İrem Seval Öcal: “Geçmişte yaşadıklarımızdan aldığımız dersler bizi geleceğe yönlendirebilir”

Ağustos 5, 2024

İrem Seval Öcal: “Geçmişte yaşadıklarımızdan aldığımız dersler bizi geleceğe yönlendirebilir”

İrem Seval Öcal ile Velespit Yayınları etiketiyle okurla buluşan öykü kitabı “Dünyayı Aşure Kurtaracak” hakkında konuştuk.

İrem Hanım, ilk öykü kitabınız “Dünyayı Aşure Kurtaracak” geçtiğimiz yılın ilk günlerinde Velespit Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Kurmaca türlerle olan ilişkiniz, yazma serüveniniz ve ilk öykü kitabınızın ortaya çıkış sürecini sizden dinleyelim.

Okumayı öğrendiğim ilk zamanlardan beri çok severim. Hatta babamı okul öncesi yaşlarda her akşam kitap okurken görmek bence bunda en büyük etken. Sonrasında yazar olma hayali, günlük tutmak, orta okul döneminde okul gazetesinde küçük çalışmalara katılıp gazetecilik hayalleri kurmakla yazmaya zemin hazırladı. Okuduğum türler konusunda bir ayrım yapamam fakat gerçek anlamda yazma çabalarım ilk olarak şiirle başladı. Lisedeki öğretmenlerimin yazdıklarımı incelemesi ve desteğiyle de bir süre devam ettim. Üniversitede de alanım dışında olsa da yine dil ve edebiyat bölümündeki hocaların desteğiyle okuldaki etkinlikler için bazı metinler ve şiirler yazmaya devam ettim. Bir gün okuldaki duyuru panolarından birinde Akgün Akova’nın yaratıcılık semineri afişini gördüm. Beni oldukça etkiledi ve meraklandırdı. O dönem katılamadım ancak mezun olur olmaz hemen seminerlerin uzun süreli katılımcısı olma fırsatını buldum. Daha sonra yaratıcı yazarlık derslerine de katılınca belki orada Sait Faik’le ilgili yaptığımız çalışmalardan etkilendim. Arkeolojiye olan ilgim de zamanla arttı. Bu durum beni öykü yazmaya daha da teşvik etti. Eğitimime devam ettiğimde okul döneminde, iş hayatının yoğunluğunda ara vermek zorunda kaldığım zamanlar oldu. Bu arada fırsat buldukça başka usta yazarlardan da dersler aldım. Onların da bana kattıklarıyla, yazılanların yıllar içindeki bir birikimin sonucunda öykülere dönüşmesiyle Velespit Yayınları’nın rehberliğinde bir dosya haline getirdik. Geçtiğimiz yılın Şubat ayında da okurlarına ulaştı.

Öykülerinizin merkez izlekleri nostalji, aşk, aile, komşuluk, arkadaşlık, geleneksel değerlere özlem, kadınlık-erkeklik halleri, beklentiler ve hayal kırıklıkları … İnsanın temel dertlerini öykü formuyla derinlikli biçimde görünür kılmaya çalışırken nasıl bir süreç işliyor?

Öykülerde anlatmak istediğim konuları işlerken hem daha etkili bir anlatım hem de okuyanın daha da keyif alması için bazı anlatım tekniklerini kullandım. Bilinç akışı bunlardan biriydi. İçerisinde bilimkurgu ve fantastik türde öyküler de var. Bunun dışında hepimiz çocuklukta ya da geçmişte yaşadığımız güzelliklere özlem duyabiliriz. Geçmişte yaşadıklarımızdan aldığımız dersler bizi geleceğe yönlendirebilir. Miras kavramı bizim için hem maddi hem de kültüreldir. Her seyden önemlisi de tarihi ve kültürel açıdan oldukça zengin bir ülke de yaşıyoruz. Burada yazacak konu bitmez. Bu çeşitliliğin öykülere kaynak olması da bana okumanın ve yazmanın sonsuz yolculuğunu sunuyor. İnsanın temel dertleri de hepimizin hayatında bir parça. Okuyan da bu nedenle öykülerde kendisinden bir parça buluyor. Yaşamın mucizelerinin yanı sıra gerçekliğini ve samimiyetini de yazıya aktarabilmek için yazılanları tekrar tekrar okumak, bir de demlenmesini sağlamak ve süzgeçten geçirip en güzel haliyle okura sunmak gerekiyor.

Öykülerinizde masalsı ve bazen de fantastik anlatım eşliğinde hikaye etme, özetleme, umutlu sonlar ve geçmişe dönüş belirgin biçimde ön planda. Öykülerinizin dil anlatımıyla ilişkili olarak bu durumun nedenleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Yazıyla aktarmak istediğimiz konulara değinmek için öyküde sınırlı bir alanımız var. Karakterin öykünün sonunda uğradığı değişimi göstermek ya da başından geçenlere nelerin sebep olduğunu göstermek için bazen geçmişine dönmemiz gerekir. Umutlu sonların sebebi de belki de benim kişiliğimden kaynaklı. Hep iyimser bir insan olmam. Yaşadığım olumsuz olaylar olsa da güzelliklerin de yaşanacağına dair hiç umudumu kaybetmemem. Kötülerin varlığının farkında olup iyiliği tercih etmem. Bunları masalsı ve fantastik bir dille aktarmak da okuyanı günlük hayatın icinde tutarak karakterle kendini özdeşleştirmesini sağlarken yeri geldiğinde dışına da çıkararak başka bir evrende gezinme şansı verir.

Öykülerinizin ilk taslaklarını nasıl oluşturuyor ve geliştiriyorsunuz?

