Dolaplar İsyanda | Anıl Ceren Altunkanat

Ekim 14, 2024

Dolaplar İsyanda | Anıl Ceren Altunkanat

“Ağaç olmaktır özümüz,

başka şeyde yok gözümüz,

dolap olmayacağız artık,

siz de başka yol bulun,

fazlalıklardan kurtulun”

Tam sonbahar alışverişi yapacakken Saliha Nilüfer’in kitabını okumam kötü oldu. Siparişe giden elim dondu kaldı, aklım şaşırdı. Ama kredi kartım ve belki de dolaplarım bir oh dedi, duydum sanki.

Ne kadar saçma bir alışveriş döngüsü içinde olduğumuzun farkında mısınız? İhtiyacımız olmayan onlarca şeyi sadece bir parça huzur, bir tatlı onay için satın alıyoruz. “O taytı giyersem beğenilirim,” “O tişört tam tarzımı yansıtacak,” ya da daha komiği, “O kazağı gördüklerinde kıskançlıklarından ölecekler.” Alışverişin temelinde sistemin dayattığı yargılar ve içimizdeki boşluğu bir şekilde doldurma arzusu yatıyor. Dedim ya, bir huzur arıyoruz gereksiz şeyler satın alarak. Paranın asla yetmeyeceği bir şey için paralar döküyor, tüketim çılgınlığına gönüllü kul köle oluyoruz. Sonra hop, dön başa, yeniden satın al, hep satın al. Çünkü hiçbir zaman yetmiyor; o huzur ve o onay asla gelmiyor.

Belki de huzuru yanlış yerde aradığımız içindir? Belki o kadar da onaya ihtiyacımız yoktur, ha? Belki bir çuvala bürünsek bile mutlu olabiliriz? Belki üzerimize geçirdiğimiz kumaşta değil, kalbimizden geçende saklıdır huzur?

Evet, çok zor, biliyorum. Polyanna çocukluğumdan bu yana sevdiğim bir karakter olmamıştır. Ülke, her gün tanık olduğumuz katliamlarla; hayvana, çocuğa, kadına yönelik şiddet ve kıyımla kendimizi de başkasını da sevmeyi olanaksız hâle getiriyor. Şiddet böyledir, biliyorsunuz; her yere yayılır, insanın her zerresine bulaşır. Kaçamazsınız. Yeterince şiddete maruz kaldığınızda (ki ülkenin bu açıdan çok bereketli olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim) hem başkasından hem kendinizden nefret edersiniz. Geçmiş olsun.

Çözüm alışveriş mi peki? Boşluğu boşlukla doldurmak? Ne dersiniz, alsam mı o tişörtü?

Hadi alayım ama bakalım dolabım ne diyecek? Doğrusu Saliha Nilüfer gözümü korkuttu… belki de kapatmak istediğim bir gözü açtı?

“Haberin var mı dümbelek

kaç ton su içer bir gömlek

pamuktan kumaşa gelene dek?

Ton ton ton pantolon,

anla artık bunu koca don;

volan dolan aplike,

dağ taş dolu fistolu ekose.”

Dertsiz Şehri’nde Tuhaf Olaylar isyan eden dolapların, yeter diyen dünyanın öyküsünü anlatıyor. Mutlu ve huzurlu olmak için çok az şeye ihtiyacımız varken kendimizi içine sürüklediğimiz kısır döngüyü, hapsolduğumuz dolapları şiirli diliyle, dürten sözcükleriyle önümüze seriyor.

Renkli karakterleri, akıcı dili ve zihni gıdıklayan mizahıyla bir solukta okunan bu leziz kitap, insanı dertli ülkesinden Dertsiz Şehri’ne sürüklüyor. Ama yine dert, yine dert…  Neyse, bakalım. Saliha Hanım’ın dediği gibi, “İki Gözüm Bizde Çözüm.”

Özge Alphan tarafından resimlenen Dertsiz Şehri’nde Tuhaf Olaylar, bize aslında normal sandığımız düzenin ve davranış biçiminin tuhaflığını ve sürdürülemezliğini gösteriyor. İçteki boşluğa, bir şeyler satın aldıkça uğultusu artan o boşluğa bir bakmaya çağırıyor okuru. Görmezden geldikçe nesneleri bile isyana sürükleyecek bir boşluk bu. Evet, dolaplar ağlıyor…

Ne dersiniz, alsam mı o tişörtü?

edebiyathaber.net (14 Ekim 2024)

Yorum yapın