Mine G. Kırıkkanat’ın Elif Şafak’a “Bit Palas” romanında, kendi romanı “Sinek Sarayı”ndan intihal yaptığı iddiasıyla açtığı davayı kazandığı açıklaması haftanın olayı oldu. Mine G. Kırıkkanat’ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklama sonrasında sosyal medyada binlerce yorum okuduk.
Tabii ki bu yorumlar davanın içeriğine yönelik değildi. Esas olarak da Elif Şafak’ı hedef alıyordu. Bu vesileyle Elif Şafak’ın yurt çapında ne kadar sevilmediğini bir kez daha anlamış olduk. Kuşkusuz Elif Şafak’ın bu kadar sevilmemeyi nasıl başardığı merak konusudur.
Her zamanki gibi davanın içeriğine bakmak gereği duyulmadı. Elif Şafak’a veryansın edilmekle yetinildi. Ama önceki olaylarından farklı olarak bu kez Elif Şafak’ı haklı bulanlar da oldu, mahkemenin kararı da sorgulandı. Yani etkiye tepki yasası işlemeye başladı.
Bir konu ya da olay hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmak, yorum yapmak çağımızın önemli sorunlarından. Bu olayda da aynı şey yaşanıyor. Mahkemenin gerekçeli kararını okuyanlar ise bu dava ve alınan karar hakkında düşünülmesi gerektiğini fark ediyorlar. Bunlar da az sayıdaki dikkatli okurlar ve tabii yazarlar oldu. Karar, yazarları ve gelecekte yazacakları eserleri doğrudan etkileyecek nitelikte.
Ben de mahkeme kararına bakılması gerektiğini düşünüyorum. Hangi delillerle ne karar varılmış anlarsak olayın boyutlarını, gelecekteki etkilerini de düşünüp tartışabiliriz. Çünkü bu davada verilen karar Yargıtay’da kesinleşirse “emsal” olacak ve geleceğe yönelik olarak benzer davalarda alınacak kararları da etkileyecek. “Tehlike” derken de bunu kastediyorum. Bu sadece Elif Şafak’ın cezalandırılması değil, aynı zamanda gelecekte yayınlanacak ya da dava konusu olacak eserlerin kaderini belirleyecek bir karar.
Gerekçeli kararda intihal şöyle tanımlanmış; “İntihal kavramı 5846 sayılı Kanun’da açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte sözlük anlamı itibariyle aşırma, başkasına ait eseri kendininmiş gibi gösterme, kaynak göstermeksizin başkasının eserinden parça alma anlamında olup, hukuk düzenince de bu anlam yüklenmiş ve yasaklanmıştır (Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Ankara, 1976, s. 72, Türk Hukuk Lûgatı, s. 587, 90). Yine karar gerekçesine göre “İntihal tam veya kısmi nitelikte olabilir.”
Yapılan yargılamada sonuç olarak “BİT PALAS isimli kitapta SİNEK SARAYI isimli eserden yüzde 5 oranında intihal bulunduğu,” tespit edilmiş. Tabii ki intihalin nasıl yapıldığı ve “yüzde 5” oranı dikkati çekiyor ve bu oranın nasıl hesap edildiği merak ediliyor.
İntihal konusunda raporu yazan da bu hesaplamayı yapıp mahkemeye sunan da Bilirkişi Heyeti. Zaten gerekçeli kararda “Konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi raporu aldırılmıştır” deniyor. Gerekçeli kararda bilirkişi heyetinin kimlerden oluştuğu belirtilmiyor ama “sektör bilirkişisi tarafından yapılan değerlendirmede” denmesi dikkati çekiyor. İntihal konulu bir davada “uzman” denilince akla bu konuda çalışmış akademisyenler, edebiyatçılar gelir. Yani edebiyat fakültelerinden bilirkişi istenmiş olmasını bekenir ama davanın hâkimi “sektör bilirkişisi” seçmiş. Sektör bilirkişisi “yayıncı” olsa gerek.
