Kapağında, Babamın Çirkin Kadınları, Iralnalay Taryoh Nimenna yazan bir roman gördüğünüzde önce bir çeviri mi acaba diye düşünebilir, ama alt başlığı tersten okuduğunuzda “Annemin Hoyrat Yalanları” gerçeğini fark edip şaşırabilirsiniz. Anlaşılan o ki belki de yalanlar gerçekten yalan değildir, yanılsamadır. Belki de her şey tersten okunduğunda ancak ve ancak anlam kazanabilir. Babamın Çirkin Kadınları’nı okuyup bitirdiğinizde bu vurgu önünüzde yavaş yavaş açılabilir, şaşkınlıkla derin düşüncelere kapılıp gidebilirsiniz.
Romanın içinde dolaşmaya başlamadan önce ilk keskin ses Zühre’den geliyor. Özgün karakterler korosunun sesi yavaş yavaş yükseliyor, hangi tarafa bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Yazar, ana karakteri bir köyün ortasında tuhaf diyaloglar içine sürüklüyor önce, sonra Zeynep’le tanışıyorsunuz. Sıradışı diyaloglar, akıcı anlatım ve sürükleyici olay örgüsünün peşi sıra etkileyici bir maceranın içine düşüyorsunuz. Birden karşınıza “Annemin Hoyrat Yalanları” bölümüyle Kaan çıkıyor. Romanın merkez erkek karakteri kendi penceresinden aynı olayın başka görüntülerini izlememizi sağlıyor, bir tür göreli gerçeklik diyelim. Olay akışı, her iki karakterin bakış açısı üzerinden ilerlerken Zühre ve Kaan’ın hayatına yeni giren insanlarla birlikte Orta Anadolu gerçekliği peçelerinden sıyrılmaya başlıyor. Zühre, çocukluğunda tanışmak zorunda kaldığı babasının sevgililerinden birini bulmak için yola koyuluyor. Bu yola çıkışın asıl amacı kendinden kaçmak ve hatta gerçek yenilikler karşısında donakalmak. Rastgele gittiği köyde tanıştığı Zeynep’le başlayan tuhaf yolculuk, köyden ve ailelerinden evlenmek için kaçan gençleri başkente götürdükten sonra, erkek kılığına girip gittiği pavyonda Leyla’yla kesişiyor, sonrasında ise kelimenin tam anlamıyla kördüğüme dönüşüyor. Birdenbire ortadan kaybolan sevgilisi Zühre’nin ardına düşen Kaan’ı, bambaşka maceralar bekliyor. Sevgilisini ararken kaçtığı, görmezden geldiği dünyanın tam da ortasında buluyor kendisini. Annesinin sakladıklarıyla yüzleşme zamanı sonunda geliyor. Alemin içinden genç bir adamla işbirliği yapma zorunluluğu kafasını iyice karıştırıyor. Koran, aslında onun hayatı boyunca kaçtığı bütün karakterlerin toplamı.
Yolculuk uzun, Zühre ile tuhaf kadınların seferi ile Kaan’la Koran’ın seferi bambaşka. Abdal kültürüyle tanışmamızı sağlayan Duran, romandaki lakabıyla “Saz abi”, Zühre’nin babası, İbrahim’in sağ kolu ve Sadi kendi dinamikleri içinde ayrıcalıklı, sarsıcı karakterler. Roman boyunca bozlak türküleriyle yolculuk yapılıyor öte yandan. Muharrem ve Neşet Ertaş’ın ezgileri her yerden duyuluyor, turnalar uçarken yollara düşülüyor, sazın tellerinde yeni hayatlar dilleniyor. Erkeğin hoyrat eğlence hayatı, kadınların ağzından dinlendiğinde eğilip bükülüyor. Kitaplar ve müzik bu özgün dünyanın tam da ortasına yerleşiyor.
Romanın kapağı tasarımcı, ressam Atilla Ağırbaş tarafından çizilmiş. Narsist Kitap etiketiyle okurla buluşan roman, son derece tempolu ve akıcı bir macera aracılığıyla sunuyor okurlarına. Kimi zaman mizahi öğeler, kimi zaman da dramatik öğeler sayesinde okuru duygudan duyguya sürükleyen Babamın Çirkin Kadınları, hem karakterlerin iç hesaplaşmaları, hem de gündelik gerçeğin farklı yüzlerini okura ayna tutmasıyla rüştünü her anlamda ispatlıyor. Yolu açık, nitelikli okuru bol olsun…
edebiyathaber.net (8 Aralık 2023)