Brigitte Labbé: “Ancak özgür birine güvenebiliriz”

Haziran 14, 2024

Brigitte Labbé: “Ancak özgür birine güvenebiliriz”

Söyleşi: Tuba Karamuklu

Söyleşiyi çeviren: Azade Aslan

Tüm dünyada küçük büyük herkesin hayatı sorgulama rehberi haline gelen “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin Türkçe’deki 34. kitabı “Güven ve İhanet” üzerine, Fransız yazar Brigitte Labbé ile konuştuk.

Dizinin Türkiye’deki 34. kitabı Güven ve İhanet ile yeniden sizlerle buluşuyoruz. “Çocuklarla felsefe” alanında herkese ilham vermiş bu dizinin nasıl bir ihtiyacı karşıladığını, sizdeki anlamını merak ediyorum. Sadece çocukların değil, yetişkinlerin de en önemli pusulalarından biri gibi…

Çıtır Çıtır Felsefe’nin 34. kitabının yayımlanması vesilesiyle sizlerle tekrar buluşmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum! Günışığı Kitaplığı’nın tüm ekibi sayesinde olağanüstü bir macera deneyimliyoruz. Bu dizi, topluma karşı sorumluluğumuzu temsil ediyor: Çocuklarda eleştirel düşünceyi geliştirmek için üzerimize düşeni yaparak, özgür ve aydın vatandaşlar haline gelmelerini sağlamak. Tıpkı okumak, yazmak ve saymak gibi düşünmek de öğrenilir; doğuştan gelmez. Bu felsefi kitaplar dizisiyle, çocuklara, kafa yormayı, kendi kendilerine düşünmeyi, sorgulamayı, tez ve karşı tez geliştirmeyi, sorular sormayı öğrenmeleri için araçlar sunuyoruz.

 “Bir dünya kapanır, bir dünya açılır.” kitabınızın açılış hikâyesi. Öğretmen olduğum için beni derinden sarsan bir hikâyeydi. Özellikle anne olduktan sonra öğretmenliğimi de çok sorguladım. Bu hikâyedeki öğretmen de tamamen iyi niyetle hareket etse de öğrencisine verdiği sözü tutmuyor, ihanet ediyor. İhanet etmek insanoğlunun kaçınılmaz kaderidir diyebilir miyiz?

Evet, ihanet insan hayatının bir parçasıdır. Sadece mitolojik hikâyelere dönüp bakmanız, romanlar okumanız, tiyatroya, sinemaya gitmeniz, diziler izlemeniz, masallara dalmanız bunu görmek için yeterli… İhanet anlatıları her yerde! Ve insanlar bunca zamandır birbirlerine ihanet ettiğine göre, güvenin çok önce ölmüş olması gerekirdi. Ama hiç de öyle olmadı! Güven hâlâ var. İnsanlar hâlâ birbirlerine güveniyor, bunu yapmayı başarıyorlar. Bu da, bağ kurma ihtiyacının ve arzusunun her şeyden daha güçlü olduğunu, güvenme ihtiyacının ve arzusunun ihanet korkusundan daha güçlü olduğunu gösteriyor.

Aynı hikâye bana ihanetin bilinçli bir eylem olup olmadığını düşündürdü. İhanetin bilinçli bir eylem olup olmadığı üzerine neler söylemek istersiniz?

Kitaptaki ilk öyküde, öğrencinin sadece öğretmeni için yazdığı hikâyeyi, öğretmeninin sınıfta yüksek sesle okuması bilinçli bir ihanet değil. Dediğiniz gibi, iyi niyetle hareket ediyor. Ama bu bir mazeret değil! Bazen birine ihanet ettiğimizi gayet iyi bilerek de ihanet ederiz. İhanet eylemi bilinçli de olabilir, bir güven ilişkisini kırdığınızı bilirsiniz.

İnsanlara ihanet kelimesinin anlamını sorduğumuzda, “bir erkeğin bir kadını ya da bir kadının bir erkeği aldatması” gibi popüler ve ortalama bir tanımla karşılarız. “İhanet”in çok daha geniş bir tanımı var halbuki. Sizce bu tanımı neden sığ bir bakış açısına indiriyoruz?

Yetişkin bir bakışla, ihanet kavramından söz ederken “aldatmaktan” bahsetmenin sığ bir bakış açısı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü hayat arkadaşımız, genellikle en çok güvendiğimiz kişidir. Bu ihanetin acısı, bu güvenin derecesiyle orantılıdır. Dahası, bu tür bir ihanete birçok kurgu eserde, sinemada, edebiyatta, tiyatroda sıkça rastlanır… Çocukların dünyasına dönecek olursam, ihanetin genellikle onların arkadaşlık hikâyelerinin kalbinde yer aldığını görürüz.

