Zaman hakkında neler biliyoruz? Modernitenin en büyük belalı kavramlarından biri olsa gerek. Bazen her yere yetişmek için eminim birçoğumuz kendimizi tabiri caizse at gibi koştururken bulmuştur. Tam da bu deyimi gerçekleştiren bir annenin hikâyesi bu.
Okulların yakın zamanda açılacağı bu günlerde birçok anneyi telaş sardı. Çünkü nedense bizim toplumumuzda çocukların yükü sadece annedeymiş gibi bir algı var. Hatta okulda, sokakta bir sorun olduğunda çocuk ile ilgili ilk aranan kişi anne olabiliyor. Bazen bunu iyi düşünmek gerek. Çocuk, her iki ebeveynin sorumluluğunda ve bakımında da her iki ebeveyn sorumlu. Annelik müessesine giriş yapan tüm kişiler farkında varmadan ya da farkında olsa dahi bu durumu çocuğun iyiliği için değiştiremeyenler maalesef kendilerini bitmek bilmez bir cenderenin içinde buluyorlar. Biraz onların yalnız olmadığını tüm dünyada neredeyse en çok annelerin koşturduğunu göstermek için bu kitabı paylaşmak istedim.
Gerçi hikâyemizde anne ve iki çocuğunu görüyoruz. Babaya dair bilgi bulunmamakta. Çocukların gözlemlerinin yansımasını okuyucu olarak tanıklık ediyoruz. Annenin yaşadığı tüm günler birbirinin aynısı. Sabah saatlerinde çocukları okula yetiştirmek için koşuyor, işine yetişmek için koşuyor, iş çıkışı alışveriş yaparken koşuyor, sonrasında çocukların kurslarına götürmek için koşuyor e hali ile tüm bu koşuşturmanın yarattığı yorgunlukla geceleri mecali kalmadan yeni güne başlıyor…
Düşünün bu koşturma kaç kişiye tanıdık gelmiştir? Çocukların sorumluluğu, evin idaresi neredeyse her şey tek bir ebeveynin üzerinde olduğunda ne gün yetiyor bireye ne de geceler. Çocuklarda bunun farkında. Belki annenin zamanı iyi idare edememesi ya da bazı şeylerden vaz geçmesi gerektiğini onlar daha net görebiliyor dışarıdan bakınca.
Tüm bu koşturmadan sonra ne mi oluyor? Ve o beklenen dönüşüm gerçekleşiyor. Bir sabah uyandıklarında anneleri artık bir “at” olarak güne başlıyor. Varın gerisini siz merak edin kitaptan okuyun…
Zaman hakkında ne biliyoruz demiştim ilk cümleme başlarken. Zaman herkes için bambaşka ilerleyen bir kavram. Hepimizin algısı ve yaşam döngüsü ile başka bir şeylere dönüşebiliyor. Kavuşmak için gün sayan biri için zaman asla ve asla hızlı akmıyordur. Bir yere yetişmek için koşturan biri için zaman korkunç bir hızda ilerliyordur. Zamanı algılamamız içinde bulunduğumuz şartlar ve koşullara bağlı olarak aynı zamanda duygularımızın da işin içine girdiği bir süreç ile hepimize çok farklı bir bakış açısı geliştirmekte. Aynı zaman diliminde aynı anda aynı şeylerin neden yaşanmadığının belki de en iyi göstergesi bu süreç.
Küçük yaşlardan itibaren belli bir disiplin ile zamanı yönetebilme en azından kendi ritmimize uygun planlar yapabilme gücümüz var. Bunu ne kadar çok hayatımızın içine yerleştirebilirsek o kadar hayatımız bir nebze olsa sakin bir şekilde devam edecektir. Fakat koşullar her zaman bizim planlara uymayacağını da unutmamak gerek.
Çocuklar en iyi gözlemleyenlerdir. Onların öğrenme ve yorumlama süreçleri her zaman yanı başında olan ebeveynleridir. Onlara sorduğunuzda sizin farkınızda olmadığınız birçok şey ile sizi yüzleştirebilirler.
Hikâyemizde çocuklarını çok seven anne ne çok hızlı ne de çok yavaş olmaması gerektiğini farklı dönüşümlerle deneyimlemiş oluyor. Kitabın hem yazarı hem çizeri Jimena Tello kitabın ön ve arka kapak içlerine dünyanın farklı yerlerinde yaşayan annelerinin koşturmalarını çizerek durumun her yerde aynı olduğunun mesajını çok net vermiş. Dilerim tüm annelerin koşturma süreçlerinde zamanı iyi yönetebilecek disiplinleri vardır. Ve bir dileğim aynı sorumluluğu babalarında eşit şekilde taşıyor olmaları. Anne söylediği için değil baba olduğu için kendilerinin düşünerek yapmalarından bahsediyorum. Söylenince zaten birine herkes o işi yapar değil mi?
Keyifli okumalar olsun… Ne at gibi hızlı ne de kaplumbağa gibi yavaş olmadan, karınca kararınca ayarında her eylemimiz olsun… Dört bir yanımızı okul heyecanı sardığı bu günlerde keyifli bir eğitim yılı olsun: Tüm çocuklara, öğretmenlere ve ebeveynlere…
Yazar – Çizer: Jimena Tello Çeviri: Ceyda Yücekal Yayınevi: 1001 Merak Yayınevi
edebiyathaber.net (18 Eylül 2024)