F. Scott Fitzgerald’ın, bilinen adıyla “Muhteşem Gatsby’nin yazarı”nın külliyatı, Everest Yayınları tarafından Püren Özgören’in çevirdiği Muhteşem Gatsby ile yayımlanmaya başlamıştı. İkinci kitap olarak gelen Uçarı Kızlar ve Filozoflar’da çevirmen olarak Ülker İnce marifetlerini sergilemiş. Marifetler derken…
Bir metni, özellikle edebi bir metni çevirmek kolay bir iş değildir. Belki de bu yüzden iyi edebiyat çevirmenlerimizin sayısı bunca azdır. Kitaba başlarken çevirmenin önsözünde Fitzgerald’la ve onun hikâyeleriyle ilgili bazı temel bilgileri ediniyoruz. Bu açıklamalardan birkaçını buraya da alalım.
Öncelikle Fitzgerald meraklısı olanların bildiği bir gerçekle karşılaşıyoruz İnce’nin açıklamasında; Fitzgerald 44 yıllık hayatı boyunca toplam 180 adet hikâye ve tiyatro skeci yazmış. Bu hikâyeleri o dönem para kazanmak için kaleme almış. Edebiyat eleştirmenleri tarafından bu metinler pek de rağbet görmemiş. Çünkü bu hikâyeler dönemin popüler dergilerinde “sıradan okur” için kaleme alınmış.
Yani buz dağının görünen kısmı budur. Çok yüksek telif ücretlerine hikâyeler yazan Fitzgerald’ın savruk ve yüksek harcamaları onu bu yola itmiş. Çünkü sanıldığı gibi romanlarından çok fazla para kazanmamış. Hatta hikâyelerinden kazandığı telifler, romanlarından kazandıklarının iki katından fazlaymış.
Ancak İnce’nin açıklamalarında şunu da okuyoruz; bu hikâyeler hiç de “sıradan” okura yazılmamış. Zaten hiçbir okur da “Açık Deniz Korsanı”nı, “Buz Sarayı”nı, “Baş ve Omuzlar”ı okuduktan sonra, bu hikâyelerin sıradan olduğuna ve sıradan okura yazıldığına inanmaz. Her birinde toplumsal bir bilinç, derin hakikâtlere varma arzusu, İnce’nin dediği gibi varoluşsal kaygılar taşıyan metinler görüyoruz.
Fitzgerald, yazdıklarının ve yaşadıklarının paralellik göstermesi nedeniyle her zaman otobiyografik özellikler taşıyan metinler kaleme almış. Hikâyelerinde belki de kendisi pek yok; ancak okur olarak ister istemez kendi saptamaları, inandıkları, değer verdikleri karşımıza çıkıyor. Yığınlar hâline gelmiş insanların yaşayışlarıyla ilgili “Açık Deniz Korsanı”nda; “Çoğumuz var olmak ve üremek, her iki hak için savaşmakla yetiniriz, bir insanın yazgısını denetlemek gibi başarısızlığa yazgılı bir girişim ancak mutlu ya da mutsuz azınlığa tanınmış bir haktır” diyebiliyor.
Hikâyelerde, dönemin toplumsal geleneklerine, yaşayışlarına ve alışkanlıklarına ters düşen, karşı çıkan, başkaldıran; sigaraya ve alkole düşkün olan, cinselliğini bastırmadan yaşamak isteyen, hayatın tadını çıkarmak için her yolu deneyip tecrübe etmek isteyen meşhur “uçarı kızlar”, ilk hikâyede kendilerini göstermeye başlıyorlar. Fitzgerald, çağının yazan bir tanığı olarak toplumsal değişimleri ve dönüşümleri yok saymıyor, bunları yazacak kadar kaydadeğer görüyor.
Fitzgerald’ın kendisinin de henüz ilk gençliğini atlattıktan sonra yayımladığı hikâyeler, ister istemez onun yaşıtlarından daha olgun olabileceğini düşündürtüyor okura. “Buz Sarayı”nda genç bir delikanlıya şunu söyletiyor: “Ne için evlendiğini bilen bir kız bulmak yüreklendirici bir şey. Onda dokuzu bu işi bir filmdeki günbatımı sahnesi sanıyor”.
“Baş ve Omuzlar”da yarattığı, filozof olacak çocuğun derinliği hakkında şöyle bir bilgi alıyoruz: “Şöminenin öteki tarafında bir başka koltuk daha vardı. Horace hareket ve değişiklik olsun diye akşamları bir ara yerini değiştirip ona geçmeye alışkındı. Koltuklardan birine Berkeley adını takmıştı, ötekine de Hume”.
Örnekleri artırmak mümkündür. Biz şimdilik bu kadarıyla yetinelim. Bir hikâyeye giriş nasıl yapılır nasıl çıkılır; tasvirler ne kadarda tutulmalıdır, kızların ve oğlanların hikâye içine dağılımı sağlanırken nelere dikkat edilmelidir, iyi cümleler ya da hikâyenin ana fikri hangi olaydan sonra verilmelidir; kısaca söylemek gerekirse yazı sanatları nasıl bir şeydir diye merak edenler Uçarı Kızlar ve Filozoflar’a bayılacaklardır.
Güzel bir haber vererek yazımızı noktalayalım: Everest Yayınları Fitzgerald’ın toplam 11 kitabını yayımlayacak gibi görünüyor. Bu ay yine Püren Özgören çevirisiyle Buruktur Gece raflardaki yerini aldı, Jazz Age Stories (Çeviren: Ülker İnce) ve The Beautiful and the Damned (Çeviren: Sinan Fişek) yayına hazırlanan kitaplarmış. Ne diyelim, iyi edebiyattan nasibini almak isteyenler takipte kalsın.
Tuna Bahar – edebiyathaber.net (24 Ocak 2013)