Mehmet Eroğlu‘nun, 2019’da yayınlanan “İyi Adamın On Günü” ile başlayan polisiyeleri “Kötü Adamın On Günü” ve “Meraklı Adamın On Gün”ü ile devam etti. Yeni macera da geçtiğimiz ay “Sakin Adamın On Günü” adıyla yayınlandı.
İlk ciltte, “İyi Adamın On Günü”nde kahramanın adı Sadık’tı. Herkesçe “iyi bir adam” olarak bilinen biriydi eski avukat Sadık. Romanın adına uygun olarak “iyi bir adam” olarak biliniyordu. Yapılması gereken sadık olmak değil adaletli davranmak, kötülere hak ettiği cezayı vermek olduğunu düşünüp adını “Adil” olarak değiştiriyordu.
İkinci ciltte, Kötü Adamın On Günü, iyilik ve kötülük arasındaki ince çizgiyi mesele edinen Sadık hayatta sahip olduğu her şeyi kaybettikten sonra artık kötü bir adam olmaya karar vermişti. Kötü adam olunca da Öcal adını almıştı.
Üçüncü cilt “Meraklı Adamın On Gün”ü korona salgını günlerinde İstanbul’da Zeyrek’te geçen bir maceraydı. Sadık Adil Öçal’ın yolu Tiktok fenomenlerine kadar uzanıyordu.
Yeni macera “Sakin Adamın On Günü”nü “Şaşkın ama sakinim” cümlesiyle başlıyor. Yine on günlük bir macera. Roman, Sadık’ın sevgilisi Pınar’ın ve en yakın dostlarından Hüso’nun araçlarıyla bir AVM otoparkından çıkarken uğradıkları silahlı saldırı sonrası öldükleri ve morgda oldukları haberi ile başlıyor. Sadık ve diğer yakın dostu ve iş arkadaşı Zeynel kimlik tespiti için morga gidiyorlar.
Sadık o arabada aslında kendisinin olacağını ve bu silahlı saldırının kendisine yönelik olduğunu düşünür. Sakin kalmaya, sükûnet içinde bu cinayetin kimler tarafından, neden işlendiğini anlamaya karar veren Sadık, “Uysal” adını alır. Pınar’ın ve Hüso’nun neden öldürüldüğünü öğrenecek ve katilleri bulup öcünü alacaktır.
Bu sakin kalma kararını nasıl uygulayacağı ise meçhuldür, sonuçta çok sevdiği, en yakınındaki iki kişi öldürülmüştür. Sakin kalacağım deyip acısını içine gömmeye çalışırken kafası iyice karışır. Zaten Pınar ve Hüso’nun silahlı saldırı ile öldürülmesi akılla izah edilebilecek bir olay değildir. Yaşananlarda bir yanlışlık vardır ama nerede?
Onların indirimli palto peşine düşüp ücra bir yerdeki bir AVM’ye gitmesi de öldürülmeleri de saçmadır. Sadık suçluluk duygusu ile dolar. En büyük ihtimal en sevdiklerinin kendi yerine öldürülmüş olmasıdır. Yani kötü bir tesadüfe kurban gitmişlerdir. Yanlış zamanda yanlış yerde olmalarının bedelini ödemişler, öldürülmüşlerdir. Ama hedef Sadık olsa bile yer tamamen yanlıştır. Sadık’ın o AVM’ye gitme ihtimali sıfıra yakındır.
Sadık kafa karışıklığı ile izlerin peşine düşer. Tesadüf olgusunu sorgular. Karşısına üç yıl önceki bir ölüm olayı çıkar. O ölüme şahit olanları araştırmaya başlar ve bir kumarbazdan, bir ressama, ressamdan ünlü ve başarılı bir iş insanı ulaşır. İlk bakışta nedeni basit görünen cinayetler inanılmaz tesadüfler ve Sadık’ın kafa karışıklığı ile yaptığı yanlış yorumlar ve hatalarla içinden çıkılmaz hale gelir.
“Sakin Adamın On Günü”nü bir polisiyeden çok “suç romanı” sayılabilir. Tabii ki “Uysal” adını alan Sadık ne kadar kafası karışsa ne kadar yanlış çözümlemeler yapsa, gözünün önündeki kanıtları görmese de sonunda cinayeti işleyenleri ve cinayetlerin nedenini de bulacaktır ama suçluları adalete teslim etmek yerine cezalarını da kendi verecektir.
Mehmet Eroğlu’nun kahramanı Sadık, edebiyatla içli dışlı biri. Hatta yazar adayı ve heyecanla kitabını basılmasını bekliyor. Onu Shakespeare’in de Dostoyevski’nin de kahramanlarına yakın bulduğumuz oldu. “Sakin Adamın On Günü”nün edebi bağlantısı suç romanlarının babası olarak Dashiell Hammett sanıyorum. Zaten romanın girişindeki Hammett’in İnce Adam’ından yapılan “İkiyle ikiyi yan yana getirmekteki sorun, bazen dört, bazen yirmi iki elde etmenizdir…” alıntısı da bunu işaretliyor.
“Sakin Adamın On Günü”nü iyi bir polisiye. İyi polisiyelerinin gerektirdiği gibi olabildiğince gerçekçi ve güncel olaylara karşı duyarlı. Romanın siyasal ve toplumsal bir arka planı da var. Olayların hızlı temposunda bu arka planı gözden kaçırmamak ve Mehmet Eroğlu’nun roman aracılığyla, anlattığı olaylarla toplumsal ve siyasal yapıya getirdiği eleştirilere de dikkat etmekte fayda var. Toplumsal ve siyasi boyutu da görünce roman bir başka değer kazanıyor. Bu memlekette, her an bir olay, her an bir adaletsizlik yaşanırken, her şey çarpık gelişirken sakin olmanın mümkün olmadığını düşünüyorsunuz.
- Sakin Adamın On Günü, Mehmet Eroğlu, İletişim yay. Ocak 2024.
edebiyathaber.net (21 Şubat 2024)