Filmleriyle gönlümüze taht kurmuş Çağan Irmak’ın Doğan Kitap tarafından yayınlanan ilk romanı Ayrılış, Eylül ayında okuruyla buluştu. Kitabının da gönlümüze taht kurması şaşırtıcı değil. Çağan Irmak bizi çok iyi anlıyor. Bu coğrafyayı, insanı, açmazlarımızı, iyiliğimizi, kötülüğümüzü, sevgimizi, nefretimizi müthiş bir empatiyle nasıl sinemaya aktarıyorsa kelimelere ve cümlelere de öyle aktarmış diyebilirim.
Ayrılış incecik bir roman, 117 sayfa. Ancak içinden taşan hikâyeler çok yoğun. Bu yazıyı okuyup romanı henüz okumayanları düşünerek, romanın büyüsünü bozmamak adına, ana hikâyenin kilit noktalarından söz etmemeye çalışacağım.
Sıra dışı ve çok nadir rastlanan bir sakatlıkla doğan ikizler Batuhan ve Baturgan’ın hikâyesini okuyoruz Ayrılış‘ta. Romanda geçen her isim, her sözcük özenle seçilmiş. Batuhan, üstün gelen ve gücü yeten kişi, galip gelen kazanan hükümdar, anlamına geliyor. Baturgan ise saklayan, saklanan, yumuşak gibi anlamlara karşılık geliyor. İkizlerin karakterleri de adlarıyla uyumlu. Batuhan iktidar sahibi, hükmeden, dediğim dedik, sert bir karakter. Baturgan ise onun tam zıttı, yumuşak ve içe dönük karakteri nedeniyle hükmedilen. Roman Batuhan ve Baturgan’ın hikâyelerine eklemlenen birçok mesele ile ilerliyor. Roman bu nedenle yoğun.
Bu meselelerden biri iktidar. Roman boyunca iktidar savaşının hem bireylerde hem toplumlarda nasıl sorunlu bir ilişki biçimi olduğunu görüyoruz. İktidar bir hastalık. Hem hastanın kendisini hem de muhatabını yok oluşa kadar sürükleyen bir hastalık. Batuhan’ın hem kardeşi hem çevresi ile ilişkilerini belirleyen iktidar sorunu çarpıcı biçimde işlenmiş. “Tekin öfkesi, tekin açlığı, tekin kötülüğü”nden romanın tüm kahramanları etkileniyor.
Romanın beni en çok etkileyen özelliklerinden biri engellilik meselesini, alışılmış ve kabul görmüş anlayış kalıplarının aksine çok özgün ve çok doğru bir yerden işlemesi oldu. Hikâye engelli iki kahramanı anlatmasına rağmen meseleyi engelliliğe indirgemiyor Çağan Irmak, farklılık meselesi üzerinden ilerliyor. Farklı olmanın korkunç ağırlığının hikâyesini okuyoruz aynı zamanda. Batuhan ve Baturgan farklı oldukları için topluma karışamıyorlar, istedikleri hayatı yaşayamıyorlar. Başka insanlarla sağlıklı ilişkiler kuramıyorlar. Birbirlerine ve onları olduğu gibi kabul edebilecek birkaç kişiye mahkumlar. Çağan Irmak bir yandan farklı olmanın ne anlama geldiğini şu kısacık romanda her açıdan ince ince işlerken, diğer yandan farklı olana o farklılığı olduğu gibi kabul edip, hatta yaşamın sunduğu bir renk, bir zenginlik olarak bakan kahramanlarıyla “insan” olmanın inceliklerini anlatıyor. Ve tüm bunları göze sokmadan, hayatın doğal akışında aktarıyor. Öyle ki hikâyenin içine girdikten sonra Batuhan ve Baturgan’ı okur olarak biz de oldukları gibi kabul etmeye, farklı oluşlarını doğal yaşamın bir parçası olarak görmeye başlıyoruz. Romanın ana meselesi ikizlerin sakatlığı değil, o sakatlığa bireylerin, toplumun, devletin ve kurumların nasıl baktığı. Romanda işlenen çok sayıda mesele ikizlerin sakatlığına bağlı meseleler değil, “insan”a dair meseleler. İkizlerin sakatlığı bu meseleleri anlatmak için yaratılan kurgunun önemli bir parçası.
