“Bir yüz. Turgut Uyar. Güzeldevedikeni.
Bir edirnekapılı. Öyleyse, fukara, umarsız bir sokak: vaiz sokak. Numara 70.
At pazarları, bahçe kahveleri, develer ve yeşil, soluk tramvay vagonları: hep bu fakir sokak için.
Bir çocuk, içli, kırılgan. Daha o zamandan. ‘Ben sıkıntılıyım!’ diyordur.” Devedikeni – İlhan Berk
Babasının emekli olmasından sonra yerleştikleri İstanbul’da çocukluk yılları geçen Ahmet Turgut Uyar (1927-1985)’ın şiire olan ilgisi ilkokul yıllarında başlar. İlk şiir denemesini de o yıllarda kaleme alır:
Güzeldir sevgilim her dakka her an
Güzeldir sözleri kaşı gözleri
Geçtiği her karış sönük topraktan
O anda fışkırır neşe özleri
Babasının zabitlik yıllarına ait izlenimlerini şu dizeleriyle dile getirir Turgut Uyar:
Babam zabitti o zamanlar
Şakaklarına hafiften ak vurmuş.
Çok bahar görmüş alından, yeşilinden
İşkodra, Yemen, Kafkas, Selanik
İşte senelerce dolaşmış durmuş.
Dalar da eski dünlere anlatırdı.
Bahar her yerde baharmış ama,
Anadolu’da başka türlü olurmuş. (Bahar Başlangıcında Düşünceler)
Yükseköğrenimini Askerî Memurlar Okulu’nda tamamlar. Bu okuldan mezun olduktan sonra “kura” ile memur olarak Posof’a atanır. Memurluk vazifesine Anadolu’nun değişik bölgelerinde devam eder. Anadolu ve memleket sevgisini anlatan şiirlerini Türkiyem adlı şiir kitabında toplar.
Seni boydan boya sevmişim,
Ta Kars’a kadar Edirne’den.
Toprağını, taşını, dağlarını
Fırsat buldukça övmüşüm. (Türkiyem)
Şimdi katar katar trenler Anadolu’da
Bahardan bahara dolaşmaktadır.
Biri Sivas’tan kalkar, biri Malatya’ya varır
Gurbetçiler Ardahan’dan, Posof’tan
Yayan yapıldak dağları aşmaktadır.
Bilmem bu delişmen sevda içinde halim
Nereye varır. (Bahar Hastalığı)
Bu dönemde Arz-ı Hal (1948) ve Türkiyem (1952) adlı şiir kitaplarını kaleme alır. Bu iki eserinde de hece ölçüsünden ve halk şiiri geleneğinden yararlanır. Görevi gereği Anadolu ve kırsal kesim insanını yakından tanıma fırsatı bulur. Şiirlerinde, Anadolu insanıyla sorunlarını paylaşır, dertleşir. Bu ilk şiirlerinde Turgut Uyar kendini arar. Askeri okula girdiğinden beri mutsuzdur, huzursuzdur.
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor (Acıyor)
Askerliğe ne karakteri uygundur ne de dünya görüşü. Dolayısıyla 1958 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki görevinden ayrılır. Yıllar sonra Lorca için yazdığı şiirde şu mısralara yer verir:
Ah işte orda…
Ben severim omuzlarımı birgün
Sırmaları, apoletleri olmasa da.
Ben severim omuzlarımı birgün
Göçen bir maden direğinin altında. (Her Pazartesi)
1950’li yıllarda hız kazanan kentlerdeki büyük nüfus artışı, sosyal hayatın birçok yönünü etkiler. Türk toplumunda meydana gelen bu değişimler Türk edebiyatına yansır. Taşradaki yaşam kentteki yaşama doğru evrilir. Bu dönemde şairler Garip akımının etkisindedir. Fakat bazı şairlerce bu akım, çağdaş bireyin sorunlarını dile getirebilmek için yeterli görülmez. Bunun sonucunda da edebiyatımızda yeni eğilimler, arayışlar hız kazanır. İkinci Yeni şiirinin ayak sesleri duyulur hafiften…
Turgut Uyar 1960’lı yıllarda taşradan Ankara’ya göç eder. Bu dönemde askeriyeden ayrılıp selüloz fabrikasında çalışmaya başlar emekli olana kadar. Şehir hayatına uyumu ve çelişkileri bir arada yaşayan Turgut Uyar, hayatında meydana gelen büyük sarsıntıyı şiirine taşır. Bu yıllardaki şiirlerini Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959) adlı eserinde toplar.
Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık (Geyikli Gece)
Şehir yaşamı, Turgut Uyar için “Acının Coğrafyası”dır. Geyikli Gece şiiri, modern hayatın kalabalık yaşantısı içinde bireyin yalnızlaşmasını ve yabancılaşmasını dile getirir. Şehir yaşamının kalabalığında yalnız kalan birey “Geyikli Gece”ye sığınır. Dünyanın En Güzel Arabistan’ı ve Geyikli Gece, Servet-i Fünûn sanatçılarının Yeni Zelenda’ya gitme hayalini çağrıştırır.
Bu dönem Türk şiirinde başlayan yeni eğilimde, şiir biçiminde ve dilinde geleneği bozmalar, imgelerdeki uzak çağrışımlarla kendini gösterir. Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı eseri bu eğilimin en güzel örneği olur. ‘Arabistan’ imgesi bireyin iç dünyasını, yalnızlığını ve sürgünlüğünü temsil eder. Bu dönem şiirlerinde Uyar, iç dünyasında yaşamasına rağmen direnişi de elden bırakmaz.
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat (Göğe Bakma Durağı)
Turgut Uyar, 1966’da ilk eşinden ayrılır ve İstanbul’a yerleşir. Uzun bir süre mektuplaştıktan sonra 1969 yılında Tomris Gedik ile evlenir.
seni sonsuz biçiminde buldum o biçimi almıştın
sandviçlerle, kötü şehirle, terle baş başa kalmıştın
…
denizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın
bırakılmış bir köşebaşının en güzel tanımıdır adın
seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun
gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
ruhum, ateş yüreğimi kokum, birlikte öyle (tomris uyar için bir şiir kurma çalışması)
70’lerin sonlarına doğru kolunda ve kalçasında oluşan kırıklar, büsbütün eve ve içine kapar Turgut Uyar’ı. İyileşmek için bir çaba sarf etmez.
Oysa ben eczaneye bir ilaç için girmiştim
Sirozluyum, ya da mitral darlığım var. Ülserliyim belki de
Niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile (Kavşakta)
1984 yılı sonun başlangıcıdır Turgut Uyar için. Matematiğe ve tıbba özel ilgi duyan Uyar, anlar siroz olduğunu ama doktora gitmeye yanaşmaz.
Ve gece matematik işlemdir, kesin ve çözülmez
Birden düşüverince suçların ortasına
Kim nerde? O kimdir? Ben hangiyim?
Sudan mıyım? Bir küçük “pardon” muyum ortada.
Yağan karlar uzatır başını bilincin
Geleni geçeni ve evlerinde olanları ve. (Birden Düşüverince)
Uzun ve zahmetli olan ölümünü neredeyse istediği izlenimi uyandırır yakınlarında.
ben bir gün giderim ki neyim kalır
eksik bıraktığım her şeyim kalır
yaz günü kim ister ki öldüğünü
eksik bıraktığım her şeyim kalır
Yaşayamam bir beyazlık gibi sanki
Eksik bıraktığım her şeyim kalır (iyimser bir sonuç’a)
Ve … 22 Ağustos 1985’te eşsiz şiirlerini bizlere bırakarak aramızdan ayrılır.
En değerli vakitlerinizi bana ayırdınız
Sağ olunuz efendim
Gökyüzünün sonsuz olduğunu bana öğrettiniz
Öğrendim
Yeryüzünün sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
hayatın sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
zamanın boyutlarının sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim efendim
ama sonsuz olmayan şeyleri öğretmediniz
efendim
baskının zumlun kıyımın açlığın
bir yerlere kıstırılıp kalmanın susturulmanın
aşk mutluluğunun ve eski hesapların
aritmetiğini bile
bunları bulmayı bana bıraktınız
size teşekkür ederim ( Sonsuz ve Öbürü)
Turgut Uyar, Büyük Saat – Bütün Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları, 30. Baskı, İstanbul, Ekim 2019.
Turgut Uyar, Göğe Bakma Durağı, Yapı Kredi Yayınları, 36. Baskı, İstanbul, Şubat 2020.