Küçük şehrin şairi Erdal Dalgıç | Alihan Demir

Haziran 15, 2024

Küçük şehrin şairi Erdal Dalgıç | Alihan Demir

Şiir, kendine has dünyası ile az sözcükle çok duyguyu çağrıştıran bir duygu şifrelemesidir. Bazı şairlerin bazı sözcükleri yan yana getirme ve bunu cümlede anlamlı halde kullanabilme becerisi hep dikkatimi çekmiştir. Şair Erdal Dalgıç, bu yönüyle sözcüklerle oynayan birisi. Şairimiz, her ne kadar kendine “küçük şehrin şairi” diyerek kendini küçük görse de hatta kısa yazarak çekingen dursa bile aslında iyi olan eser kısadır. Önemli olan fazlasını atma becerisidir.  Ünlü bir heykeltıraşa bu muhteşem heykelleri nasıl yaptığı sorulduğunda heykeltıraş, basitçe cevaplar bu soruyu. Sanatçının, fazlalıkları atarak geriye kalana heykel dediğini hatırlayalım. Erdal Dalgıç tarz olarak böyle kurar şiirden ülkesini. Uzun uzun anlatılacak bir meseleyi uzatarak başımızı ağrıtmaz. Betimlemelerle lafı süsleyip topu taca atmaz. Tam tersine hareketsiz bir toptan öyle bir atak yapar ki siz çalımı yediğinizi bile fark etmezsiniz.

“Ben şiire âşık oluyordum, siz kadın sanıyordunuz,” diyerek mesajını başka şeylerin arasına saklamaz. Edebi eserlerde bazen sayfalarca betimlenen kadın öznesine, tek cümleyle seslenip gel “yaralarımızı birbirimize değdirelim” diyerek az ve öz olmanın zirvesinde gezdiğini görebiliriz. Burada metafora, imgeye veya sembole sığmayacak kadar derine indiğinden dümdüz bağırır şiirlerinde.  İçinde girdiği şiirsel ruh, ona portakaldan limona şaraptan denize kadar basit kelimelerle şiir yazdırabilir. 

“Sarhoş ediyor/Sallayarak sürekli/Hayat ki/Seni./ Ah canım!/ Hadi yasla başını,/Biliyorsun/Ben aşk’ım” der Susmalar kitabında. Her şeyden önce aşktır ve aşk adamıdır. Aşık olmayı, aşkın kendisini sever. Kadınlar, kendileri için şiir yazıldığını umarak sevinse de şairimiz, bir kadına yazmaz. Herhangi bir yerde herhangi bir kadının yaşadığı aşkı sever o. Ondaki aşk, tasavvuftan önce erotizmden sonradır.  Tene temas eden şiirlerde iyileştirir kendini şair.

En uzun şiiri Ya Star’dır. Orada anlatır bademcikleri şiştiğinde boğazına giren parmağın neler ettiğini. Bu haliyle Dalgıç’ın şiirleri hem bireysel duyguları ifade eder hem de toplumcu gerçekçi tutumunu sürdürür.  Başka şiirinde ikinci yenicidir. Sonra fark edersiniz ki modern ve postmoderndir. Akademinin soyut ve işe yaramaz terimlerine tekme atarak Diyarbakır küçelerinde bir çocuk yüreğiyle koşturur;

“Yüreklerimiz büyük büyüktü/Küçük ayaklarımızla/Daracık küçelerinde./Gezerken, geçmişini atalarımızın,/Taştan evlerin duvarlarına/Sürerdim ellerimi./Cennet burasıydı/Ve her keresinde/Urfa kapısından/İçine doğuyordum Sur’un/Düşlerimi suluyordu Anzele………”

.

Seyrüsefer’de “Ağlamayı en çok ben bilirim,” der ve ağız dolusu güler. En çok gülenlerin ağlamalarını saklamak için güldüğünü söyleyen psikanalizcilerimiz gelsin de tufan görsün. Biz üretenler, acımızı demleyip size; sözü zemberekten demleriz ve afiyet olsun deriz. Dalgıç, us ve rüya ile ördüğü eleğinden süzdüğü dizeler bahşeder bize.

Sırtıma koyduğunda/Elini/Akdeniz çağı/Başlamamıştı henüz/Dağ yokuşlarında/Anemonlar/Varlığımdan bihaber/Ben sevilme/Telaşından, halsiz./Sırtıma koyduğunda/Elini/Bütün denizler ve/Bütün anemonlar/Benimdi

Heidegger’e göre, sanat, hakikatin işe koyulmasıdır.  Şairimiz de onun yolunu izler. Şumu’nun Güncesi’nde şöyle der şairimiz: “Hiç tanımadığım biri dua etmiş bana hep gülebileyim diye.” Bu yönüyle kulağı kesiklerdendir. Sokağın jargonunu bilir de ince ince sızdırır bunu şiire. Argo ve küfre inmeden jargonu elden düşürmeden tetik çeker ve zarf atar zamazingosuna. Çarpıcı, sarsıcı, kesici şiirlerden örülü bir dili vardır. Kâğıt kesiğine benzer şiirleri. Fark ettirmeden kesip kanatır ama acısı fazladır. Merhem tutmaz. Bu yönüyle vurkaç taktiğiyle şiirle vurup siz daha şiiri zihinde düşünüp anlamlar yüklerken o kaçıp gider. Şairimizin de şiirleri böyledir işte. İyi dinlerseniz kısa bir şiiriyle vurulup aşka düşebilirsiniz. Aşkla kalasınız, aşka kalasınız, aşık kalasınız.  

Teslim et duygularını/Bir şaire/Sevsin, büyütsün/Saklasın/Görülmeyen sözcüklere/Duyulmayan resimlere

edebiyathaber.net (15 Haziran 2024)

Yorum yapın