Oktay Yivli’nin “Kırkyama: Aşk, Edebiyat ve Öteki Şeyler” adlı kitabı Günce Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Otuz yıldan fazladır eleştiri ve denemeleriyle çeşitli dergilerde görünen Yivli’nin yeni kitabını tüm edebiyatseverlere tavsiye ederiz.
Kitabın sunuşundan
“Kitabın ilk adı Kırkyama’nın esprisini, ikinci adı yeterince sezdiriyor olmakla birlikte yine de kimi açıklamalar yapmak istiyorum. 1990’lardan günümüze kadar yazdığım pek çok yazıyı bir araya getiren bu bütün içinde hem içerik hem de tür anlamında bir yığın renk bulunuyor. Popüler makaleden, denemeye, çözümlemeden söyleşiye kadar geniş biçim yelpazesine koşut olarak edebiyattan şiire, yaşamdan edebiyata içerik bağlamında da bir çeşitlilik söz konusu. İşte bunca farklı rengi, bunca farklı dokuyu bir araya getiren bir adlandırma olduğu için “kırkyama”yı yeğledim.
Bu kitapta derlenen yazıların bir başka özelliğiyse tarihsellikleri. 90’lı, 2000’li, 2010’lu ve yakın yıllarda yazılmış (ve çoğun yayımlanmış) olan yazılar, bu bütünde yan yana geliyorlar. Bundan otuz yıl ya da yirmi yıl önceki çalışmalarımı yayımlamak istememin nedeni, hem özgün perspektiflere sahip olmaları hem de içlerinde benden bir şeyler taşımaları. Çünkü yaptığım/ız tüm somutlaştırmalar gibi onlar da benim kişisel tarihimin parçası durumundalar.
Bu yazılar, “ağır çalışmalar”dan farklı olarak daha esnek, daha yalın, daha neşeli diyebileceğim bir dil kullanımına sahipler. Bu nedenle de küçük oylumlar içinde olsalar bile akide şekeri gibi okurun yüzünde bir gülümseme oluşturma potansiyeli taşıyorlar. Dahası yazarının iç dünyasını ötekiler önünde, okur önünde cesurca açıyorlar.
Son bölümde yer alan ve çeşitli tarihlerde benimle yapılan söyleşilerse zaman içinde şiir ve edebiyat hakkında ne düşündüğümü serimliyorlar. Yeniden bu söyleşilere baktığımda şiir özelinde kimi düşüncelerimin değiştiğini, buna karşın pek çok yargımın aynı kaldığını görüyorum. Yazınsal yaşamın ilk yılları bir şairi, bir yazarı büyük oranda belirliyor demek ki.
Otuz yıl içinde yazılmış olan bu yazılara geriye dönüp baktığımda, farkında olsun ya da olmasın bir yazarın her yazı ediminde kendini var ettiğini, bunun üzerinden dünyaya bakmayı öğrendiğini, öteki şeyler gibi bir varoluş niteliği taşıdığı için küçük-büyük demeden bunca şeyin kendisi için bir anlam taşıdığını anlıyorum.”
edebiyathaber.net (12 Ocak 2024)