Başkemancısını kaybeden bir şehir | Hesam Heidari

Şubat 9, 2024

Başkemancısını kaybeden bir şehir | Hesam Heidari

Fatih Atila’nın Beethoven Club adlı romanı geçtiğimiz günlerde Kekeme Yayınları’ndan yayımlandı. Fatih Atila’yı esas olarak Akdeniz’in Kıyısında, Alaturka Rapsodi ve Ölü Canlar adlı eserleriyle tanıyoruz. Beethoven Club, bir taraftan ölen bir başkemancının ölümü sonrası bir grup yaşlı müzisyenin yıllar sonra yeniden bir araya gelmesini diğer yandan da Türkiye’nin yakın dönem politik ve siyasi tarihinden kesitler sunuyor.

Ekibi Yeniden Topluyoruz

Beethoven Club, bir grup yaşlı müzisyene ev sahipliği yapan bir mekân. Hikâye, müzik grubunun Hocası Conzesrmaister’in (Başkemancı) ani ölümü sonrası yıllar sonra bir araya gelmeleriyle başlıyor. Grup, hocaları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve onu daha yakından tanımak için Yazar karakterini davet etmeleriyle birlikte geçmişe doğru yolculuk yapmaya başlıyorlar. Müzisyenler hocalarının ölümünü ve geçmişini merak ettikçe katmanlaşmış tarih giderek ortaya çıkıyor. Ankara’dan Ege’ye doğru bir yolculuğa başlıyorlar. Her yolculukta olduğu gibi onların da seyahatleri aslında kendi iç dünyalarına doğru oluyor.

Yazar yaşlı müzisyenlere sadece başkemancı hakkında bildiklerini anlatmıyor. Bir yandan kendini, yaşamını, başından geçen olayları bir bir masal edasıyla hiç acele etmeden olağan akışıyla anlatıyor. Daha doğrusu Yazar eline geçen bu fırsattan yararlanıp her şeyi olduğu gibi ortaya döküyor.  Başkemancı ve Yazarın hikâyeyi aynı hat üzerinde buluşuyor.  Yazarın anlattığı hikâye Türkiye’nin çalkantılı yakın tarihine değiyor. 12 Mart, 12 Eylül’ün tüm yıkıcılığı karşımıza dikiliyor. Bir nevi: Kırılgan Senfoni

Güçlü Bir Anlatım

Fatih Atila, romanın her bir aşamasına özenle serpiştirdiği müzik seçimleriyle hikâye gücünü arttırmış. Beethoven Club okuyup bitirdikten sonra kapatıp bir kenara konulacak kitap değil.  Okur içine girmiş bulunduğu bu dünyanın atmosferine kulağa oturan müzikler sayesinde girecek, kendini kaptırmış olduğu bu atmosferde hikâyenin detaylarını düşünerek bulacak. Roman okuru hikâye akışının geçtiği zamanı ve mekânları araştırmaya teşvik eden bir dile sahip.

Yazar ayrıca Ankara’yı yakından bilen ve anlatırken bunu hissettiren bir kaleme sahip. Fakat Ankara dışında diğer şehirleri de aynı şekilde bildiğini hissettirerek yazması kitabın artı yanlarından bir tanesi olduğunu söylemek doğru olabilir. Kitap okumak başlı başına bir macera ve bilinmeyen bir yolculuksa kitabı bitirdikten sonra aynı yolculuğun son bulmadığını, aksine devam ettiğini düşünebiliriz. İyi bir eseri okuduktan sonra o yazarın diğer kitaplarına doğru atılan adımı bu yolculuğun bir parçası sayabiliriz. Bana kalırsa bir metnin güçlülüğü okuyucunun merak dünyasını uyandırıp onu harekete geçirmesinden gelir. Beethoven Club da bunu başarmış görünüyor. Fatih Atila, klasik müzikten, Beethoven’e varana dek geniş bir dünyayı merak edici bir şekilde kurgulamayı başarmış.

Yazar Fatih Atila’nın bir sonraki eseri şimdiden merak konusu olmak ile beraber Akdeniz’in kıyısında ile çıkılan bu yola yazar beşinci romanıyla her yapıtında olduğu gibi “Beethoven Club” ile de yeniden okuyucuyu hikâye içine çekmeyi başarıyor. Beethoven Club, Beethoven’ın 250. yaş gününde büyük müzisyene epik bir saygı duruşu, arkadaşlığın, tutkunun ve müziğin romanı…

“Beni neler bekliyordu acaba? Neydi bu başıma gelen? Aylardır peşimde olanlar, defalarca kibar bir üslupla beni görüşmeye davet edenler.. kimlerdi bu insanlar?”

edebiyathaber.net (9 Şubat 2024)

Yorum yapın