Varlık dergisinin Nisan 2024 sayısı yayımlandı.
Editörden:
Varlık dergisinin Nisan 2024 sayısının dosya konusu, “Mahallenin Dönüşümü”. Dosyamıza katkıda bulunan isimler ise Murat Batmankaya, Egemen Yılgür, Burcu Şentürk ve Suzan Nana Tarablus.
Murat Batmankaya, “Ve O Mahalleler, ‘Yaşıyor Sihrini Geçmiş Zamanın’” başlıklı yazısında edebiyatımızın ünlü yapıtlarındaki mahalleleri anlatıyor ve şöyle diyor: “İşin tuhaf yanı şu: Edebî eser için mekân sadece bir araçtır; mekânın uzay yahut okyanus olması niteliği belirleyen şey değildir; dolayısıyla da üslup ve kurgunun buradan uzakta, kendi özgül ağırlığında rol alması gerekir. Ancak bu böyle olmamıştır. Mahallenin değişimi/dönüşümü, edebî eserleri de değiştirip dönüştürmüştür. Dönemin siyasa iklimi de tetikleyicisi olmuştur. Köy romanları, gecekondu romanları vb.”
Egemen Yılgür, “Formel, Enformel ve Geleneksel Mahalle Deneyimi Üzerine Düşünceler” başlıklı yazısında “bir karşılaşma zemini” olan mahallenin “sadece mekân odaklı toplumsallıkların düşünsel karşılığı olmakla sınırlı kalma[dığını], algısal ve olgusal düzeyde yüksek bir faillikle toplumsal süreçlerin yeniden üretilmesi sorumluluğunu başka aktörlerle paylaş[tığını]” vurguluyor ve mahalle kavramını modernleşme deneyimleriyle birlikte değerlendiriyor.
Burcu Şentürk, Ankara ve İzmir’deki saha deneyimlerine dayanarak kaleme aldığı “Mahalle(li)yi Araştırmak” başlıklı yazısında mahalleye gir(eme)me, mahalleden biri ol(ma)ma hallerini tartışıyor: “Belirli bir süre aynı mekânda yaşıyor olma hali tüm sosyal hayatı ve kimliği çevreleyen ‘mahallenin kızı’ rolüne girmeme yetmezdi. (…) Kaldı ki ‘mahallenin kızı’ olmak, saha çalışmalarında going native olarak andığımız, araştırmacının tamamen katılımcıların perspektifini benimsediği bir tehlikeyi de beraberinde getirir. Öte yandan tamamen dışarıda kalmak ise araştırmanın omurgasını oluşturacak mahalleli deneyimine ulaşabilmeyi imkânsız kılar.”
Suzan Nana Tarablus, “İstanbul Üçlemesi: Yahudi Toplumunun Kadim Semtleri” başlıklı yazısında Galata, Hasköy, Balat ve Kuzguncuk’taki göç ve dönüşümü İstanbul’un kültürel belleği açısından okuyor: “20. yüzyılın son çeyreğindeki göçlerle bir mega-kente dönüşen İstanbul’da, insana en yakın mimarinin ürünü olan evleriyle, ‘Boğaziçi Medeniyeti’nin bir parçası olan Kuzguncuk adeta bir açık hava müzesi. Kuzguncuklular şehrimizi istila eden alışveriş merkezleri ve gökdelenlerin karşısında kahramanca direnmekten hiç vazgeçmemiş. ‘İlya’nın Bostanı’ bu direnişin simgesi! Halkının nefes aldığı, sosyalleştiği, akşamları sinema izledikleri, özel kutlamalarını yaptıkları huzurlu bir yaşam alanı olan bostan, uzun süren mücadelelerle korunmuştu…”
Mehmet Erte
edebiyathaber.net (29 Mart 2024)