Kültür ve onun kurucuları olan ayrıcalıklı sınıf,
iyilik, ahlak, dürüstlük, kahramanlık gibi toplumsal
erdemleri yoksulların sırtına yüklemiştir
Arkeolog ve yazar İsmail Gezgin aynı zamanda çok iyi bir hikâye anlatıcısı. Kitaplarının izini sürdüğünüzde arkeoloji ve tarih biliminin işleyişi ve sonuçları ile ilgili, son derece eleştirel ve gerçekçi fikirlerinin izini sürebilirsiniz. Kendi çalışma alanı ile ilgili çıktıların tarihler boyunca ve günümüzde dahi iktidar sahiplerinin toplumların ezilen kesimleri üzerindeki iktidarlarının devamına hizmet etmekte olduğunu söyleyen Gezgin; arkeolojinin, sadece maddi kalıntılarla değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bağlamlarla da ilgilenmesi gerektiğini önceki kitaplarında da vurgulamıştı. Gezgin bu kez, içinde bulunduğumuz yıl içinde çıkardığı kitabında, antik çağlardan günümüze kadar, ötekileştirilen grupların izini sürüyor. Hizmet sektörü çalışanları, emekçiler, işçiler, dar gelirliler, kadınlar ve çocuklar gibi toplumun marjinalleştirilen kesimlerini merkeze alarak onların hikayelerini gün yüzüne çıkarıyor.
Gezgin, Walter Benjamin’in “Hiçbir kültür ürünü yoktur ki aynı zamanda bir barbarlık belgesi olmasın” sözünden yola çıkarak, medeniyetin arkasında saklı kalan barbarlık hikayelerini gözler önüne seriyor.
Kitap, arkeolojik eserlerin estetik yönüne odaklanmanın, bu eserlerin üretim sürecindeki emeği ve zorlukları göz ardı ettiğini eleştirirken; tarihsel metinlerde adı bile geçmeyen, kölelerin, madencilerin, aşçıların, hizmetkarların ve hatta hayvanların, kısacası toplumun demirden dişlilerini işleten ve bu dişliler arasında kaybolup adı bile anılmayan, gerçek ezilenlerin emeklerinin önemine vurgu yapıyor.
Antik Yunan ve Roma’da kadınların kamusal alanda görünmez kılınması ve erkeklerin tanrısal bedenler olarak tasvir edilmesi üzerine derinlemesine analizler yapıyor. Kadınların ev içi rollerine hapsedilmesi ve cinsiyet rollerinin tarihsel olarak nasıl inşa edildiği de bu kitapta okuyacaklarınızdan.
Gezgin, tarımsal kültürün gelişmesiyle birlikte iş bölümünün, uzmanlık alanlarının ortaya çıkışı ve bu süreçte ötekileştirmenin nasıl başladığını açıklıyor. İş bölümünün, iktidarın ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir faktör olduğunu belirtiyor.
Kitabın sonunda, medeniyetin inşasında hayvan emeğinin rolünü tartışılırken, hayvanların emeğinin nasıl görünmez kılındığı ve tüketim kültüründe hayvanların nasıl endüstriyel nesnelere dönüştüğünü de anlatıyor.
“Ötekilerin Arkeolojisi”, toplumsal tarihin derinliklerine inen, ötekileştirilen grupların sesini duyuran ve arkeolojinin sınırlarını zorlayan çok önemli bir kitap. İsmail Gezgin’in derinlemesine analizleri ve akıcı anlatımıyla, bu kitap okuyucularını tarihin karanlık köşelerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
edebiyathaber.net (22 Temmuz 2024)