Küçük çocukların büyürken en büyük meraklarından biri nasıl doğdukları, kim olduklarıdır. Genellikle de ailelerine sık sık bunlarla ilgili sorular sorarlar. Belli bir yaşa kadar da bu nereden geldiklerini bilme isteği devam eder. Sonraları yerini soyut anlamda kim oldukları alır. Kimlik oluşumunda bu soruların ve cevapların önemi büyüktür. Elbette bazı çocuklar bu konuda şanslı olmayabilir. Aile bireylerinden biri olmayan ya da hiç ailesi olmayan çocuklar için meraka dayanan bir oyundan da bu soruların cevabını bilmek bir gereklilik hâlini alır. Bu konu etrafında gelişen bir gençlik romanından söz edeceğim bu yazımda: Parlak Denizin Ardında. Özünde aile, köklerimiz, kim olduğumuz gibi konular etrafında dönen bu roman bir yandan da ötekileştirme ve hastalıklar ile aynı zamanda mutluluğu nerede ve nasıl bulacağımıza da değiniyor. Genç Timaş Yayınları’ndan çıkan eserin yazarı Lauren Wolk’u bu kitabı öncesinde Yankı Dağı ve Kurtlara Selam Söyle ile tanımıştık. Yazar orijinal adı Wolf Hollow olan eseri ile 2017’de Newbery Onur Ödülü; 2018’de de Parlak Denizin Ardında ile Scott O’Dell Tarihsel Kurgu Ödülü’nü kazandı. Bir çocuğun tanımadığı ailesine ve kim olduğuna dair merakını odağına alan bu eser on bir yaş ve üzeri okurlara hitap ediyor ancak yine de duygusal anlamda tetikleyici unsurlar olduğunu söylemekte fayda var.
Karga, on iki yaşında bir kız çocuğu ve bebekken ona sahip çıkan Osh ile birlikte bir adada yaşıyor. Gerçek ailesini hiç bilmediği için özlem değil belki fakat inanılmaz bir merak duygusu hissediyor. Herkesin iyi ya da kötü bir ailesi varken daha da önemlisi ailesine dair en azından bir bilgiye sahipken Karga’nın da bunu bilmeye hakkı yok mu? Elbette var ancak bebekken kayıkla kıyıya vurduğunda Osh’un ona sahip çıkması dışında bir bilgisi yok. Üstelik Osh da ailesine dair bir şey bilmiyor hatta küçük kızın gerçek adını bile… Ayrıca bir yandan korkuyor da Karga ismini verdiği bu küçük kızdan ayrılmak zorunda kalmaktan. Osh da adada yalnız; zamanında ülkesini geride bırakıp gelmiş buraya. Dolayısıyla yalnızlığı, aileden uzak olmayı ve diğerleri tarafından ötekileştirmeyi maalesef iyi biliyor. Bu sebeple gönülsüz de olsa destek oluyor Karga’ya ailesini araştırma konusunda. -Aslında tam da gerçek bir ailenin yapacağı gibi- Onaylamasa da yanında oluyor manevi kızının bundan sonraki attığı her adımda. Hayatta birbirlerinden başka bir de Bayan Maggie’ye sahip olmaları ikisinin de en büyük şansı. Üçü birlikte aslında mükemmel bir aileler ancak yine de Karga’nın öz ailesini bulma merakını açığa kavuşturmak için hep birlikte bir maceraya atılıyorlar. Bu süreçte birlikte ve hayatta kalabilecekler mi? Bu konuda Karga ve Osh arasında geçen şu konuşma oldukça etkileyici: “Osh omuz silkti. “Yuvalarını bir yere inşa etmek zorundalar.” “Hem yavrular uçmaya çalışırken düşüp boyunlarını kıracaklarsa yuvayı yüksekte yapmanın ne anlamı var ki?” Osh başını salladı. “Hazır olana kadar uçmayı denemezler.” Canımı acıtan bir cevaptı bu. “Ama henüz uçmamışlarsa uçabileceklerini nereden biliyorlar?” “Ne bildiklerine dikkat ettiklerini sanmıyorum.” Birbirimize uzun uzun baktık, biraz yumuşamış gibiydi. “Uçmaya hazır olduklarında bunu en iyi onlar bilebilirler,” dedi.” (s.164)
Bunların dışında Parlak Denizin Ardında‘daele alınan meselelerden bir diğeri de bulaşıcı hastalıklar ve bundan ötürü ötekileştirme. Cüzzamlı olanların tecrit edildiği bir adadan geldiği düşünülen Karga da bu ötekileştirme kurbanlarından biri oluyor. Öz ailesini bulma konusunu tetikleyen mevzu da aslında bu. İnsanların onu ötekileştirmesinden daha on iki yaşında yorulan Karga ailesini bulursa her şeyin düzeleceği fikrindedir. Ancak ne hayat ne de insanlar bu kadar kolay ve net. Karga’nın bunu öğrenmesi için yalnızca yaşayıp hayatı kendisinin deneyimlemesi gerekmektedir. Yaşadıkları yerde ona karşı ön yargılı olmayan iki kişi, Osh ve Bayan Maggie, neticede macerasına eşlik edip onun yanında olmanın keyfine de varmışlardır. Korktuğumuz şeylerin sonucunun belki de tahmin ettiğimiz kadar kötü olmayacağını hepsi öğrenmişlerdir. Yazarın eserin sonundaki bölümde belirttiği üzere gerçek mekânlara ve tarihi olaylara dayanan bu roman hem yetişkin okurları hem de genç okurları derinden sarsacak nitelikte. Bu kitabı hem ailelere hem de bu konuyla ilgilenen kişilere tavsiye ediyorum. İyi okumalar.