Gerekçeli kararda bilirkişi heyetinin kimlerden oluştuğu belirtilmiyor. “Sektör bilirkişisi” olarak kimin, hangi meslekten birinin seçildiğini anlayamıyoruz. Ama tüm kararın gerekçesi bu bilirkişinin değerlendirmelerine dayanıyor. Bilirkişi Raporuna ulaşınca bilirkişi heyetinin kimlerden oluştuğunu da öğreniyoruz; “Teknail ÖZDERYOL FSEK Uzmanı, Hasan ŞİMŞEK Yayıncı-Yazar ve Ferhat KOÇ Mali Bilirkişi”.
Hasan Şimşek’in biyografisinde “eğitimci, yayıncı, yazar” olduğu belirtiliyor. 1945 yılında Ermenek ilçesinin Büyükkarapınar köyünde doğmuş. Ortaköy Öğretmen Okulunu bitirmiş. Öğretmenlik yapmış. Yazmış olduğu kitapları kurmuş olduğu “Şimşek Yayınları”nda yayına hazırlayıp piyasaya sunmuş. Yayınevini 2005’te kapatmış. Yayınlanmış kitapları şöyle; “Türkçe – Dil Bilgisi – Dil Yeteneği İlköğretim 2,3,4,5,6,7,8”, “Sosyal Bilgiler- Sınavlara Hazırlık ilköğretim 4,5,6,7,8”, Sınav Soruları (Derleme) Çözümü ve Anlatımı ve Türkçe- Dil Bilgisi- Dil Yeteneği İlköğretim 6,7,8”. Köyü hakkında yazdığı kitaplar da var. (Hasan ŞİMŞEK Kimdir? (hasansimsek.com.tr)
Bilirkişi seçimi sorunlu görünüyor. İki edebiyat eseri arasında intihal olup olmadığını tespit etmek için “sektör bilirkişisi” değil “uzman bilirkişi” seçilmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
Bilirkişi heyeti 35 sayfalık bir rapor sunmuş. İki roman satır satır karşılaştırılmış. İntihal tanımına göre cümle ya da paragraf alıntıları bulamamışlar. Bunu da “Davalı tarafından davacı kitabının herhangi bir bölümü ve ya da sayfa ve paragrafı davalı tarafından iktibas edilmediği, diğer bir deyimle cümle cümle sayfa sayfa alıntılama yapılmadığı açıktır,” diye belirtmişler. İki romanın “kurgusu, karakterleri, seçtiği mekân, içerik yönden örtüştüğü” kanısına varmışlar.
Madde madde yaptıkları değerlendirmelerde vardıkları sonuçlar şöyle, aynen alıntılıyorum:
- Her iki eserde de “mimar” sözcüğü kullanılmış.
- Her iki eserde de azınlıkları koruma güdüsü, dinler ve inançlar, mistik hareketler, yer yer işlenmiştir.
- Her iki eserde de Kürtlerin işlendiği ve Türkler ile Kürtlerin yerine göre aşağılandığı,
- Azınlıkların yüceltildiği eserlerin bütününde görülüyor.
- Apartmanın mimari tarzında ve kuş motifleri ile süslenmiş olması.
- Çevre düzenlemeleri ve yapılaşmalarda geçmişe yapılan saygısızlık, özlem ve yapılanların çirkin görüntülerini dillendirmiş olmaları,
- Her iki romanda kapıcı dairesindeki karakter sayıları benzer; anne, baba ve oğul var.
- İkinci derecede karakterlerden kapıcı Sabbek Hanım’ın oğlunun özürlü/engelli ve büyük bir gövdeye sahip olması ile Hacı Hacı’nın 7,5 yaşındaki torunun kocaman kafası olması; ile aralarında aşağılayıcı/çirkin bir tanım benzerliği var.
- Her iki eserde de travestiler ve eş cinseller karakter olarak kitaplarda işlenmiştir.
- Her iki romanda da Beyoğlu’nun ünlü caddeleri ve sokak adları kullanılmıştır.
- Karakterlerde ikiz benzerliği var.
- Her iki eserde de kedi türü betimlemesi var.
- Aile bireyleri ve iş bölümü açısından benzerlik var.
- Çöp ve koku, sokak kirliliği her iki kitapta da işlenmiş.
- Karakterlerin yaşadığı çevrede çöp ve pis koku betimlemesi tekrar edilmiş,
- Kullandıkları kötü alışkanlıklardan “puro” da benzerlik var.
