Beyhan Özer: “Ne yazdığımız değil nasıl yazdığımız önemli.”

Aralık 28, 2023

Beyhan Özer: “Ne yazdığımız değil nasıl yazdığımız önemli.”

Söyleşi: Deniz Elvere

Beyhan Özer ile Kitap Cumhuriyeti’nden çıkan “Öyleyse Masumiyet” ve A7 Kitap’tan çıkan “Sessiz Film” adlı kitapları üzerine söyleştik.

Kitap Cumhuriyeti tarafından yayımlanan öykü kitabınız “Öyleyse Masumiyet” sonrası okurlardan ne gibi geri dönüşler aldınız?

Öykülerim, her biri kendi yazın süreçlerinde kendilerini edebiyat alanında sevdirmiş, kabul ettirmiş ve değerli yazarlardan oluşan bir kuruldan onay alarak yayımlandı. Benim için ödül almak gibi bir duygu bu… Kitap alırken sürekli koklayan, tanıtım sayfasını dikkatle okuyan ve kimi kitapları daha otobüste, sokakta yürürken bile göz gezdiren ben, işin dijital tarafı için önce bir durdum, sonra heyecanlandım. Çünkü ilk adımımı (daha önce online edebiyat dergilerinde çıkan öykülerim hariç) farklı atmak, farklı bir sesti benim için. Ki öyle de oldu. Kitap Cumhuriyeti, Edebiyat Haber’in bir girişimi. Ve Türkiye’nin ilk dijital kitap platformu. Böyle oluşu benim için anlamlıydı. Okumayı seven ancak maddi durumu olmayan (çünkü artık kitaplar çok pahalı) ya da bilgisayar başında vakit geçiren ve bunu alışkanlık edinen okurlar için avantajlı ve konforlu bir ulaşım. Pek çok kişinin tebessümü bu anlamda beni iyi hissettirdi. Telefonlarından sadece kitapcumhuriyeti.net yazmaları hem merak uyandırdı hem de o gülen ifadeleri mest etti beni. Artan baskı maliyetlerine inat içimde kıvılcımlar oluşurken ilk kitap serüvenimi fırsata çevirmek ve paylaşabilmek duygusu güzeldi. “Öyleyse Masumiyet” içinde 13 öykümün yer aldığı bir kitap. Şiirsel anlatımının yanında gerçek olaylardan, haberlerden etkilenerek yazdığım anlatımlar. Biyografi okumayı severim. Yaşanmışlıklar etkiler beni. Aslında kimi zaman yaşayarak okuyor, yazıyorum. Zaman ve mekan gerçek bir dil birliği ile bütünleştiğinde esir alıyor sizi. Okuyuculardan gelen tepkiler bu şekildeydi. Kelimelerin içindeki görüntüleri klasik bir tasvirle betimlerken kahramanlar belki acı çekerken belki kayıtsızlığın gücüyle belki de ısrarlı bir inanmışlıkla yer aldı hikayelerimde. Sıfatları seviyorum, fazla duygusal olduğum için de biraz eleştirildim açıkçası. Sözüm ve üslubumun giderek değişmeye başladığının da farkındayım şimdi. Bu da beni geliştiren bir deneyim. 

İlk kitabınızın dijital olması yazarlık serüveninizi nasıl etkiledi?

Digital olarak kitabımın basılması dergilerden sonra yazın çevresinde kıymetli yazarlarla tanışmama da vesile oldu. Artık yazmaya daha çok çabalamaya çalışmanın, daha çok çok okumamın, okudukça düşünmenin önemini, ne ve nasıl okumam gerektiğini anlamamın önünü açtı. Özgür iletişimin, ulaşılır olmanın rahatlığı var üzerimde. Bir ortamda işte bakın “Öyleyse Masumiyet” burada demenin lüksü bir de…

“Öyleyse Masumiyet” anlatım bakımından şiire çok yakın bir yerde duruyordu. A7 kitap tarafından yayımlanan ikinci kitabınız “Sessiz Film”de biraz farklı bir dil ve konu tercihi var. Kitabınızdan söz eder misiniz biraz?

A7 Kitap Genel Yayın Yönetmeni Arzu Sandal ve Editörüm Selnur Aysever’e teşekkürlerimi buradan da sizin vasıtanızla iletmek isterim. Kitabımın yayın süresince işini severek ve ciddi yapan Selnur hanım benim telaşlı hallerimi de dengeleyen editör olarak nerelerde müdahale etmesini bilen biriydi. Bu anlamda yazarın çelişkilerini, heyecanını ötelemeyen olgunluğu ve iş bilinci için ona minnettarım. 

Sessiz Film gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yazıldı. Bir önceki yazım dilime göre daha sade üslubum. Ama yine duygusal yine buruk kelimeler satır aralarında kendini gösteriyor. Yakınımda olan insanları çok iyi tanıdığımdan yazma sürecinde biraz zorlandım. Kırıldılar da. Bir anlamda unutmuş oldukları kötülüklerle yüzleştiler desem daha doğru. Bu bir üvey annenin tüm hırslarını, kıskançlıklarını, mutsuzluğunu ufacık bir çocuktan öç alışı. Bu yüzden karşımızda ne kadar yaş alsa da hiç büyümeyen bir adam vardır.

Kumkapı. Nil Sineması… Ve yazlık sinemanın dev görünüşlü mahcup fedai abileri…

9 yaşında annesi-babası ayrılan bir çocuğun üvey annesi ve onun geniş ailesiyle altüst olan, çocukluktan ergenliğe geçişi esnasında tamamen yalnızlaşan; kimlik arayışına kendi dünyasında bir yer arayan unutulmuş bir kalbin hiç bitmeyen hüznü. Babası ile olan içsel çatışmaları ve çok sevdiği amcasını küçük yaşında ebediyete uğurlaması dayanılmayacak kadar zordur Can  için. Can gelecekte de peşini bırakmayan yaşamla olan savaşı, travmalarıyla bir türlü yaralarını saramıyor. 

