Yeni yazarları ve eserlerini keşfetmek, beni her zaman mutlu etmiştir. İlke Ergin ve yeni romanı “On Üçe Bir Kala” da onlardan biri. İlke Ergin, Kıbrıslı bir edebiyat öğretmeni olmanın yanı sıra 2007 ile 2020 yılları arasında Kıbrıs’taki yerel gazetelerde yazarlık ve muhabirlik görevlerini üstlendi. Bu dönemde, yerel gazetelerde öykülerinden, gezi yazılarına ve röportajlarına kadar çeşitli eserleri yayımlandı. Gazetecilik geçmişi, yazarlık kariyerine keskin gözlemler, ayrıntılara hâkimiyet ve olayları kısa, öz ve etkili bir şekilde anlatma becerisi kazandırdı.
Yazarın eserleri arasında yer alan “Aşklantı”, “Uterya Matardan Mektuplar” ve “Uterya Femmanın Günlükçesi” adlı üç dikkat çekici roman daha bulunmaktadır. Ne yazık ki, ben de bu eserleri daha önce keşfetme fırsatını kaçırdım. Ancak, edebi dünyada kaybolan bir hazineyi keşfetmek için hiçbir zaman geç değildir, zira her eser kendi özgün zenginliğini ve derinliğini sunar. Yazarların eserlerini keşfetmek, kelimeler aracılığıyla dokunaklı dünyalara adım atmak, belki de bilinmeyen bir edebi serüvene başlamak için heyecan verici bir fırsattır.
Yazar, eserinin önsözünde, “Önce inanma, sonra hoşgörü açlığından doğdu…” ifadesiyle eserin doğuş öyküsünü paylaşıyor. Bu öykü, yazarın yazım sürecine dair ilginç bir pencere açıyor ve eserin sadece kâğıda dökülen kelimelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda yazarın kendi duygusal dünyasının bir yansıması olduğunu gösteriyor. Yazarın uykularını rahatsız eden bu süreç, eserin sadece bir kitap olmanın ötesinde, yazarın duygusal ve düşünsel bir keşif süreci olduğunu ortaya koyuyor.
Bu eser, 2030’ların başlarından Amerika’dan Mardin’e ve Sina Yarımadası’na kadar uzanan geniş bir coğrafyada geçen olayları konu alır. Cinsiyet, din, Mesih gibi evrensel temalar etrafında şekillenen hikâye, sadece bir kişinin yaşam öyküsü değil, aynı zamanda toplumun geneline dokunan derinlemesine bir analiz sunar. İnanç ayrılıkları ve kadının toplumdaki yeri, yazarın eserinde temel çatışma konularını oluşturur ve okuyucuya düşündürücü sorular sorma fırsatı verir. Yazar, eserinde cesur bir duruş sergileyerek, “En ilerici dogma bile yobazlığın ta kendisidir” diyerek toplumsal ön yargılara ve dogmalara meydan okur.
Roman, olayları incelikle anlatması, romantizm, dram ve esprileri ustaca harmanlamasıyla dikkat çeker. 196 sayfalık bu eser, sayfa çevirten bir tempoya sahiptir ve okuyucuyu hikâyenin içine çekerek, eserin akıcılığını artırır. Dört ana bölümden oluşan hikâyenin final bölümü, şiirler, gazete yazıları ve sosyal medya mesajları gibi farklı yazı türleriyle zenginleştirilmiştir. Bu, romana gerçekçi bir hava katarken aynı zamanda eserin çok boyutlu bir yapıya sahip olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, İlke Ergin’in “On Üçe Bir Kala” adlı kitabı, derin duyguları, güçlü mesajları ve sürükleyici anlatımıyla okuyuculara unutulmaz bir deneyim sunuyor. Eser, toplumun önyargılarını sorgularken, Christina’nın kararlılığı ve azmi üzerinden yaşadığı zorlukları anlatarak okuyucuyu derinden etkiliyor. Ergin’in dikkat çeken üslubu ve karakter derinliği, kitabı sıra dışı kılıyor.
Kitaptan bir alıntıyla bitirmek istiyorum: “Çevresini her daim aynadan gören kişi, kendi yansımasından da olur.” Bu güçlü söz, kitabın temel temasını vurgulayarak okuyucuya düşündürücü bir perspektif sunuyor. Kaçırmamanızı öneririm.
edebiyathaber.net (6 Ocak 2024)