Kitabınızda “ihanet” kelimesini “güven” kelimesiyle ilişkilendiriyorsunuz. Sizce “güven” ve “ihanet” kavramları birbirinin zıttı olduğu kadar anlamsal olarak da tamamlayıcısı mıdır?

Bu kavramlar özünde birbiriyle bağlantılıdır. Her zaman güvendiğimiz biri tarafından ihanete uğrarız. İhanet, ancak güven varsa mümkündür.

“Peki, bugün kime ihanet etsem?”, “Keçi peyniri kralı” ve “İhanet mi dönüşüm mü?” hikâyelerinizde kendi isteklerini seçtiği için arkadaşlarına ve ailesine ihanetle suçlanan insanlarla karşılaşıyoruz. Bu kişiler, hayatlarında bir şekilde ilişkilendiği insanların istediklerini yapsaydı bence en büyük ihaneti kendilerine yapmış olacaklardı. İnsanın kendine ihanet etmesi üzerine neler söylemek istersiniz?

Haklısınız, eğer seçimlerini yalnızca başkalarının arzularına uymak için yapmış olsalardı, kendi arzularını, tutkularını, bağlılıklarını unutsalardı, kendilerine ihanet etmiş olurlardı. Kitapta, “kendine ihanet etmenin” ne demek olduğunu anlamaya yardımcı olmak için birçok örnek verdim. Son dakikada fikirlerine ihanet etmektense başkalarının gözünde gülünç olmayı seçen karakter gibi. Bu zor bir seçimdir ve insanın kendine büyük ölçüde güvenmesini gerektirir.

İhanet çoğu zaman hiç beklemediğimiz insandan gelir. Güven hissinin ilişkilerimizde körlük yarattığını düşünüyor musunuz?

Belki de dediğiniz gibi, güven bir tür körlük barındırır… Ta ki ilk ihanete kadar! Ondan sonra, yeniden birine güvenmeden önce dikkatli olmayı, sorular sormayı, doğrulamayı, araştırmayı öğreniriz. Bu, her şeyden ve herkesten sakındığımız anlamına gelmez. Böyle bir şey korkunç olurdu. Bu, dikkatli davrandığımız, acele etmediğimiz ve uyanık olduğumuz anlamına gelir. Ve eleştirel düşünceyi devreye soktuğumuzu, güvenme ya da güvenmeme kararını vermeden önce sapla samanı ayırdığımızı gösterir.

Dizideki soyut kavramları ele aldığınız diğer kitaplarda olduğu gibi bu kitapta da sadece “ihanet” ve “güven”le sınırlı kalmayıp farklı çağrışımları da harekete geçiriyorsunuz: Özgürlük, irade, sorumluluk, sevgi, kuşku, vb… Çocukların sorularına güvendiğinizi, o sorulardan ilham aldığınızı biliyoruz. Bu çağrışımların çocukların sorularına nasıl etki edeceğini düşünüyorsunuz?

Evet, Çıtır Çıtır Felsefe’nin tüm kitaplarında olduğu gibi, burada da ana tema etrafında pek çok kavramı ele alıyorum, çünkü bir tema merkezde kalsa bile hepsi birbiriyle ilintili. Bahsettiğiniz konuyu, örneğin “özgürlük” kavramını ele alacak olursak, “güven” kavramının “özgürlük” kavramıyla da bağlantılı olduğunu görüyoruz. Çünkü bir başkasına güvenmek, aynı zamanda o kişinin özgür bir varlık olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Ancak özgür birine güvenebiliriz. Sonuçta, karşınızdaki kişiye güvendiğinizi söylüyor ama onu sürekli gözetim altında tutuyor ve ona her şeyi yasaklıyorsanız, bu güven değil, ancak şüphe olabilir.

Kitaplarımı, çocukların sorduğu sorular değil, bu kavramları irdelemiş filozofların fikirleri üzerine inşa ediyorum. Dizinin ortak yazarı, felsefe doçenti Pierre-François Dupont Beurier, yazmak için seçtiğimiz temayı ele almış filozofların düşüncelerini bana aktarıyor. Ben de bu felsefi içeriği, hem onların evreniyle bağlantı kurarak hem de anlayabilecekleri bir sözcük dağarcığı kullanarak çocuklar için ulaşılabilir kılmaya çalışıyorum. Ancak ve ancak bir tema üzerine yazmayı bitirdikten sonra çocuklarla buluşup tartışıyorum.

Umarım, “Güven ve İhanet” çocuklara sorgulamalarında eşlik eder, düşüncelerini yapılandırmalarına ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olacak araçları onlara sunar.

edebiyathaber.net (14 Haziran 2024)

Yorum yapın