Frankfurt Kitap Fuarı, büyüme mi, değişim mi? | Metin Celâl

Ekim 22, 2024

Frankfurt Kitap Fuarı, büyüme mi, değişim mi? | Metin Celâl

Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı 16 – 20 Ekim tarihleri arasında 76. kez gerçekleştirildi. Üç yıllık pandemi arasından ve vize engelini de aşarak Frankfurt’a gitmeyi başardım. Frankfurt Kitap Fuarı (FKF) her zaman yenilenen, değişen, gelişen bir etkinliktir. Zaten başka türlü de 76 yıl yaşaması mümkün olmazdı. Ben de fuarın 1988’den beri yaşadığı gelişimin, değişimin tanıklarındanım.

76. Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’na 153 ülkeden (önceki yıl: 130 ülke) 115.000 ticari ziyaretçi (önceki yıl: 105.000) ve 115.000 okur (önceki yıl: 110.000) katılmış. Salonlarda 4.300’den fazla katılımcı (önceki yıl: 4.100) ve 365 ajans yer almış.  Yani Frankfurt kitap Fuarı yönetimi büyüme bildiriyor ama biz ziyaretçilere göre sakin bir fuardı. Fuar yönetiminin yaratmak istediği “büyüme” algısı ile bizim görüp yaşadıklarımız çelişiyor. Umarım onların söyledikleri gibi fuar büyüyerek yaşar. Ama benim gördüğüm fuarın değiştiği. (76th Frankfurter Buchmesse takes stock: The largest international book fair remains on course for further growth | Frankfurter Buchmesse).  

Fuarın bu yılki sloganı “okumak”tı. “FBM24 is Read!ng – Read. Reflect. Relate”, benim çevirimle “FBM24 Okumak! – Oku. Düşün. İlişkilendir” sloganı doğrudan halka, okura yönelik bir çağrı.  Fuarın yaşadığı değişimi de vurguluyor. Pandemi öncesi 6 gün gerçekleştirilen fuar bir gün kısalmış ve cuma, cumartesi ve pazar günleri okurlara da açılarak, profesyonel fuardan okur (tüketici) fuarına dönüşmek yolunda bir adım daha atmış.

“Okur yoksa kitap da yayıncılık da yoktur” düşüncesiyle olsa gerek kitap okumadığından yakınılan gençlere yönelik yenilikler de getirilmiş. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz “New Adult” adıyla yani “yeni yetişkin” adlandırmasıyla gençlere yönelik yeni bir salon açılması herhalde. “Özellikle genç okuyucuların tercih ettikleri yazarlarla şahsen tanışmaya olan artan ilgisini yansıtan yeni bir alan tasarladık” diyorlar. Türkiye’deki fuarlarda rastladığımız genç okurun kendi yaşıtı yazarlara olan yoğun ilgisi, dolup taşan imza salonlarının bir benzeri de Frankfurt’ta yaşansın istenmiş. Tek sorun açılan yeni salonun fuarın diğer bölümlerinden kopuk olması. İlk adım olarak önemli ama gelecek yıllarda genç okurun yeni yetişkin salonuyla yetinmeyip fuarın diğer bölümlerini de gezebileceği bir bağ kurulması gerekiyor. 86 yazar bu kapsamda imza günü etkinliklerine katılmış.

Okura yönelik etkinlikler sadece gençlerle sınırlı değil. FKF kendini “Zamanımızın acil sosyo-politik sorunlarını keşfetmek için uluslararası bir platform olarak “ tanımlıyor. Geçen yıl İsrail – Filistin savaşında net olarak İsrail’den yana tavır koyup tepkiler çeken fuar yönetimi bu yıl daha temkinli ve dengeli davranmaya çalışan bir tavır içindeydi.  “Frankfurt Çağrısı – Kültür ve Politika Perspektifleri” başlığı altında demokrasi, insan hakları, yapay zekâ, iklim değişikliği ve eğitim gibi önemli konularda küresel perspektifleri inceleyecek paneller, okumalar ve performanslar gerçekleştirildi. “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı, Orta Doğu çatışması ve buna tepkiler, siyah feminizm ve popülizmin küresel yükselişi” gibi konulara odaklandılar. “Orta Doğu çatışması” deyimi tabii ki ilgi çekici. FKF yönetiminin İsrtail’i kayıtsız şartsız destekleme fikrinin pek değişmediği, sadece bunu sert konuşmalarla belirtmekten vazgeçtikleri anlaşılıyordu. Uluslararası konuklar arasında ilk söylenen isim Yuval Noah Harari’ydi. Roberto Saviano, Anne Applebaum ve Atef Abu Saif diğer önemli konuklar.    