Melek Anne, romanın “insan” olma inceliklerinin tamamına sahip kahramanlarından biri. Aileden değil, ama ailenin yapamadığı ana babalığı, kol kanat germeyi, kucaklamayı, yakınlığı sunuyor ikizlere. Melek Anne’nin ahiretliği Şayeste Hanım ve ikizlerin doktoru Eşref Bey de öyle. Bu üç kahraman üzerinden iyilik ve kötülük kavramları masaya yatırılıyor romanın dallanıp budaklanan olay örgüsünde.
Ayrılış, Osmanlı zamanında eski İstanbul’da geçen bir hikâye. Bu nedenle bol bol eski Türkçe sözcükler çıkıyor karşımıza ancak sözlük ihtiyacı duymayacağımız açıklıkta cümleler içinde. Diyaloglar ve iç konuşmalar oldukça yoğun. Romanın genel anlamda dili bağırmayan, ilgi çekmeye çalışmayan, doğal, sade ve samimi bir dil. Hayatın doğal akışı içinde sıra dışı ve normal tanımına girmeyecek hikâyeleri okuruna yakınlaştıran, normalleştiren, anlamamızı sağlayan bir dil ve anlatım. Çok gerçekçi bir masal okuyoruz. Kitabın arka kapağında “yaralı bir masal bu…” yazıyor, çok doğru, o yara o kadar önemli ve kıymetli ki, o yara yakınlaştırıyor bizi birbirimize.
Romanı okurken, Çağan Irmak’ı neden bu kadar çok seviyoruz, sorusunu sordum kendime sık sık. Bizim hikâyelerimizi anlattığı için mi, hem ağlatıp hem güldürdüğü için mi, duygusal filmlere imza attığı için mi? Belki bunların hepsi. Ama bence en çok kendimizi sevmemize bir yol açtığı için. Kendimize doğru bir yol açtığı için. Hala sevilebilir ve mutlu olunabilir bir ülkede yaşadığımızı, böyle bir ihtimalin olabilirliğini hissettirdiği için. Filmlerinde olduğu gibi romanında da bu coğrafyanın tarihinden, kültüründen, insanından, bu coğrafyada yaşanan hikâyelerden beslenen bir yazar olduğunu görüyoruz Çağan Irmak’ın. Bizi bu coğrafyanın kültüründen koparmaya, bu coğrafyanın ve insanının asıl zenginliklerini unutturmaya çalışan bir sistemin içinde bunları ısrarla hatırlatan bir yönetmen ve yazar. Filmlerinde olduğu gibi romanı okurken de bu coğrafyaya ve insanlarına olan sevgimi hatırladım. Sürekli unutturulan o sevgiyi. Umut ederken, güzel şeylerin de olduğunu hatırlarken buldum kendimi. Bu coğrafyada ya da dünyada ne yaşanırsa yaşansın, en kötüsü bile yaşansa, tutunabileceğimiz şeyler olduğunu hatırlattığı için seviyoruz Çağan Irmak’ı.
Ayrılış, bir arada olmakla ayrı olmak, özgür ve bağımsız olmak meselelerini de irdeliyor. Her şeyin bir bedeli olduğu anlatılıyor bir ayrılış hikâyesinde. Tercihlerimizin bedelini düşünmeden yaşadığımızda geri dönüşü olmayan pişmanlıkları anlatıyor. Affetmek ve affedilmenin yaşamsal ağırlığını anlatıyor. Teraziyi okurun yüreğine ve vicdanına bırakarak.
Çağan Irmak’ın romanı da ağlatıyor, evet. İçimizdeki en doğru yerlere dokunduğu için bence.
Savaş ve barışı, nefret ve sevgiyi, merhameti, dostluk ve düşmanlığı, birlikteliği ve ayrı olmayı bir de Çağan Irmak’ın edebiyatından okumalı. “Zaten hikâyeler bunun için vardı. Hayata tutunabilmek için,” diyor yazar Çağan Irmak Ayrılış‘ta. Anlattığınız tüm hikâyeler için yürekten teşekkürler Çağan Irmak.
edebiyathaber.net (12 Kasım 2024)