Yazma öncesi yaratıcılığı tetikeleyecek bir şeyler okurken izlerken, dinlerken önce notlar alıyorum. Sonra metin taslak halinde ortaya cıkmaya başladığinda anlatımı güçlendirmek ve samimi, gerçekçi olmasını sağlamak icin daha fazla inceleme, gözlemleme yapmaya başlıyorum. Anlatmak istediklerimin üzerine daha çok okuyorum.

İrem Hanım, son günlerde neler okudunuz, önümüzdeki dönemde yeni üretimleriniz olacak mı?

Aslında içimde bir yerde hep bir çocuk karakter yaratma isteği vardı. Bu da beni zamanla çocuk edebiyatına yönlendirdi. Bu konu üzerine de eğitimler aldım. Okumaya ve yazma çalışmalarına devam ediyorum. Oldukça keyifli bir o kadar da emek gerektiriyor. Günlük hayatın telaşında kısa bir süreçte tamamlayamayacak olsam da bir eser üzerine çalışmaya devam etmekteyim.

Her ne kadar okuma ve yazma deneyimleri, işçilik ve gözlem gücü önemli olsa da öykülerinize başlarken ilham kaynaklarınız neler oluyor?

Mümkün olduğu kadar okumak. Diğer sanat dallarıyla da ilgilenmek. Film izlemek. Bunların doğrultusunda yazmak istediğim ve belirlediğim bir konu varsa özellikle o konu üzerine araştırmalar, gözlemler yapmak. Kitaplar okumak.

Öykülerinize uzun zaman çalıştıktan sonra nasıl bir hisle son noktayı koydunuz?

Yeni şeyler keşfettiniz mi, öykülerinizin duygu ve düşünce dünyanıza ne gibi katkıları oldu. Yazmak istediğim bir konu varsa o konuda araştırma yaparken kitaplar okurken her geçen gün yeni bir şeyler öğreniyorum. Bu kendini yenileme hali beni oldukça mutlu ediyor. Bir nevi keşif de diyebiliriz. Özellikle arkeolojiyle, tarih öncesi çağlar, antik coğrafyayla ilgili araştırmalar yaparken fantastik ve gizemli bir dünyaya misafir olmuş gibi hissedebiliyor insan. Öykülerin sonuna da genel de ortaya çıkış sürecinden sonra olay örgüsü belirleyebiliyor. Öykünün türüne göre de beklenmedik bir son yazmamız gerekebilir.

İrem Hanım, odaklandığınız izleklerden hareketle özellikle öykü türünü seçmenizin nedeni nedir?

İlk soruda da bahsettiğim gibi Sait Faik’le ilgili birkaç çalışma içimde hep bir yazma isteği varken beni yönlendirmiş olabilir. Roman türünde de çalışmak isterim. Ancak daha uzun soluk bir çaba gerektiğinden şu anda pek de mümkün değil. Bazen de yazacaklarınız hem türü hem de teması açısından sizi seçiyor.

Öykü türünde başucu yazarlarınız ve öykü kitapları hangileri?

Sait Faik ve bütün kitapları diyebilirim. Aziz Nesin, Tomris Uyar, Füruzan, Orhan Kemal, Sabahattin Ali, Osman Şahin aklıma ilk gelenler. Bütün öyküleri diyebilirim. Hocalarımdan Jale Sancak var. Mahir Ünsal Eriş, Ahmet Büke gibi daha sonraki nesil yazarlar da öykülerini sevdiklerim arasında. Gabriel Garcia Marquez’den On İki Gezici Öykü şu anda ilk aklıma gelenler.

Dergiler, kitaplar, dijital mecralar, sosyal medya… Yayıncılık ve okur kitlesinin geldiği son noktayı da göz önünde bulundurarak öykü türünün geleceği hakkında ne gibi öngörüleriniz var?

Nasıl ki edebiyat kökleri asırlardır toprağa sıkıca bağlı bir ağaç gibi basılı ya da dijital tüm mecralarda varlığını sürdürüyorsa öykü de onun en sağlam dallarında biri olarak eserlerini vermeye devam edecek. Dijital dünyanın gelişimiyle insanların okuma alışkanlıkları değiştiniz düşünüyorlar. Ancak benim gibi okumayı hayatının vazgeçilmez bir parçası yapan insanlar aynı zamanda okuma süreci yazmaya da hizmet ediyorsa yazının türleri arasında okumak icin herhangi birini daha çok seviyorum diye bir ayrım yapmayabilir. Dijital platformlar ise yeni yazarların okura daha hızlı şekilde ulaşmasını sağlayabilirken yazarın da araştırması, incelemesi gereken bilgi ve verilere daha hızlı ulaşmasını sağlayabilir.

İrem Hanım, Dünya ve Türkiye özelinde iklim krizi, salgın, savaşlar, göçler, ırkçılık ve her geçen gün daha da artan temel eşitsizlikler üzerinden düşündüğümüzde bu zorlu zamanları sanat aracılığıyla daha az hasarla atlatabilmemiz mümkün mü sizce?

İş Bankası Yayınları ile basılan ve Can Yücel çevirisi olan dünya klasiklerinin başında, Can Yücel’in çok güzel bir edebiyat tanımı var. Edebiyata yalnız eğitim öğretim hayatımızda okutulan bir ders değil de oradaki tanımdaki gözle bakarsak dünyada bir şeylerin daha da güzelleşeceğini düşünüyorum. İnsanların hoşgörüsü artar. Empati kurma becerisi gelişir. Dünyaya yalnızca kendi gözleriyle bakmak yerine çok yönlü görüp düşünebilirler. Diğer sanat dallarını da işin içine katarsak Dostoyevski gibi “Dünyayı güzellik kurtaracak” diyebiliriz.

edebiyathaber.net (5 Ağustos 2024)

Yorum yapın