Çocukken en çok korktuğum şeylerden biri büyüyünce her daim inandığım sihre inanmayı bırakmaktı. Çünkü gerçeklerin keskinliğine ne kadar çok maruz kalırsam o kadar sihirden ve evrenin gücü gibi gizli inançlarıma olan güvenimi o kadar kaybedeceğimi düşünüyordum. İyi bir yerimden dilemişim kaybetmemeyi, hâlâ sihre inanıyorum. Görüyorum ki inanan yalnız ben değilim. Gücümüzün yetmediği bir yerde evrenin sihri içimizde bir yerlerde unuttuğumuz o sihri harekete geçiriyor.
Tamzin Merchant ismi; Pride and Prejudice, The Tudors ve Carnival Row gibi bilindik işlerde şahane oyunculuğuyla aslında bize yabancı olan bir isim değil. Fakat bu sefer oyunculuğuyla değil yazarlığıyla konuşuluyor. 2021 yılında Penguin Random House Children’s UK adlı yayıncılıktan çıkan bu sihirli çocuk kitabı 2023 yılının son ayında Barış Purut çevirmenliği ve Genç Timaş etiketi ile meraklı okurlarına kavuştu. Evrenin sihri demiştim, bence en iyi örneği bu olabilir. Bir yolunu bulup sihre inanan insanlara ulaşıyor.
Cordelia Şapkacı, Şapkacılar ailesinin en küçük üyesi. Halası, amcası, büyük halası ve babasıyla birlikte Londra’nın kuzeyinde bulunan Şapkacılar Malikanesi’nde yaşıyor. Bir gün babasının çıktığı deniz seyahatinin ardından saray çalışanı Lord Hindiba, malikaneye gelerek kötü haberi verir. Babasının gemisi deniz fenerinin ışığının kesilmesiyle yolunu kaybedip bir kayaya çarpmış ve babası batan geminin ardından boğulmuştur sözüm ona. Fakat Cordelia buna hiçbir zaman inanamaz. Onu bulmak ve geri getirmek için elinden geleni yapmaya karar verir. Hatta bunun için başvurduğu yollardan biri bahsettiğim gibi içimdeki o sihre dokunan bir an yaratmış oldu. Bir Bulucu Güvercin olan Agatha’yı babasını bulmakla görevlendirir. Agatha’nın yumurtasını Cordelia’nın babası Prospero koltuk altında sıcak tutmuş ve yumurtadan çıkmasına yardımcı olmuştur. Prospero’nun ellerine doğan Agatha haliyle onu annesi olarak düşünür ve “Bir Bulucu Güvercin yumurtasından bu şekilde çıktığında, dünyanın neresinde olursa olsun, evine mesaj taşımak için daima annesine doğru uçardı.”
Londra’nın bu bölgesinde yalnızca Şapkacılar değil aynı zamanda Çizmeciler, Pelerinciler, Eldivenciler, Saatçiler de yaşıyor. Hatta eski zamanlarda bu Zanaatkârlar’ın arasında bir de Bastoncular varmış. Bu Zanaatkârlar eşyaların sihriyle kendilerine ait parçalar yaratıyor ve insanların eksik kaldığı duyguları doldurup ön plana çıkmasına yardımcı oluyor. Her birinin tek önceliği: “Noli Nocere” Yani “Zarar verme.” Zamanında var olan Bastoncuların artık olmamalarının sebebi de bu önceliğe saygı duymamış olmaları. Yaptıkları parçalar insanlara zarar vermemeli ve insanlığın birbirine olan düşmanlığına ekmek olup bal sürmemeli. Bu sebepledir ki ülkenin kralı, Fransızlarla yaşadığı sorunu çözebilmek için barış yollu bir konuşma yapmak üzeredir. Fakat ne olursa olur ve kral hiç aklıselim davranışlar göstermez. Lord Hindiba, Zanaatkârlardan Barış Şapkası yapmasını ister. Şapkacılar, eşsiz eşyalar kullanarak son derece dengeli bir şapka tasarlarlar fakat gördükleri manzara karşısında Kral’ın bu şekilde düzelmeyeceğinin farkına varırlar. Kral tabiri caizse delirmiş gibi hareketler yapıyor ve çıplak geziyordur. Lord ve Prenses, Kral’ı son çare olarak deniz kıyısındaki bir yere göndermeye ve kendisine gelmesi için biraz zaman vermeye karar verir. Yönetimi bu süreç içerisinde Prenses devralır. Barış konuşması için bütün Zanaatkârlardan Barış parçaları ister. Fakat bir gün o barış parçaları her malikaneden birer birer çalınır. Hem de teslim etme sürelerine birkaç saat kala…
