Ezgi Karaşin’in yalnızlığıyla direnen kadınlar için yazdığı ikinci romanı “BENİMLE BERABER” Masa Kitap etiketiyle raflarda.
Tanıtım metninden
Genç kız, anne, anneanne…
Her birey dönemlerinin kendilerine sunduğu kültürel ve toplumsal yaptırımlardan etkilenir. Hayatları, ayrışmak ve bağlarına sahip çıkmak arasında tercih gerektirirken yaşananların etkisinden kaçabilmek mümkün olacak mıdır?
Kitaba Dair
Üç kuşağın yaşadıklarının anlatıldığı roman, toplumun zamanla değişimi ve bireylerin kimlik arayışlarına odaklanır. Başkaldırıya kimi insanlar erken başvurur kimisi de geç kalır. Köklerinden kopamayan Sevim Hanım’ın, kızları Nermin ve Zerrin’le arasındaki ilişki; torun Selin’in hayatında bambaşka izler yaratır. Tüm karakterler kendi hikâyelerini yaşarken, Türk toplumunun yarattığı kimlik kodları da üzerlerine yapışmıştır. Türkiye’de anne olmak, kadın olmak, eş olmak, kız çocuğu olmak doğuştan gelen bazı beklentilere gebedir her zaman. Bu beklentileri kırmaya çalışan dört kadınlı bir toplum romanı Benimle Beraber. Ne başı ne sonu olağandır. Bu coğrafyadaki tüm kadınların hayatlarında olduğu gibi “kendi gibi olma” hakkının duvarları karakterler için de kalındır. Sayfalar boyunca sınırlar zorlanır, tabular aralanır, kalpler daima başkaldırır ama bir gerçek göz ardı edilmiştir: Evden çıkmak mümkün değildir, ne kadar uzağa giderseniz gidin her daim eve geri dönülecektir.
Kitaptan Birkaç Alıntı
“Hayat böylesine başı ve sonu belli olan bir sahneyse tüm bu çaba nedendi? İnsanlar neden çocuk doğuruyorlardı mesela, ölümü neden kimse aklına getirmiyordu? Ebeveynler en kutsal sevgiyle tanınırken böylesine acıya bir canı maruz bırakmak o sevginin neresindeydi? Anne ve babanın evladının ölümünü görmemeyi dilemesi, kişiyi bu acıdan azade mi kılıyordu?”
“Bazı aydınlanmalar vardır. İnsan istekleri ve yaşadıkları arasındaki farkın büyüklüğünün ayrımına varır. Bir zamanlar parmak ucu kadar yakın görünen o ihtimallere ulaşmak, büyük bir çaba gerektirmektedir.”
“Kişinin hayatta kalabilmesi için para kazanma gerekliliği, ekonomik olarak kendini güvende hissetmemesi; hayattan aldığı tadı, insanlarla kurduğu ilişkilerini, geleceğe karşı bakışını etkilerdi.”
Arka Kapak Yazısı
Duygulardan kaçmak için elleri ve zihni işler tutmak, insanın varoluşundan beri kabul gören bir eylemdir. Her daim yapılacak işleri, büyük sorumlulukları olanlar hassasiyetleri yok saymayı çok iyi becermezler mi? Sonuçta yaşam, istikrarlı bir çaba gerektirir. Gayret eksik olduğunda deneyimlenen, tek yöne akan bir nehirde salınmak değildir; akıntı ve fırtınalarla dolu bir denizde yolunu bulma çabasıdır yaşam.
Yeni bir gün çeşitli ihtimalleri kapsayarak her anında dönüşüm ve sonucunda değişimi barındırır. Her hareket bekleyen bir tohumu uyarır, gelişmesi için örtülü mesajlar gönderir. Koşullar uygun olunca uyuyan tohumlar canlanır. Gece güne döner, gökyüzü aydınlanır.
Sonucunu düşünmeden yapılan eylemler gerçek iyiliktir. Ötesi ancak perdelenmiş menfaat beklentisidir.
Kişi ne yaparsa yapsın, nasıl yaşarsa yaşasın bir gün hepsi biter. İyi bir insan olmak, elde kalan tek şeydir.
Bu roman; Nermin’in, Selin’in, Zerrin’in ve Sevim’in iyi olma, tüm olan bitene karşı iyi kalma hikâyesidir.