Tuhaf Deniz Kasabası’nda geçen olaylardan oluşan Malamander serisi ile birçok ülkede tanınan İngiliz yazar ve illüstratör Thomas Taylor, Türkiye’de de ününü ve hatırı sayılır okur kitlesini bu seri kitaplarıyla edindi. Serinin Malamander, Gargantis, Shadowghast-Karakasvet, Festergrimm ve Mermedusa adlı kitapları kısa bir süre önce dilimize çevrilmiş ve hatta yazar, 2022 yılında okurlarıyla buluşmak üzere İstanbul’a da gelmişti. Okurları tarafından yoğun bir ilgiyle karşılaşan Taylor, kendisiyle yapılan söyleşide uzun süredir İstanbul’a gelmenin hayalini kurduğunu ve burada olduğu için çok mutlu olduğunu da ifade etmişti.* Eserleri Tükiye’deki okurlarca büyük ilgiyle karşılanan yazarın Mermedusa ile sona erdirdiği Malamander serisinin ardından yeni bir serinin başlangıcı olan Dan ve Ölüler adlı kitap ile devamındaki Dan ve Buzdan Piramit aynı anda raflarda yerini aldı. Dan’in Hayaletleri serisinin ilk kitabı olan Dan ve Ölüler, tıpkı önceki kitaplar gibi Genç Timaş Yayınları tarafından yayınevinin “bilim kurgu- fantastik” kategorisinde yayımlandı. Kitabı Barış Purut’un çevirisinden okuyoruz.
Yazarın ilk profesyonel işi J.K. Rowling’in Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabının kapak resmini yapmak; sonrasında da hem illüstrasyonlara hem de kitap yazmaya devam etti. 2012’de yayımlanan ilk kitabı Haunters da hayaletler ve ölüler dünyasında geçiyordu. Hayaletlerin korkutucu varlıklar olarak görülmesindense onları daha havalı göstermenin bir yoluydu bu roman. Yazarın bu çabası Dan’in Hayaletleri serisinde kendine tamamen yer bulmuş görünüyor. Serinin ilk kitabında Danile Drake’le yani Dan ile tanışıyoruz. Dan, sıradan bir çocuk değil; hayaletleri görebiliyor ve onlarla konuşabiliyor. Başlarda bu durumla ne yapacağını bilemese de kısa süre içinde onlara yardım etmeye karar verir. Bir tür adalet sağlayıcı gibi bir rol üstlenir. Ona yardımcı olan iki yüz elli yıllık ölü Simon da en yakın arkadaşı ve bu olayların çözümünde onun en büyük destekçisidir. Diğer kimse de zaten Dan’i pek anlamaz; annesi, babası, okuldaki birkaç öğretmeni dışında diğerleri ve arkadaşları… Yalnız bir çocuk olan Dan kendini bambaşka bir dünya ve ölen kişilere yardımcı olabilmek adına başladığı bu yolculukta büyük suçların ve sırların içinde bulur. Dan ve Ölüler’de Dan büyük bir hırsızlık olayının peşine düşer ve dünyaca ünlü eserlerin kaçakçılığının yapılmasını engellemeye çalışır. Onlu yaşlarını süren bir çocuk için bu oldukça tehlikeli işlere girişmek akıl kârı değildir; ancak o özel yeteneği sebebiyle bir anda kendini bu işlerin içinde bulur. Ölmüş olsalar dahi onların hâlâ birer insan olduğunu düşünür ve yardıma ihtiyaçları varsa bundan çekinmez. Elbette yardım ettiği her ölüden iş karşılığından aldığı da bir bedel vardır; ancak bu para ya da başka herhangi maddi bir şey değildir. Ölülerin Öbür Dünya’ya geçememeleri ise genellikle bu dünyada yarım bıraktıkları bir iş, söylemek isteyip de söyleyemedikleri ya da uğrunda mücadele verdikleri intikam alma istekleridir. Bu romanda da Dan’e görünen ölü, kendisi gibi küçük bir kız çocuğu olan Emeline Bagport’tur. Korkunç bir kaza ile ölen ancak bundan da daha kötü olaylara maruz kalmış olan bu kızın Dan’den isteği intikamını almasıdır; ancak bu gerçekleştiğinde Öbür Dünya’ya rahatça geçebilecektir. Bu işte en büyük destekçisi ve yardımcısı ise tabi ki yüz yıllar önce ölmüş Simon olacaktır. Bu haddinden fazla süren bekleme hâlinde ise Dan’e yardımcı olmak en büyük zevklerinden biridir. Adeta Dan Sherlock Holmes; Simon da onun sadık yardımcısı Watson gibidir. Aralarındaki bu sıkı bağ sâyesinde de pek çok tehlikeli olayın üstesinden gelmeyi başarırlar. Hem de bu olaylar esnasında yolları Tuhaf Deniz Kasabası’ndan da geçer. Yazarın önceki kitaplarının geçtiği bu yeri romana dahil etmesi, yani kendi eserine bu göndermesi ilk seriyi okuyanlar için tatlı bir hatırlayış olacaktır.
Dan’in en iyi arkadaşlarının ölüler olduğunu söylemek yanlış olmaz. Evinde annesi ve babasıyla yaşayan, okuluna gidip gelen Dan’in dışarıdan bakıldığında çok normal görünen hayatı kendi iç huzursuzluğu ile doludur esasında. Bunu Dan’in ağzından açık açık okumasak da satır aralarından edindiğimiz bilgiler ışığında bu yorumu yapmak mümkün ve hatta kaçınılmazdır. Ölülerle konuştuğu fakat bunu kimse bilmediği için ve kendisi de aslında böyle bir çaba içinde olmadığı için Dan’in hayatında ölülerin olmadığı tek yer okuldur. Ancak sıkıcı derslerden özellikle de tarih dersinden muzdarip olan bu çocuk hayatta bu özel yeteneği ile kendine yeni kanallar açmanın peşindedir. Evdeyse genelde odasında vakit geçirmektedir çünkü ebeveyni hep yoğundur. Çoğu olay esnasında da onların hep meşgul olduğu göze çarpıyor zaten. Hatta Dan bu sebeple romanın bir yerinde şöyle der: “Polis başta benimle ne yapacağını bilemedi. Sahne arkasında benimle oturması için bir kadın polis memuru buldular. İçlerinden biri de ailemi bulmaya çalıştı. Sanki sahneye çıkacağımı bilselerdi bile okul gösterisin gelirlerdi de.” (s.151)
Dan’in bunca macerasının sebeplerinden biri de budur. O en yakın arkadaşları yani hayaletlerle maceralarına devam edecektir. Bu ilk kitabı beğenenler için güzel olan şeyse ikinci kitabın da aynı anda yayımlanmış ve okunmaya hazır olması! Minik okurların bu maceranın ardından ikinci kitabı da bir solukta okuyacaklarına eminim! İyi okumalar.
* https://www.aa.com.tr/tr/kultur/ingiliz-yazar-thomas-taylor-turk-okuyucularin-fantastik-hikayelere-ilgisinden-memnun/2770968 (Erişim tarihi:14.10.2024)
edebiyathaber.net (6 Kasım 2024)