve basılmamış konferans ve sempozyum konuşmalarından derlendiğini belirtiyor.
“Edebiyat Yazıları”nda yer alan en eski makaleler 1986 tarihli ama esas olarak 2000’lerin ilk on yılından çalışmalar okuyoruz. 2020’lerde yeniden makalelere yönelmiş. Son makaleleri “Canlanan Heykelin Tekinsizliği” (Notos) 2021, “Veba Geceleri: Görsel Bir Modern Epik” (Kitap-lık) 2021 ve “Cevat Çapan’ın Şiir Dünyasının Duyumsattıkları” (Sözcükler) Ocak-Şubat 2022.
440 sayfalık kitapta Kuram ve İnceleme bölümlerinde 30 makale yer alıyor. Her makale ortalama 15 sayfa. Kuram bölümünde 16 ve 17. Yüzyıl Avrupa Edebiyatı’ndan başlayıp 20. Yüzyılda Edebiyat Eleştirisi’ne varan üç uzun yazı ile giriş yapıyor. Sanki bir makaleler derlemesi değil de planlı olarak yazılmış bir kitap hissine kapılıyorsunuz bu üç makaleyi okurken. Makalelerde romanın doğuşunu ele alıp kaynaklarını tartışırken edebiyat kuramlarının ve eleştirinin doğuşu ve günümüze kadar geçirdiği evreleri de ele alıyor. Böylece Jale Parla’nın eleştiri anlayışı ve edebiyata nasıl baktığı da netleşiyor.
Jale Parla roman türünün ortaya çıkışında kadın yazarların önemli ve belirleyici rolüne dikkati çekiyor. Zamanla erkek egemen bir tür haline gelen romanın kadın bakışıyla, feminist eleştiri anlayışıyla nasıl ele alındığını ortaya koyuyor. Edebiyat Kanonları, dünya edebiyatı, karşılaştırmalı edebiyat, edebiyatta karakter ve tip, tarihle edebiyatın ilişkisi, üst kurmaca, gelenek ele aldığı konulardan. Hangi konuyu ele alsa tüm tarafların ne dediklerini, tezlerini nasıl savunduklarını, nasıl eleştiriler geliştirdiklerini mutlaka inceliyor ve bu konularda kendi görüşlerini de belirtiyor. Örneklerini hem Dünya edebiyatından hem de edebiyatımızdan veriyor.
Esas ilgi alanı roman, öyküye de bir anlatı türü olarak ilgisi var ama şiiri ancak anlatılarla, özellikle romanla ilişkisi içinde değerlendiriyor. Bu ilgi kitabın ikinci bölümü olan İncelemeler’de ele alınan yazar ve eserlere baktığımızda netleşiyor.
Jale Parla çalışmalarını Dünya ve Türk romanının ilk örneklerinden yola çıkarak yapsa da çağdaş edebiyatı yakından izleyen bir eleştirmen. Birçok araştırmacı gibi belirli bir zaman aralığına, belli yazarlara takılıp kalmamış. İkinci bölümde esas olarak çağdaş yazarları ve romanlarını ele alıyor. Memet Baydur’un “Gözün Kahverengi Suyu”, Birgül Oğuz’un “Hah”, Aslı Erdoğan’ın “Mucizevi Mandarin”, Tarık Buğra’nın “Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur” değerlendirdiği öykücüler ve kitapları. Kitaptaki tek şair ve şiir yazısı ise “Cevat Çapan’ın Şiir Dünyasının Duyumsattıkları”. Bu tespiti bir eksiği ya da yanlışı göstermek için yapmıyorum. Aksine Jale Parla’nın 40 yıllık bir eleştirmen olarak hangi türe, türlere yoğunlaştığını belirtmek için yazıyorum. Her şeyden anlayan, her konuda fikri olan değil belirli bir türe yoğunlaşan bir eleştirmen olması benim için daha önemli ve kıymetli.
“Edebiyat Yazıları” usta bir eleştirmenin dergilerde kalmış makaleleri ve çoğu yayınlanmamış konferansları ve sempozyum bildirilerinden oluşuyor. Kitabın tanıtımında belirtildiği gibi Jale Parla’nın “Edebiyat Yazıları, edebiyat tarihine ve edebiyat kuramına çok geniş bir perspektiften bakarken” edebiyatın klasikleşmiş eserlerinden günümüzdeki önemli örneklerine dek uzanıyor ve onlara da aynı anlayışla yaklaşıp değerlendiriyor.
- “Edebiyat Yazıları”, Jale Parla, İletişim yay. Eylül 2023.