- Her iki romanda da karakterlerden kadınların apartman dışından olmaları ve arkadaşlık yaptıkları erkekler (Sinan ve 7 Numara: Ben) tarafından aşağılayıcı ifadelerle tanıtmış olmaları.
- Gülfiliz kırmızı paltosuyla, mavi metres de mavi iç çamaşırı ile öne çıkarılmıştır. İkisi de gayrı meşru ilişki içinde yaşamlarını sürdürürler.
- Her iki kitapta terör olaylarına yer verildiği görüldüğü gibi her iki eserde de apartman dışı yerlerde cinayet türü ölümler işleniyor.
- Her iki kitaptaki karakterlerin sorunlu ve hâletiruhiyesi bozuk, birbiriyle örtüşüyor.
- Her iki romanın bitişinde bir itiraf var, Davacı romanı kendisinin yazmadığını söylerken, davalı yazar da romanını “7 Numara: Ben”’in uydurduğunu, kendisinin yazmadığını ifade ediyor.
- Her iki kitapta da kayak merkezinde geçen olaydan bahsediliyor.
Tüm bunlardan “davalı yazar yukarıda açıkladığımız üzere, davacının kitabının kurgusundan belirli bölümlerde istifade ettiği gibi, anahtar sözcükleri (sinek, semt, sokak, kent, İstanbul, Fransa, ünlü kişiler, azınlıklar, kapıcı, travesti, çevre, miras… vd.) alıntılayarak kendisinde ziyadesi ile var olan kelime hazinesini ve hayal gücünü kullanmak suretiyle, karakterlerde ve mekânlarda, aktüel olaylarda, zaman diliminde ustalıkla davacının yaratıcı düşüncesini çeşitlendirerek kitabında işlediği açıktır” sonucuna varmışlar.
Birebir alıntı bulamadıklarına göre “yüzde 5” intihali nasıl buldular, diye merak ediyoruz. Bilimsel bir ölçme yapılmamış, “varsayımsal” bir oranmış bu. Varsayımla ceza belirlenmiş.
“İntihal oranına gelince; yukarıda da arz ettiğimiz üzere yapılan intihalin satırlar veya cümlelerin aynen iktibas edilmesi şeklinde olmaması sebebiyle klasik anlamda intihal yüzdesinin belirlenmesi zordur. Bununla birlikte varsayımsal bir intihal oranı yapılacak olursa davalı eserinin davacı eserinden intihal oranının yüzde 5 düzeyinde olduğu değerlendirilmiştir,” diyorlar raporda.
Aynen alınmış satır ya da cümleler aranmış, bulunamamış. Bulunan sadece “anahtar sözcükler”. Bu anlayışa göre Türkçede yayınlanan her roman için benzerlikler bulmak çok kolay olacaktır.
Konu olarak karşılaştırma yapılıp benzerlikler bulunmaya çalışılmış. Bir edebiyat eserinin sadece konudan ibaret olmadığı, “üslup” da gerektiği, anlatımın önemli olduğu düşünülmemiş. İki yazarın eserlerinde kimliklerini belirleyen, onlara has kılan nitelikleri araştırılmamış. Dünyada konu sayısı sınırlı. Beyoğlu’nda bir apartmanda geçen bir roman yazıyorsanız sizden öncekilerle çakışmamanız imkânsız. Metinlerarasılık, atıflar, göndermeler gibi edebi konulara ise hiç girmeyelim. Bilirkişi raporunda öyle bir arayış yok.
Başlıkta sorduğum soruya gelirsek; “Tehlikenin farkında mısınız?” Bu davada verilen karar Yargıtay’da kesinleşirse “emsal” olacak ve geleceğe yönelik olarak benzer davalarda alınacak kararları da olumsuz anlamda belirleyecek.
Karar kesinleştiğinde Mine G. Kırıkkanat “apartman” konulu tüm romanlar hakkında dava açabilir ve bu kararı emsal olarak gösterip davaları kolayca kazanabilir. Tabii kendi eserleri ile diğer eserler arasında konu, mekân ya da kahramanlar açısında benzerlikler bulan her yazar da bu kararı emsal olarak gösterip dava açar ve kazanabilir. Tehlike de burada.
“Elif Şafak davası ya da tehlikenin farkında mısınız? | Metin Celâl” üzerine bir yorum