İrlandalı yazar Paul Lynch’in geçtiğimiz yılın edebiyat dünyasına damgasını vuran 2023 Booker Ödülü sahibi romanı Peygamberin Şarkısı yakında Deli Dolu Yayınları tarafından yayımlanıyor. Kitabın çevirmeni Mert Doğruer Peygamber Şarkısı’na dair ilk izlenimleri anlattı:
Bizim sektörde metinler yayına hazırlanırken üç farklı gözle bakılır: çevirmen gözü, editör gözü, okur gözü. Hazırlayanların da işi hakkıyla yapmak için aslında üçünü de mümkün mertebe düşünerek çalışması gerekir.
Peygamberin Şarkısı boğucu bir temayı öyle oturaklı bir üslupla, öyle zorlu bir teknikle işliyor ki, bahsettiğim hassasiyeti göstermek için kendimi en çok zorlamam gereken eser oldu.
Ülkesi polis devletine dönüşerek uçuruma sürüklenen Eilish Stack, ömrünü adadığı yaşam düzenini olabildiğince korumak için yapması gerekenlerle, kontrolünün tamamen dışında gelişen ama ailesini de içine çeken faşizm anaforuna vermeleri gereken tepkiler arasında sıkışıp kalıyor. Lynch dünyamızda ne acıdır ki birçoklarının maruz bırakıldığı bu dramayı hem bunalımı kusursuz yansıtan, paragrafsız ve kendi deyimiyle “klostrofobik” usul yönünden hem de elini hiç korkak alıştırmadan, en ağır yönlerinden de sakınmaksızın esas yönünden betimlerken öyle acımasız, öyle gerçekçi ki Eilish’inkine benzer ikilemlerin içinde buluyorsunuz kendinizi: Acaba teslim mi olayım, yoksa direneyim mi? Şükür ki benim kafamda çevirmen bakışının teslim olduğu yerde okur bakışı galebe çaldı da sağ salim bitirebildim işimi.
Kurguda örneklerine özellikle son yıllarda maalesef sıkça rastladığımız türden yönetim baskıları görüyoruz. Yaşadığımız evrenin “gerçek ötesi” yönetimlerindeki aktörlerden aşina olduğumuz söylemlere o kadar paralel pasajlar var ki birçok okurun bu kitabın orijinaline karşı Stockholm Sendromu’na benzer bir bağ kurduğunu okudum, açıkçası ben de onlara dâhil oldum. Yazar, Batı’nın “medeni” dünyasından ötede yaşanan ve çoğumuzun tanıklık ettiği şekilde, hadsiz kişilerin “gelişmemiş toplumlara müstahak” deyip geçtiği tipte bir trajediyi bu kez kendi ülkesi İrlanda’da hayal etmiş. 90’ların başında Bosna’da olduğu gibi, burada da yine Avrupa devletleri burunlarının dibindeki İrlanda’ya insani müdahalede bulunmuyorlar, gücünün sınırları pek seçilemeyen tiran kadrosuyla, direnmeyi seçen İrlandalılar arasında çıkan iç savaş, çağımızın “gelişmiş” dünyasında bile nasıl köklü bir yıkıma yol açabileceğini her telden okurun anlayabileceği vurgularla, özenle anlatıyor. Hem genel açıdan hem de münhasır konularda birçok ikileme dikkat çektikten sonra da “dünyanın sonu” yorumuyla kreşendosunu yaparak taçlandırıyor eserini.
Bu felaketler silsilesinde, Stack ailesinin kaderiyse Eilish’in bir gece kapısında, İrlanda istihbaratının yeni kurulan biriminden iki memuru bulmasıyla değişiyor; öğretmenler sendikasında yönetici olan kocasıyla görüşmek isteyen memurların biri Azrail ötekisi zebani desek yeridir. Eilish’in dört çocuk, üç yetişkinden oluşan ailesinin bundan sonra yaşadıkları hakkında daha fazla ayrıntı vermek feci spoiler olur, o yüzden ben de şöyle bitireyim: “Patronus büyüsü” yapmayı bilmiyorsanız, bu şaheseri elinize aldığınızda yanınızdan çikolatayı eksik etmeyin.
edebiyathaber.net (23 Ağustos 2024)