Tamzin Merchant, Norton Young Readers kanalı için çekmiş olduğu bir videoda kitabın ortaya çıkmasında ilham kaynağı olan o ilk hayalini anlatmış. Carnival Row çekimlerinde şahane kıyafetlerin ve şapkaların tasarlandığını fakat bu tasarımlar içerisinde bir kıyafet ve şapkanın Şapkacılar kitabını hayata geçirecek o ilk hayali kurmasında etkili olduğunu söylüyor. Bilenleriniz bilir, kırmızı kadifeden bir dönem kıyafeti giymiştir Carnival Row’un bir sahnesinde Tamzin Merchant. Ceviz büyüklüğünde dört düğmeyle boğazından iliklenmiş, yakaları dik, balon model kollarıyla şahane bir parça. Başındaki şapkasında küçük bir kayık modeli üzerinde tüylerden yüksek bir yapı inşa edilmiş gibi adeta. Siyah, kırmızı ve kahverengi tüylerden oluşan bu yapı ışıltılı taşlarla da süslenmiş. İşte Şapkacılar’ın ilham kaynağı böylesine nadide bir parçadan çıkmış. Belki de bu sebeple Şapkacılar içerisinde her şeyin sihri var ve okur onu bulup çıkartmak zorunda dahi kalmıyor çünkü anbean orada kendini belli ediyor. Bu bahsi geçen sihir illa bir eşyayı oradan oraya taşıyabilmek ya da yerden yükseklere çıkarmak değil tabii ki. Şapkacılar’ın aşçısının her ana özel yaptığı yemekleri anlattığı bir bölüm bunun en güzel örneği olabilir:
“Aşçı, incinmiş duyguları onarmak için otlu yahniler karıştırır, kırık kalpleri tamir etmek için ballı pastalar hazırlar, cesaret vermesi için kıtır kıtır kabuklu turtalar ve yorgun ruhlara destek vermesi için içi erimiş peynir dolu hamur işleri yapardı. Cacığı kızgınları serinliğiyle yatıştırırdı ve kuru üzümlü ekmek pudingi en huysuz insanı bile nezakete davet ederdi. Fırında patatesleri, her derde deva oluyormuş gibiydi.”
İlk kitabı olarak oldukça heyecanlı, başarılı bir kurgu yaratmış olan Tamzin Merchant’a siyah-beyaz çizimleriyle Paola Escobar eşlik ediyor. Bu dayanılmaz güzellikteki maceraya yalnızca gençlerin değil halk arasında kullanılan yediden yetmişe tabiri gibi herkesin bayılacağına inanıyorum. Her şeyden önce bu sihir konusunu unutanlara iyi bir hatırlatıcı olacağı düşüncesi bile yeterli geliyor bana. Hırsızlığı, düelloyu, düşmanlığı, nefreti, öfkeyi bir şekilde iyiye dönüştürmek konusunda oldukça çaba harcayan Cordelia’nın yanında bir zamanlar düşmanlık besledikleri için barışmayı hiç düşünmedikleri Çizmeciler’in küçüğü Goose arkadaşlığıyla destek oluyor. Bir de okumayı dahi bilmeyen ama oldukça cesur gazeteci çocuk Sam var. Bu birbirinden farklı üç küçük çocuğun yaşadıkları macera bütün çocuklara ve büyüklere ders niteliğinde.
Kapanış konuşmasını Sam ve Cordelia’ya bırakıyorum.
“Benim tek iyi olduğum şey hırsızlık. Herhangi bir eğitim filan görmedim…”
Cordelia, onun elini tutarak “Saçmalık,” dedi.
“Hepimizde bir şeyler yapabilme sihri vardır. Çoğumuz ya bunu unuturuz ya dikkatimizi başka şeylere yöneltip dağıtırız ya da artık yapabileceğimize inanmayız.”
Dünyada yaşayan yalnızca biz değiliz. Yıldızlar var, ışıltılı taşlar, eşsiz tüyler, duygularımız var ve her birinde gizlenmiş sihirler. O sihri bulabileceğimiz, başka sebeplerden hasır altına itmeyeceğimiz şahane zamanlarımız olmasını diliyorum.
edebiyathaber.net (16 Ocak 2024)