1988’de ilk kez katıldığımda onur konuğu İtalya’ydı, bu yıl da FKF’nin onur konuğu İtalya’ydı. “Gelecekte kökler” sloganıyla gerçekleşen İtalya’nın Onur Konuğu sunumundan çok, yazar seçimleri, davet edilmeyen ya da son anda listeden çıkarılan yazarlar bol bol konuşuldu. Ama esas ilgiyi “Türk kökenli İngiliz yazar” diye tanıtılan Elif Shafak (her yerde ismi böyle yazılıyor, sanırım sadece Türkiye’de “Şafak” soyadını kullanıyor) çekti. Fuar yönetimi de basın duyurularında onun adını öne çıkardı. Elif Shafak hem fuarın basın toplantısında söz aldı hem de çeşitli etkinliklere katıldı. Elif Shafak’ın eserlerinin Almanya’da çok okunduğu biliniyor. Anne Applebaum, John Strelecky, Roberto Saviano, Chloe Gong, Dmitry Glukhovski, John Strelecky, Julia Quinn, Chloe Gong diğer ünlü konuk yazarlardı.   

FKF etkinliklerinde esas olarak okurların yazarlarla buluşması, tanışması, kitap imzalatması hedefleniyor. Alman yayıncılar kitap satışı da yaparak bu etkinliklere destek veriyor. Yani FKF her yıl daha çok okurlara yönelik bir fuar halini alıyor.

Fuarda birçok ödül töreni de yapıldı. Bunlardan biri de Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nün 15. Yıl toplantısıydı. 2024 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü kazananlar arasında bu yıl Türkiye kökenli bir yazar da vardı; Deniz Utlu, Almanya’da doğup büyümüş, eserlerini Almanca kaleme alıyor. Almanya’nın aday gösterdiği son romanı “Vaters Meer”le ödüle değer bulunmuş. Deniz Utlu ile FKF’deki etkinlikten sonra sohbet ettik. Fuar programındaki Türkiye kökenli yazar ve sanatçıların çokluğunun dikkatimi çektiğini söyledim. Alman edebiyatında birçok Türkiye kökenli yazar olduğundan söz ettik. İsimler saydık. Deniz Utlu “Bu büyük bir sayı gibi gelebilir, ama orantılı bakıldığında çok değil aksine az. Ayrıca büyük yayınevlerinde hâlâ çok az sayıda Türkiye kökenli yazar görüyoruz” dedi. Sanırım benimki algıda seçicilik.  Söyleşinin tamamını 25 Ekim’de Edebiyat Haber’de okuyabilirsiniz.

2009 yılında kurulan Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nün amacı kurgu alanında Avrupa’nın çağdaş edebiyatının yaratıcılığına ve çeşitli zenginliğine ışık tutmak, Avrupa içinde edebiyatın dolaşımını teşvik etmek ve edebi eserlere daha fazla ilgi gösterilmesini teşvik etmek. Ödüle 2010’da Türkiye de katılmış ve 2011’de Çiler İlhan,  2014’te Birgül Oğuz, 2017’de Sine Ergün ödül kazanmışlardı. Nedense o tarihten sonra Türkiye ödülden çekildi, aday göstermez oldu. Oysa TEDA projesi ile Türk yazarlarının Dünya dillerine çevrilmesinde büyük bir başarı sağlayan ülkemiz bu tip ödüllere katılımla da yazarlarına dikkat çekilmesini sağlayabilir. Üstelik Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü kazananların kitaplarının çevrilmesi için AB destek de veriyor. 

Öte yandan Türk yazarlarının dünya dillerine çevrilmesi için çalışmalar da sürüyor. Türkiye bu yıl da FKF’ye güçlü bir şekilde katıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Ticaret Odası’nın birlikte düzenlediği Türkiye standında ülkemizi 20 yayınevi temsil etti, telif hakkı görüşmeleri yaptılar. TEDA Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Dışa Açılımını Destekleme Projesi kapsamında, Türkiye‘den yazarların çeşitli dillere çevrilip, basılan eserleri sergilendi. 2005 yılında başlatılan bu projeyle şimdiye kadar 95 ülkeden, 953 yayınevine destek verilerek, 4122 eser yabancı dillerde basılmış. 

edebiyathaber.net (22 Ekim 2024)

Yorum yapın