Hakan Günday, Kitap Fuarı’nın son gününde okuyucularla buluştu. Marmara Salonu’nda gerçekleşen söyleşiye ilgi büyüktü.
Etkileşimli bir şekilde gerçekleşen söyleşide okuyucular sordu, Günday cevapladı.
“Tüyap’a ikinci kez katılıyorum. İlkine bundan 12 yıl önce katılmıştım. Yeni çıkan kitaplara değer veren tuhaf 30 kişi vardı. Şimdi ise salonun bu kadar kalabalık oluşu tuhaf, çok teşekkür ediyorum.” diyen Günday, konuşmasında daha çok okurlara söz verdi, “Siz konuşun istiyorum, bu toplantılar benim için ilham alışverişi. Ben sizin söylediklerinizden ne kadar öğrenirsem, ne kadar bilgi alırsam benim için kar. Eve giderken iki kulağımın arası ne kadar doluysa, ben o kadar mutluyum” dedi.
Günday, bir okuyucunun ‘romanlarının çıkış noktasının ne olduğu’ sorusuna şöyle cevap verdi: “Sorular.. Ben öyle edebiyatla ilgili büyük bir geçmişe sahip değilim, bu işe suya atlar gibi girdim. Çok bilinçli değildim, hala değilim. Sonra fark ettim ki beni ilgilendiren, bana hikayeler anlattıran tek unsur sorular. Bunlara cevap bulmak için soru sormuyorum, daha çok soru sorulsun diye hikayeler yazıyorum. O sorular da genelde insan olmanın sıkıntıları üzerine oluyor. Yıllar içinde dönüp baktığımda bu soruların tek bir ortak noktası var, benden toplumu çıkardığın zaman geriye ne kalıyor? Benim yazdıklarım bunlarla ilgili. Toplumdan insanlık tarihini çıkar, o nedir, nasıl tanımlanır? Eğer insan bağımsız bir varlık olsaydı neye benzerdi? Bu sorulara hizmet edecek hikayeler oluşuyor kafamda.”
Temel soru iletişim
Günday son romanı “Az” ile ilgili olarak şunları söyledi: “Romandaki soru, insanlar birbirini ne derece yanlış anlayabilirler, hangi aşamada olağanüstü dehşet verici şekildi yanlış anlaşılabilirler? İletişim ne derece güvenilir bir tekniktir? Bizler dünyayı ne kadar algılayabiliyoruz? Yani bu kitapta temel soru, iletişim.”
Her soruyu dikkatle cevaplayan yazar yazım sürecinin nasıl başladığını ise “Önce kelime… Benim kitaplarımı oluşturan sorularla ilintili bir kelime bulmam lazım. O kelime daha sonra kitabın adı oluyor ve bana ne düşündürüyorsa onu yazıyorum. Yazı yazmak çok temel bir şey. Başkalarıyla kuramadığınız iletişimi kendinizle kurabilmenin yolu. Yazı yazmak en iyi düşünme biçimidir” sözleriyle anlattı.
Bir okurun “Her kitabınızda başka bir Hakan Günday var. Bir önceki kitabınız daha mükemmel olurken bir sonrasında bazen hayal kırıklığı yaşıyorum. Tabii bu beklentileri çok yüksek tutmanızla ilgili” şeklindeki eleştirisi karşısında “İşin esası bu. Bütün eserler, kitaplar, albümler, tablolar onları üreten insanların verdikleri molalardır. Üretici yolda mola veriyor ve sen de tesadüfen aynı yerde mola veriyorsun, aynı yerden etkileniyorsunuz ve sonra oradan ayrılıyorsunuz. Daha sonra üretici bambaşka bir mola yerinde duruyor, sizse başka yere gitmişsiniz. Doğal olarak ‘niye orada durdunuz, keşke aynı yerde olsaydık’ diyorsunuz. Zaten herkesin yaptığı her işi beğenmek zordur, çok nadirdir” dedi.
Milliyet (26 Kasım 2012)