Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Bayram S. Taşkın’ı, eşi Yasemin Taşkın ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yalnız kalabileceği, rahatsız edilmeyeceği bir yer tercih eder. Yazları balkonu, kışları ise oturma odasını kullanır genellikle. Tabii çocuklar -üç kızımız var- yatmış, ev sessizliğe bürünmüş olmalıdır. Sorunun devamı için ise aklıma ilginç değil ama hoş bir anı geliyor. Unutulmuş Zamanların Hikâyesi’ndeki Kambur Dev’in Sümbül’e duyduğu aşkı anlattığı bölümleri yazdığı sıralar en küçük kızımız daha dört beş yaşlarındaydı. Bayram, onu biraz zayıf yapılı ve narin yaratılışta olduğundan Serçe’m diyerek seviyordu. Bölüm bittiğinde gördük ki Sümbül mini minnacık, sevimli bir kadın; lakabı da ‘Serçe’ oluvermiş. Bu, unutamayacağımız küçük bir anı bizim için. Bir de bir romanı henüz yazma aşamasına geçmediği, tasarladığı olayları ve kahramanları kafasında şekillendirmeye çalıştığı, kısa notlar aldığı dönemlerde, kızların adlarını dalgınlıkla karıştırdığı sık olur.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Ben de kitap okumayı severim. Fakat okuduklarımız hakkında birbirimizle çok etkileşim ve paylaşım içinde değiliz maalesef. Çünkü Bayram’ın bir kitaptan beklediğiyle benimki farklı. Ben, kitabın ne anlattığıyla ilgilenirken; o, yazarın nasıl anlattığıyla ilgileniyor. Biz daha çok onunla kendi kitapları basılıp eline ulaştıktan sonraki mutluluğunu, hakkında çıkan yazıları, yazmayı düşündüğü yeni kitabın konusunu, yazarlıkla ilgili hayallerini paylaşıyoruz.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazacaklarıyla ya da yazdıklarıyla ilgili çok fazla fikrimi aldığını söyleyemem. Yaratım sürecinin her aşamasında bir başına olmayı seviyor. Bir öykü yazmışsa okutur ve sadece beğenip beğenmediğimi sorar. Eğer yazdığı bir romansa tamamen bitirmeden okumamı bile istemez benden. Bazen bana ve kızlara, “Şöyle bir kahramanım var, adı ne olsun?” diye sorar fakat günün sonunda yine kendi bulduğu ismi verir kahramanına.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazarken yalnızlık ve derin bir sessizlik istiyor. Bu sebeple vazgeçemediği en güçlü ritüeli “gece yazmak” diyebilirim. Akşam on, on bir sularında çalışmaya başlar ve geç saatlere kadar çalışır. Yaz tatillerinde bu süre daha da uzar ve sabaha kadar kalkmaz bilgisayarın başından.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Son olarak eve, yaşadığımız şehrin tarihini, kültürünü, örf ve âdetlerini, önemli şahsiyetlerini anlatan bir torba dolusu kitapla geldi. Galiba yazmayı düşündüğü bir romanla alakalı hazırlık yapacak. Ama onları okumaya henüz başlamadı. Şu an elinde, Kurmaca Bir Dünyadan isimli kalınca bir kitap görüyorum.
edebiyathaber.net (8 Ağustos 2024)