“Bir bitsin bu günler, her şeyin değeri bilinecek.”
Özlem Çallı’nın ilk şiir kitabı “Gümüşservi” Mühür Kitaplığı etiketiyle okurla buluştu. Toplamda kırk bir şiirin yer aldığı kitapta bir şiir dışında -aya sevdalı begonya- kalanı tek ya da iki sözcükten oluşuyor: kumaş, hilal, imge, yıl, kor, park, ayna, mor sepet, dildeki sessizlik, suskun güneş, kedinin düşü…
“ görebiliyor musun ne kadar benzediğimizi / metre ile insanlığın buluştuğu yeri / kalk hadi şimdi / kalk ama unutma / anı hep bir çözgüde, bir de atkıda ”
“Gümüşservi”deüçüncü tekil kişi -gözlemci- anlatıcı bakış açısıyla Anglosakson anlatımcı-öykülemeci anlayışın etkilerinin yer yer hissedildiği ancak Orhan Veli üslubuna yakın şiirler yer alıyor. Ek olarak sınırlı biçimde imge, benzetme, kişileştirme, tezat, sembol ve eğretileme kullanımı söz konusu. Şiirlerin odak izlekleri güzele ve geçmişe özlem, doğa talanıyla gelen yıkıma tepki, çarpık kentleşmenin yarattığı sorunlar, kadınlık durumları, çocuklar, yalnızlık, umut, yaşam sevinci, renkler ve çiçekler…
Çallı’nın ilk şiir kitabında doğa, toplum ve bireyle ilişkili sözcükleri bir araya getirerek yeni anlamlar arayışının arka planında toplumsal dertlerle bireysel meseleleri doğa üzerinden dengeleme çabası var. Gündelik konuşma dilindeki sözcükleri işleyerek şiir diline yaklaştırma çabası ve kendine has üslup arayışı ise değerli ve dikkat çekici.
“Gümüşservi”de yer alan şiirlerin çağrıştırdıklarından hareketle insan benzersiz bir varlıktır, her birinin özgün hikâyesi vardır, insanın ürettiği her türlü metanın da tabi ki. Ancak sanatla ve zanaatla ilişkili ürünler satın alındıktan sonra estetik üzerine düşündüren yapıtlara dönüşür ve bambaşka anlamlar üretmeye başlar. İnsan ilişkileri doğa ve toplum üzerinden kurulan ağla ilişkili olarak belirsizliklerle doludur. İnsan belirsizlik sevmez, kaçar ancak evren demek kaos ve karmaşa demektir bir bakıma. Doğa -ateş ve ışık- yaratıcıdır, onunla buluşulduğunda bellekteki izler kıpırdanır, anılar çağrışımlarla yeniden canlanır. Umut her daim doğadadır, özellikle de ağaçlar ve çiçeklerde. Günümüz toplumlarında insan doğaya kayıtsızdır, gözü körleşmiştir, bakmayı bilmez, gündelik hayat ve doğadaki güzellikleri göremez durumdadır.
“ ince çizgilerin arasında dolanır bazı öyküler / harfler, notalar, çakıl taşları ve pirinç taneleri / hasır ve müzik / deniz ve martılar / kimse bilmez nedenini / bazen nedensiz de sevilir öyküler ”
Salgın günlerinden geriye ne kaldı; hayatın, doğanın, emeğin değeri anlaşıldı mı? Yaşam sevinci tesadüflerin gücüyle yeniden canlanır. Çocuklar ve çiçekler umudu besler. Çözüm yeniden doğaya dönmek, sanatın gücünü fark etmek olabilir.
edebiyathaber.net (28 Şubat 2024)