Sessiz Film – Kitap Alıntı

“Unutmayı beceremiyorum. Peşime takılan, boğazımda biriken şeylerin ne hatırlattığını bilerek yaşamak güzel olabilir mi?”

“Gecenin karanlığında sokak lambasının ölü ışığı yatağının karşı duvarına yansıdığında, kendini anlatan bir ev çizerdi o duvara! Karanlıktan var olmuş, yolunu bildiği bir ev… Yalnızlığı kendinden uzak tutan bir ev…”

Öyküden sonra roman türünü denemenizin belli başlı nedenleri nelerdir?

Roman birbiri ardına olaylarla bambaşka bir yere sürüklüyor anlatımı. Keşfettiğim çok şey oldu aslında. Huzursuzdum ama düşünmeye itti bu durum beni. Yazarken yine kendimi gördüm. Başka bir karakteri anlatsam da hisler o anı benim yaşadığımı doğrular gibiydi. Sanırım aldığım tepkilerden inandırıcılık açısından samimiydi kelimeler.

Roman yazmamın belli başlı bir nedeni yok. İfade etmem gereken konu ve konular vardı diyelim. Başka kapılar açarak yazmayı, detayları biçimlendirmeyi, anlatmak istediklerimi özgürleştirdiğimi düşünüyorum. Elbette yazdığım öykülerimi biriktiriyorum. Notlarım. Defterlerim çoğaldı. 

Yazmaya yeni başlayanlara neler tavsiye edersiniz?

Sadece okumak. Sonra sabır ve disiplin. Yazmak bir ritüel olmalı. Ne yazdığımız değil nasıl yazdığımız önemli. Elbette sevmek. 

Goethe’nin Mektuplarında arkadaşı Behrish’e

“Yazayım da hırsım kalemimden çıksın; yoksa kim bilir ne olmaz işlere kalkışacağım.”

“Yazan birinin bir derdi olmalı” derdi değerli yazar ve akademisyen edebiyat eleştirmeni Feridun Andaç derslerinde. Bu benim kulağıma küpe olmuştur. Hocamı da büyük bir sevgi, saygıyla anmış olayım.

Önümüzde dönem için masanızda neler olduğunu öğrenebilir miyiz?

Gerçek bir yaşam hikayesi için yazıyorum tekrar. Bu arada öyküler birikmeye devam ediyor. Söylemek istediğim bir şey varsa kitaba dair notları mı da alıyorum.  Ya seyrettiğim bir film ya da yaşadığım bir olay üzerine o hisle yazılmış notlar… 

Son okuduğunuz kitaplar nelerdir?

Bazı kitaplar baş ucu kitaplarım. Paralel okunan kitaplar ve hemen bitmesi gereken kitaplar diye ayırırım.  

Cesare Pavesa -Yaşama Uğraşı, Aziz Nesin-Okuma Güncesi şu an paralel keyifli okumalarım arasında. 

Elias Canetti Üçlemesi Kurtarılmış Dil- Kulaktaki Meşale ve Gözlerinin Oyunu yeni bitirdim. Sırada Bilge Karsu-Susanlar, John Berger–Ve Yüzlerimiz Kalbim Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü.  Yine Elias Canetti’nin Soylu Sınıfın Sonbaharı’nı okumak gibi bir planlama yaptım. Şimdilik tabii. Anlık bir hevesle aldığım bir kitap olmazsa eğer.

Kütüphanem sürekli zenginleşiyor. Özellikle beni güzel okumalara teşvik eden olursa değmeyin keyfime. 

Ben nereye gidersem gideyim önce kitapçıya uğrarım. Sahaflar en sevdiğim mekanlardır. Kitaba alınmış herhangi bir not ya da söze rastlarsam belli ki benim gibi iyi bir okur olduğunu düşünüp, daha bir özenle okumaya başlarım. Bir kafeye gidip oturamam sıkılırım. Ancak çantamda mutlaka kitabım olur. Kısa bir bekleme bile olsa birkaç cümle okurum. Şehirlerarası yolculuklara sırf bu yüzden bayılırım. Kurtarıcım yanımdadır çünkü. 

Rica etsek yazma rutininiz hakkında bilgi verebilir misiniz; gece mi yazarsınız, gündüz erkenden mi, yazarken vazgeçemediğiniz alışkanlıklarınız var mı, varsa nelerdir?

Gece erken yatmayı sevenlerdenim. Sabahları gün benim için erken başlar. Hatta sabahın beşinde zihnim çok açık olur. Sesli ve dağınık ortamlarda yazamam. Kendime de düzenli davranırım. Saçım başım sürdüğüm koku ruhuma yansır çünkü. Deniz kokusu, dinlediğim müzik, kedilerim, kalemlerim, kalem kutularım ve çok sevdiğim defterlerimle başlı başına bir kraliçeyim yanlarında. Sosyal biriyim ama böyle bir yalnızlık, içimdeki yazma isteğini tetikliyor hep. Sıkılmak nedir bilmem. Okunacak çok çok kitap var. Kıyafet alırken çok düşünürüm de… kitap alırken o kadar görgüsüzüm ki sormayın. Bu da kusursa varsın olsun… 

Anlamlı söyleyişi ve sorularınız için teşekkür ederim Deniz hanım.

edebiyathaber.net (28 Aralık 2023)

Yorum yapın